26. İnan seninle beraber biz de acı çektik.

1.5K 189 108
                                    

"Bebeğim." dedi Changbin. Felix'in bedenini kolları arasında tutmakta zorlanıyor olsa da onun bu halini anlıyordu. Bunlar çoğu zaman olmuş olan hatta kitaplarda yazan gerçeklerdi.

"Canım acıyor."

Felix'in sesi kulaklarına ulaştığında içinden bir kez daha küfretti. Kırmızı saçlı resmen acıdan kıvranıyor, Changbin elini tutmaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.

Bundan birkaç dakika önce odada olan Chan ve Jeongin, arkadaşlarının bu haline dayanamayıp odadan çıkmıştı. Kırmızı saçlının çektiği acı bu derece büyüktü.

"Biraz sonra her şey bitecek, son anlardasın." dedi Changbin. Felix'in gözlerinden dökülen yaşları sildi ve bedenini sabit tutmaya çalıştı. Yaklaşık on dakikadır böyle olan küçüğe karşı Changbin daha ne kadar dayanabileceği bilmiyordu. Onu izlemek bile canını yakıyordu. "Kendini kasma sakın."

"Changbin..." Derin bir nefes aldı Felix. "Artık dayanamıyorum."

"Keşke seni dönüştürmeseydim."

Changbin'in kendi kendine olan mırıltısını duymuştu Felix. Bedenindeki acı yüzünden sıkı sıkıya kapattığı gözlerini açtı. Acı dolu iniltilerini içinde tutmayı başaramıyordu. Kalbi yerinden çıkmak istercesine atarken bacaklarını aşağı-yukarı doğru hareket ettirdi. Bir nevi onların varlığını kontrol ediyordu. Tüm vücudunda hissettiği tek şey acıydı.

"Senin suçun yok." Çokça uzun bir zaman sonra cevap verebilmişti Felix. Gittikçe gücünü kaybettiğini hissediyordu. Changbin artık onu daha kolay tutabiliyordu çünkü hareketleri kısıtlanmıştı.

"Özür dilerim, çok özür dilerim." Felix'in saçlarını okşadı Changbin. Onu sakinleştirebilmek için elinden ne geliyorsa yaptı.

Onun canının yanmasını istemedi. Acısının kendisine geçmeyeceğini bilse dahi defalarca kez bunu diledi. İçinin parçalandığını hissetti. En derinlerde bir yerde oluk oluk kan akıyordu sanki. Titredi, onu böyle gördükçe içi yoğun bir sızıyla doldu.

Üzerine doğru eğildi. Alnına küçük bir öpücük bırakıp kolunu ovaladı. Her yerinden belliydi, bedenine yüklenen güç şimdi onu terk etmişti.

Ani bir hareketle gözlerini açtı Felix. İrisleri saniyeler içinde renk değişimlerine uğradı ve kaskatı kesilen bedeninin bir anda rahatladığını hissetti. Changbin onun aldığı nefesten bile ne olduğunu anlamıştı. Çok acı çekmişti ama artık bitmişti.

"Geçti mi?"

Başını salladı Felix. Fazlasıyla yorgun düşmüştü ama en azından acısı geçmişti. Dişlerini sıktığını fark edip bunu yapmayı bıraktı. Yüzünde gezinen eli tutup dudaklarına götürdü ve yumuşak bir öpücük bıraktı.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim."

Başını salladı Changbin. Endişeli gözleri sonunda az da olsa rahatladığını gösteren bir gülümsemeyle kısıldı. "Artık tam bir vampirsin Felix, bundan sonra başka bir şey olacağını sanmıyorum."

"Bitti mi yani?"

"Bitti."

Küçük olan da gülümsedi. İki gün boyunca yaşadığı dönüşüm sürecini atlattığı için rahatlamıştı.

Yerinde oturur pozisyona geçti ve bir şey söylemeden Changbin'in boynuna yaklaştı fakat ondan bir onaylama bekledi. Büyük olan cevap olarak boynunu yana doğru yatırdı. Onun susuzluğu ayırt edebildiğini görmek hoşuna gitmişti.

Kısa bir beslenmeden sonra Changbin yine üzerindeki kazağı değiştirmek zorunda kaldı ama bu sefer o kadar da yoğun bir kan akmamıştı.

"Temiz hava alsak iyi olur."

"Dışarı mı çıkacağız?" dedi Felix. Aslına bakılırsa dışarı çıkmayı özlemişti.

"Çıkmak istemez misin?"

"İsterim."

Gülümsedi Changbin. Onun üşümediğini fark ettiğinde nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Yine de onun montunu giymesine engel olmadı. Oturma odasından geçerlerken koltukta oturan arkadaşlarına durumu anlattılar.

"İyi olmana çok sevindim Felix. İnan seninle beraber biz de acı çektik."

Chan yerinden kalkıp Felix'e sarıldığında küçük olan ilk başta şaşırmış fakat hemen sonrasında hyungunun sarılmasına karşılık vermişti. Bu onların ilk sarılmalarıydı. Chan'ın kendisine bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordu bile. Bu yüzden şaşırmıştı.

Chan, Felix'ten ayrıldı ve onun yerini Jeongin aldı. Jeongin'le olan sarılması daha bir içten gelmişti.

"Dolaşmak istiyorsanız arabayı alabilirsiniz."

"Felix biliyor."

"Fark etmez ama evden uzaklaşmasak daha iyi aslında."

"Tamam o zaman gerek yok."

İkili daha fazla içeride durmadan evden çıktı ama dışarı çıkar çıkmaz Felix'i mutlu eden bir manzarayla karşılaşmışlardı. Az önce acıdan kıvrınan çocuk şimdi gördüğü kar manzarasına mutlu olmuştu.

"Kar yağmış, uzun zamandır yağmasını bekliyordum, geç bile kaldı."

"Karı çok mu seviyorsun?"

Başını salladı Felix. Changbin'in elini tutup onu ileri doğru sürükledi. Evin çatısının altındayken yüzlerine ulaşamayan kar taneleri şimdi onun bembeyaz teninin üzerine konuyordu. Gülümseyerek kendini karların içine bıraktı. Changbin onun yaptıklarını küçük bir şaşkınlıkla izliyordu.

"Gelsene." dedi Felix. Yanını patpatladı. Siyah saçlı itiraz etmeden yerdeki bedenin yanına yerleşti.

Felix'in kıkırtısını duydu Changbin. Başını ona döndürdüğünde onun kendisine dönük bir şekilde yattığı gördü. Felix'in elleri Changbin'in yanaklarında gezindi. Onun dudaklarına yaklaşıp çok uzun olmayan bir öpücük hediye etti.

"Gerçekten üşümüyorum."

"Evet bebeğim, sen artık vampirsin.""

"Ben senin çok sert bir adam olduğunu düşünmüştüm." diye itiraf etti Felix. Onu gördüğü ilk anda kahramanı ilan etmişti. "O adamları öyle bir dövmüştün ki bir an hayal görüyorum sandım."

"Benden korkmuştun."

Başını salladı Felix.

"Korktum ama tabiki artık korkmuyorum. En çok sana güveniyorum ve en çok seni seviyorum."

"Seo Changbin, senin gibi birisinin karşısında nasıl sert kalabilir ki?"

"Kalamaz."

"Doğru." dedi Changbin. Göğsünü yükseltti ve kollarını Felix'in başının yanına yerleştirdi. Ona bir şey söyleme fırsatı bırakmadan yüzüne öpücükler kondurmaya başladığında Felix gülerek durmasını söylüyordu.

İkili karın içinde yatmayı bırakıp birbirleriyle uğraşmaya başladığında, olay kısa sürede kar topu savaşına dönüştü. Her ikisi de anın tadını çıkarıyordu.

"Changbin hyung oyun mu oynuyormuş?"

Biraz ileriden kahkahalar eşliğinde gelen alaycı sesi her ikisi de net bir şekilde duydu.

Jeongin ve Chan tüm olanları unutmayı seçip oyuna katıldı. Bir saat kadar süren oyunun ortasında"Yavaş biraz yavaş!" diye bağırdı Jeongin.

Kar toplarını çok hızlı atlamalarına canı sıkılsa da Chan tarafından yanağına koyulan moral öpücüğü ona iyi gelmişti. 

"Haydi artık içeri girelim." dedi Changbin. "Çok yorulmayın yarın okula gideceksiniz. Biz de diğer eve geçeceğiz."

"Ve hafta sonu beni dönüştüreceksiniz." Jeongin'in yüzünde bir zafer gülümsemesi vardı.

"Evet."

"Harika." Chan'ın elini tuttu Jeongin. Onunla birlikte önden eve doğru yürürken Felix ve Changbin de onları takip etti.

_______________________

Kitapla ilgili düşüncelerinizi söylerseniz sevinirim.💕

Blood | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin