"Hadi ama sadece bir kahve içeceğiz..."
Nare kendisinden cevap bekleyen arkadaşlarına gülümseyerek derin bir nefes aldı.
"Pekala. Sadece bir kahve."
"Oh be sonunda!"
Sandalyeye astığı çantasını tek omuzuna takarak atölyeden çıktı.
Okuldan on dakika uzaklıktaki Rosati Caffe'ye geldiklerinde bar taburelerine yerleşip latte istediler.
"Yarınki sergin için heyecanlı mısın?"
"Hemde nasıl."
"Bu üçüncü sergin neden heyecanlanıyorsun? Başaracağına eminiz!"
"Bir işi on defa da yapsan ilkteyi heyecanı yaşamalısın. Bu heyecan doğru yolda olduğumu hissettiriyor."
"Beş aydır uğraşıyorsun bu sergi seni iyice duygusal yapmış."
Sofya, Maria'ya katılırken lattesinden bir yudum alarak araya girdi.
"O hep duygusaldır bu yüzden yalnız."
Nare güldü.
"Bunla onun ne alakası var?"
"Erkekler fazla duygusallığı sevmezde ondan."
"Ah erkekler kimin umrunda!"
Sofya ve Nare gülerken Maria göz devirdi.
"30 yaşında olup hala bekar kaldığında bunu hatırlatacağım."
"Rosa kendi isteğiyle yalnız Maria. Yoksa Marco'nun çıkma tekliflerini defalarca kabul ederdi."
"Haklısın hatırlattığın iyi oldu, Marco'yu kabul etmeyen bir kıza laf anlatmaya çalışıyorum. Sen delisin Rosa."
Maria hala inanamazmış gibi gülerken Nare'de hafif bir bıkkınlıkla göz devirdi.
"Rosa kaçar kızlar, bu kadar sohbet yeter."
"Hey daha yeni geldik üstelik Tinder'da tanıştığım çocuğu bile görmedin!"
Maria'nın yanağına öpücük kondururken şirince gülümsedi.
"Sergi biter bitmez baştan sona kadar dinleyeceğime söz veriyorum."
"Ah pekala."
Sofya'yı da öptükten sonra arkasından söylenen Maria'yı duymazdan gelerek koşturdu.
"Bu Türkler sürekli öpmekten ne anlıyor?"
~
Nare koşturarak okula geldiğinde kendini tekrar atölyeye atmıştı.
Sergi yarındı ve daha bir tablosu hazır değildi.Ne çizeceğini bilmezken kapının açılmasıyla birlikte kaşları tekrar çatıldı.
"Bir rahat yok mu?"
"Bayan Rosa?"
"A-afedersiniz bay Luca, bu sizin için geçerli değil lütfen oturun."
"Durum nasıl diye bakmaya geldim. Sabah erkenden son tabloyu salona teslim etmelisin."
Nare gülümsemeye çalıştı.
"Her şey kontrolüm altında."Bay Luca'nın ifadesinde boş tuvale baktığını farkettiğinde omuzlarını düşürdü.
"İlham gelmiyor."
"İlham oturup bekleyince gelen bir şey değil Rosa."
"Biliyorum ama beynim durmuş gibi. Salona elli resim diye söz verdik. Tek bir tablonun eksikliği kırk dokuz taneyi mahvedebilir."
"O salonun dünyaca ünlü olduğunu biliyorsun bu yüzden katı kuralları vardır ama üstesinden geleceğine inanıyorum."
"Bu gece sabahlayıp başaracağımdan emin olabilirsiniz."
"Sana hep güvendim Rosa. Şimdi de güveniyorum."
Bay Luca gülümseyip çıkarken Nare derin nefes alarak pencerenin önündeki sandalyeye yerleşti ve dizlerini göğsüne çekerek dışarı izledi.
Yeni yağmaya başlayan yağmuru farkettiğinde başını yukarı kaldırdı ve çoktan kararmış bulutlara iç geçirdi.
-
"17:09 saatli uçağımız İtalya-Roma'ya on dakika sonra iniş yapacaktır lütfen şimdiden kemerlerinizi takınız."
Poyraz anons düğmesini kapatıp dikkatle iniş yapmaya hazırlanırken Deren kollarını kenetleyerek konuştu.
"İniş yapmamıza daha yirmi dakika var."
"Sekiz yüz yolcu olduğunu hesaplarsak hepsinin kemer takması yirmi dakikayı bulur. İnsanlar sandığın kadar Zeki değil Deren."
"Daha tuvalette işim bitmedi nasıl on dakikada yerime gideceğim!"
O sırada tuvaletten gelen telaşlı bağrış sesiyle poyraz yüzünü buruşturdu.
"Gördün mü sana demiştim. Ayrıca şu uçağı tasarlarken tuvaleti niye pilot kabinin oraya koyarlar? Ne şartlar altında uçurduğumu görüyor musun?!"
"Dayan az kaldı. Çanta yanında mı?"
Poyraz başıyla onayladı.
"İnerken elime alacağım ve arka kapıdan çıkacağım."
"Tamam otelde buluşuruz."
Deren hostes kıyafetini düzelterek yüzündeki sahte gülümsemesiyle kabinden çıktı.
●●●●●
Yeni Hikayemiz ile karşınızdayız. Biz çok heycanlıyız. Ya siz? Bize destek olmayı unutmayın. ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK PRENS
Romance"Hanımefendi! Hey... ??" Uzanmaya çalışırken kolunun acısıyla inledi ve kadife kırmızısı zarfı yırttı genç adam. Costa büyük salonundaki resim sergisine davetlisiniz. Saat: 21:00 ~Rosa Bianchi _______ Poyraz Giray. Onun için hangi tanım uygundu...