32. Umarım onu görebilirsin.

1.2K 173 85
                                    

Gülümsemen diyorum, fazla güzel...

Elindeki kağıda dikkatle baktı Seungmin. Yine kütüphanedeydi fakat bu sefer yalnız başınaydı. Niyeti sessizliği değerlendirip ders çalışmakken az önce yanına gelen birinci sınıflardan bir kız kendisine bu kitabı vermiş, tek kelime dahi etmeden çekip gitmişti.

Açık pembe kağıdın üzerindeki yazıda gezdirdi elini. Okuduğu cümle o kadar hoşuna gitmişti ki kağıdın ucunda yazan ve bir arka sayfaya geçmesini söyleyen notu son anda fark etmişti.

Kağıdı masanın üzerine bıraktı ve kitabın bir sayfasını çevirdi. Arada bir kağıt daha vardı.

Her yere bu kadar güzel gülücükler saçtıktan sonra, sana aşık olmalarına şaşırman biraz tuhaf.

Bu kimdi böyle? Etrafına bakındı. Kitabı kendisine gönderen kişiyi aradı fakat etrafta tanıdık bir yüz göremedi. Bir anlığına kızın kitabı yanlışlıkla kendisine verme ihtimalini sorguladı.

Sen çok güzelsin Seungmin, yıldızlardan daha parlak ve aydan daha eşsizsin.

İsmi yazıyordu. Kitap gerçekten de kendisine aitti. İstemsizce gülümsemeye başladı. Bu denli ince düşünebilecek bir insanın kim olabileceği hakkında fikir yürütmeye çalıştı.

Çok yakın arkadaşım dediği kişinin olma ihtimali bile yoktu. Hem bu yazı onun yazısına benzemiyordu hem de o böyle şeylerle uğraşacak bir tip değildi.

Bir sonraki sayfaya geçti.

Eğer benimle tanışmak istiyorsan aşağı gelebilirsin, kütüphanenin arkasında bekliyorum.

Her ihtimale karşı kitabın birkaç sayfasına daha baktığında boş olduğunu görüp kitabı kapattı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Kararsız kalmıştı. O aşk işlerine uygun bir kişiliğe sahip değildi... Böyle düşünüyordu. Seungmin aşkın kendisine iyi gelmeyeceği konusunda, kendi uydurduğu tabuya kaptırmıştı kendini. Biraz tedirgindi.

Fakat içinden bir ses bu sefer ona durmaması gerektiğini söyledi. Onu dinledi. Eşyalarını hızla toplayıp çantasına yerleştirdi ve hızla kütüphaneden çıktı. Merdivenleri inerken ciddi anlamda heyecanlıydı, bu hisse anlam veremiyordu.

Kısa sürede merdivenler bitti ve o yola çıktı. Adımları kütüphanenin arkasındaki alana yöneldi. Birkaç bankın olduğu, genelde kimsenin doğru düzgün uğramadığı bir yerdi kütüphanenin arkası.

Omzundaki çantanın sapını düzeltti. Adımları hızla birbirini kovaladı ve arka tarafta durdu.

Duvara yaslanmış bir şekilde arkasına dönük kişinin ilk başta kim olduğunu anlayamadı. Üzerindeki bol kabanın vücut hatlarını kapatması ile kapüşonunu kafasına geçirmiş olması onu iyice tanınmaz yapmıştı. Anlaşılan tek şey onun uzun boyuydu. Aklına gelen isimle şaşırsa da buna ihtimal vermedi.

"Şey..." diye mırıldandı. Ne diyeceğini de bilememişti. "Acaba sen kitabı bana gönderen kişi olabilir misin?"

"Bilmem. Olabilir miyim?"

Duyduğu ses ve adamın kendisine dönmesiyle kalakaldı.

"Hyunjin?"

"Çok mu şaşırttım?" dedi sarı saçlı. Yüzündeki büyük gülümsemeyle oldukça özgüvenli duruyordu. Bu halinin Seungmin'i şaşırttığı falan yoktu. O hep kendinden emindi.

"Şaşırdım çünkü böyle bir şaka yapmanı beklemiyordum."

"Şaka mı?" Hyunjin'in sesi ciddi anlamda sorgulayıcıydı.

Blood | Changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin