14. Bölüm

84.2K 3.1K 236
                                    

Selam canlarım;)

Umarım bölümü beğenirsiniz şimdiden keyifli okumalar...


Gözlerimi yeni bir güne açarken her yerimin tutulması da ayrı bir acıydı soğuktan her tarafım buz kesmişti sesli ve derin bir nefes çektim içime aynı sesli şekilde geri verip gözümün içine girmek için uğraş veren kaküllerimi ellerimle düzeltip yorganım'ın içine girerken aynı zaman da da bağırıyordum.

"Zafer!" Ses gelmeyince daha çok bağırmaya çalıştım. Çalıştım çünkü sesim zar zor çıkıyordu. "Zafer Allah seni kahretsin Zafer, Allah seni top etsin Zafer." Hala ses gelmeyince başına bir iş gelmiştir düşüncesiyle hızlıca oda dan çıkıp Zaferin odasına girdim ama oda bomboştu üstelik yatak hiç bozulmamıştı. Aklıma gelen görüntülerle yüzümü ekşitip hızla oda dan çıktım Allah bilir hangi kızın yanına gitmişti hayır anlamıyorum ki zaten küçücük yerdeyiz nasıl her gece için kendine bir kız buluyor hayır yani bir gün fena toslayacak ama ne zaman çok merak ediyorum. Hızlıca üzerime en kalın taytımı ve yünlü çoraplarımı giyip üzerine de siyah kalın polarlı sweatshirt giydim hırkamı da üzerime geçirip tuvalete girdim işlerimi halledip aynı hızla mutfağa girip gri buzdolabını açtığım da canımın birşey istememesiyle derin nefes aldım ama aldığım nefes boğazım da takılı kaldı çünkü hava bile buz gibiydi bu kaloriferler neden bozuldu bu soğukta diye hiç düşünmeden kendime sıcak bir kahve yapıp oturma odasına ilerledim ama çalan o mübarek kapı ziliyle oflayıp sinirle kapıyı açtım kapıdan kimin geldiğine bakmadan geri oturma odasına ilerledim sabahın saat sekiz'in de kim gelebilirdi ki? Üstelik pazar günü. Kesin Zaferdir.

"Sana kaç defa demem gerekiyor şu anahtarı kullan diye."

"Hayır anlamıyorum her gün başka kadınlarlasın anladım ama bu kadınlar hiç mi bitmiyor anlamıyorum ki?" Zaferden hala ses gelmeyince başımı yerden kaldırıp kapıya diktim ve dikmez olaydım çünkü şuan kapının önünde bana sırıtan bir adet Fırat ve bir adet duman gözlü duruyordu çocuğun adı da duman gözlü olarak kaldı.

"Si-siz?" Çok güzel aferin bana şimdi de kekelemeye başladım rezilliklerim artıyor gençler. "Sizin ne işiniz var burada?" Evet sorduğum soru o kadar saçma bir soru ki anlatamam.

"Bence ilk önce şu masanın altından çık." Fırat'ın cümlesiyle başımı salladığım an başımı masaya çarpmamla inlemem bir oldu fena vurmuştum kafamı. "Sıkıntı yok saksı sağlam." Yavaşça geri geri çıkıp yere düşürdüğüm bilekliğime zafer gülümsemesi attım. Ardından bana sırıtan ikiliye bakıp tek kaşımı kaldırdım.

"Buyrun beyler nasıl yardımcı olabilirim?" Fırat elinde ki kaseyi bana uzatıp mırıldandı.

"Şeker." Kaşlarım hızla havaya kalktığın da işaret parmağımla ikisini gösterip konuştum.

"İkiniz de şeker almaya mı geldiniz?"

"Evet."

"Hayır." Tek kaşım hava da Fırat'a ve duman gözlü adama bakıp konuştum.

"Evet mi? Hayır mı?"

"Evet."

"Hayır." Sinirle ikisine de bakınca Fırat hızla konuştu.

"Yani evet çünkü Efe dedi ki Sayın Savcımızın yanına gidelim." Ben şaşkınlıkla Efe'ye bakarken Efe boğazını temizleyip sinirle Fırat'a döndü ardından bana daha yumuşak bakıp konuştu.

"Yani şeker almaya Zaferlere gidelim dedim." Fırat ve ben gülmemek için çaba harcarken başımı sallayıp Fırat'ın elinde ki kaseyi aldım.

"Bekleyin o halde." Hızla kasenin içine şeker doldurup içeri girdiğim de Efe sinirle bana bakıyordu neden  sinirlen'diğini anlamasam da elimde ki şeker kâsesini Fırat'a verdim.

Asker YariHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin