Kana bulanmış ellerini güzelce yıkadı ikili. Ilık bir duş da almışlardı. Hava soğuktu ama onlar zaten sıcağı sevmezlerdi.
Bahçeyi temizlemeleri cesedi alıp yeterince uzak bir ormana gömmeleri ve Changbin'in yarasına pansuman yapmaları oldukça uzun sürmüştü. Jeongin ve Felix'le ilgilenmek için bile vakitleri olmamıştı. Sadece birbirlerinin iyi olup olmadıklarına bakmışlar, onun haricinde hiçbir şey yapmadan evden ayrılmışlardı. Tabi belli bir tembih süresi de vardı. Kapı kimseye açılmayacak, her ikisi de panik yapmadan sessiz sakin evde oturacaktı. Öyle de olmuştu. Sessiz ve sakin kısmı ise biraz karışıktı.
Her ikisi de gördüğü olay üzerine derin bir korku hissetmiş, ölümle neredeyse dans eden Changbin için olayı izlemekten başka hiçbir şey yapamamışlardı.
Chan ve Changbin kendi içlerinde paniğe kapılmış olsalar dahi bunu belli etmeyen yüz ifadeleriyle oturma odasına girdi. Koltuklarda oturan ikili Changbin'in yaralandığından habersizdi. Siyah saçlının bunu onlara söylemeye de niyeti yoktu.
"Siz iyi misiniz?"
İlk konuşan Jeongin oldu ama sevgilisinin boynuna ilk atlayan da Felix'ti.
Chan basit bir "Evet." ile yanıtladı sevgilisini. Kendisi zaten iyi olduğu için asıl cevap kısmını Changbin'e bıraktı. Jeongin'in yanına oturdu ve onun kendisine sarılmasına izin verdi.
"Changbin, peki ya sen iyi misin?" dedi Felix. Hafifçe geri çekildi. Minik elleri sevgilisinin yanaklarında yerini alırken korku dolu gözleri, siyah saçlının gözlerine kenetlendi.
"İyiyim, bir şeyim yok."
"Doğru mu söylüyorsun?"
"Doğru söylüyorum."
Başını salladı Felix. Hem dolan gözlerini saklamak hem de sevgilisinin yanında olduğunu daha iyi hissetmek adına tekrar sarıldı ona.
"Çok korktum." diye mırıldandı. Ağlamaklı halini belli etmemek için sesini fısıltı gibi kullandı. "Bir şey olacak sandım."
"Olmadı, bak ben hâlâ senin yanındayım bu yüzden korkmana da gerek yok."
"Ya bir daha gelirlerse?"
Küçüğün sorduğu soru odadaki diğer ikilinin de aslında merak ettiği bir konuydu. Onlar kendi hallerinde sarılırlarken Changbin Felix'i yanıtladı.
"O zaman ben yine bizi korurum."
"Changbin-"
"Korkma bebeğim." dedi Changbin. Bu onlar için bir ilkti. Biraz tuhaf bir durumda olmuştu belki ama bu halde bile Felix'in daha iyi hissetmesini sağlamıştı. "Chan, biz gidelim en iyisi. Onu iyice sakinleştirmem gerek. Sen de Jeongin'le ilgilen, sonra konuşuruz."
"Tamam." dedi Chan. Jeongin'in saçlarını okşamaya ara verdi ve onun ellerini bırakmadan ayağa kalktı.
Onlar kendi odalarına geçerlerken Changbin, Felix'i az önce çıktıkları odaya tekrar götürdü. Dışarıdaki vampirin birisine haber vermediğinden emindi. Eğer vermiş olsaydı daha dövüş anında gelirler ve çoktan her şeyi bitirlerdi. Ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordu, şu anki en büyük endişesi Minho'ydu. Korkuyordu... Acaba Minho mu yakalanmıştı?
"Changbin, duymuyor musun?"
"Efendim?"
"Ne düşünüyorsun sen?"
"Hiçbir şey düşünmüyorum." dedi Changbin. Felix'in saçlarını öptü. Bilerek yaralı kolunun üzerine yatmamış, Felix'i kendine bakacak şekilde yanına çekmişti. Bir kolu sevgilisinin belindeyken diğer eliyle onun yanağını okşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood | Changlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] "Senden beslenmeme izin verirsen seni her şeyden korurum ama izin vermezsen bu benim için de kötü olur, senin için de. Ben kan içemediğim için ölürüm seni de o adamlar öldürür. Karar senin. Bize yardım etmek senin elinde Felix." -Kan, h...