Merhabalar cancağızlarım:-)
Sanırım biraz uzun bir ara verdim ama yeniden beraber olmak güzel hissettiriyor. Sizleri kocaman seviyorum (。♡‿♡。)
Keyifli okumalar...
Olmasın dediğiniz anlar vardır, beyninizin eror verdiği duygularınızın hayatını kaybettiği anlar. Duyduğum tek bir kelime yıkılışıma zemin hazırlamıştı sanki. Yanlış duymak istiyordum yanlış görmek istiyordum. Efe'min, duman gözlü adamımın beni bırakıp gitmemesini istiyordum. Bedenim kaskatı kesilmişti, kalbim göğüs kafesimi zorluyor yerinden çıkmak için her saniye daha da hızlı atıyordu her adımım da daha da şiddetleniyordu ağrısı. Korkuyu, kaybetme korkusunu iliklerime kadar hissediyordum ellerim her iki yanımda amaçsızca sallanırken kendimde o gücü bulup da kollarımı ellerimi hareket ettiremiyorum. Kendime gelmeliydim daha hızlı olmalıydım ama kendimde ne o gücü buluyor ne de o yoğun bakımın yanına gitmeye cesaret edebiliyordum. Ne Serdar ne de bir başka biri hiç kimse umrumda değildi.
Yavaş ve sarsak adımlara titreyen soğuktan kızarmış olan ellerimle hastanenin beyaz soğuk duvarlarına tutuna tutuna ilerliyordum. Gözyaşlarım sicim sicim akarken görüş alanım bulanıklaşıyor titreyen ellerimle her ne kadar silsem de yenisi akıyordu. Uzun kirpiklerimin ıslaklığını hissederken akan burnumu çektim.
İki dakikalık olan yolu yavaş ve titreyen bacaklarımla on dakika da gelmiştim. Derin nefes alıp askerlerle dolu olan dar ve uzun koridora baktım. Herkes, tüm askerler Efem için gelmişti, benim sevdiğim için duman gözlüm için gelmiştiler.
"İyi misin?" Diyordu biri.
"Bacım." Diyordu.
"Yardım edelim." Diyorlardı her biri her bir adımım da söylüyorlardı birşeyler fakat ben ne konuşuyor ne de bir tepki veriyordum. Oysa ki benim sevdiğim adamın ne kadar da güzel arkadaşları dostları ailesi vardı. Derin nefes alıp titreyen ellerimle elimi kalbime koyup ağabeylerimin olduğu yere gittim. Bir sürü rütbeli askerler vardı her birine boş bakışlar atarken ne zaman benden önce geldiğini bilmediğim Serdar ağlayarak bana bakıyordu time baktım her biri ağlıyordu. Olamazdı bırakmazdı beni sevdiğim sözü vardı bana daha yaşanacak çok şeyimiz vardı.
"Güzelim." Dedi abim titreyen sesiyle hiçbirine bakmadan kimseyle göz göze gelmeden yavaşça yoğun bakıma girmek için küçük düğmeye bastım. Kimse de durdurmadı kimse de birşey demedi. Titrek nefes alıp hala kalp masajı yapmaya devam eden doktorlara baktım. On dakikadır kalp masajı mı yapıyorlar dı? Ya da gerçekten on dakika geçmişmiydi? Doktorlar beni görünce üzgün gözlerle bana bakıp monitöre baktı hala tek çizgi halde o iğrenç ses yankılanıyordu buz gibi oda da. Oysa ki normal odaya göre sıcaktı ama benim sevdiğim adamın nefesi kesilmişti bu oda da şimdi nasıl ısınsın bu bedenim şimdi nasıl ısınsın bu kalbim?
Titreyen adımlarla Efe'nin yanına adımlayıp dizlerimin üzerine çömeldim buz gibi olan ellerini tutup öptüm.
"Gitme." Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçarken titreyen ellerimle gür saçlarını okşayıp yüzünü okşadım. Gitme diyordum içimden kalbimden aklımdan bir çok kelime geçerken kalbimden bir çok güzel kelime akıp giderken ben çaresizce gitme diyordum oysa ki ne çok şey anlatıyordu bu basit kelime. Gitme yarım kalırım, gitme kimsesiz, yanlız, eksik kalırım, gitme ölürüm diyordum tek bir kelimeyle ne çok şey anlatıyordum oysa ki. "Bırakma beni." İstek değildi bu yalvarmaktı ben Efe'ye muhtaçtm onun sevgisine, gülüşüne, sesine, bakışına ben Efe'nin kendisine benliğine muhtaçtım. Efe benim kalbime bu kadar işlemişken benliğimi ele geçirmişken böyle ansızın çekip gitmesi hiç yakışmıyor du ona. Hiç yakışmıyor du bizi böyle yarım bırakmak.
"Bırakma." Dedim. Fısıldıyordum artık. Bırakma ellerimi ısıt sıcacık ellerinle buz gibi olan ellerimi. Isıt üşüyen kalbimi sevginle o gri gözlerinle sözlerinle gülüşünle sesinle ısıt kalbimi içimi bırakma işte beni, bırakma... Doktor yaşlı gözlerle bana bakarken ona dönüp konuştum. "Beni Efe hayata döndürdü bende onu döndüre bilirim belki." Doktor yaşlı gözlerle başını olumlu anlamda salladı.
"Belki." Dedi kısık sesle. "Belki başarırsın küçük hanım çünkü aranızda ki bağ çok kuvvetli." Acıyla tebessüm edip Efe'nin kulağına yaklaştım.
"Seni seviyorum beni bırakma, bunu bize yapma sevgilim." Efenin boynuna kokulu bir öpücük bırakıp odun ve barut kokusunu içime çektim. Hastane kokusu bile bastıramamıştı sevdiğimin kokusunu. Ah be adam ne çok seviyorum seni. Gözyaşlarım Efe'nin kurumuş dudaklarına düşerken baş parmağımla dudağını okşayıp ıslaklığı sildim yavaşça eğilip dudağına minik bir öpücük kondurup fısıldadım. "Beni bırakıp gitme Efe. Kardeşini abini buldum sana şimdi değil şimdi olamaz gidemezsin."
"Bir kez daha." Dedim doktora bakıp. "Benim için." Doktor acıyla gözlerini kıstı.
"Bu imkansız Berrak aradan tam iki dakika geçti." Başımı olumsuz anlamda sallayıp fısıldadım.
"Hissediyorum geri dönecek bana lütfen." Doktor uzun uzun bana bakıp iç çekti bir adım geri gittim ama sevdiğimin soğuk ellerini bırakmadım bırakamadım belki benden güç alırdı belki benim burada yanında olduğumu hisseder di, hisseder di de bırakmazdı beni gitmezdi. Doktor durmamaksızın kalp masajı yaparken içimden bildiğim tüm duaları okuyordum. Gözlerim Efe'nin solgun yüzüne bakarken fısıldadım.
"Bitti mi hikâyemiz?" Monitörden gelen ses kafayı yememe sebep olurken sinirle monitöre bakıp tekrar umut dolu bakışlarımı Efe'me çevirdim. Biliyordum bir enkaz yaratıp da beni o enkazın altında bırakmazdı benim sevdiğim. "Bu ne biçim son böyle?" Dedim fısıltı halinde çıkan sesimle. Oysa ki Efe'nin duyduğunu biliyordum duymasa bile hissederdi ben hissetmiştim ben Efe'nin yanımda olduğunu hissetmiştim. Şimdi de sevdiğim hissedecek ve bana geri gelecekti. Gitmemeye kalan adam olacaktı Efe...
Monitör den gelen kalp ritim sesiyle sevinçle çığlık atıp yerimde zıpladım. Gözyaşlarım çoktan çıkmıştı yola. Bırakmamıştı işte beni benim sevdiğim adam gitmemişti.
"Teşekkür ederim." Dedim fısıltıyla. "Teşekkür ederim."
"Siz gerçekten mucize bir çiftsiniz." Gözyaşları içinde gülüp doktora döndüm.
"Biz mucize bir çiftiz." Efe ve Berrak çifti mucize bir çift. Allah izin verirse Soydan mucizesi olacağız. Duy sesimi Allah'ım.
Hızla dışarı çıkıp etrafa baktım tüm askerler hala buradaydı gülerek hepsine bakıp bağırdım.
"Efe yaşıyor." Hepsi anında kafasını kaldırırken ilk tepki Can dan geldi.
"Soydan babam be." Ardından abimin ve Zafer den.
"Şükür be."
"Aslanım benim."
"Ağa be kimin komutanı."
"Ya ben biliyordum adımın Ege olduğunu bildiğim kadar. Efe komutanım bırakmaz bizi ya."
"Canım kardeşim benim be." Fırat ağlayarak bağırırken onun bu haline güldüm. Ardından Serdar'a döndü gözlerim. Hiçbir kelime çıkmadı ağzından ama gözleri gözleri herşeyi ifade ediyordu. Time bakıp tekrar bağırdım.
"Yüzbaşım yaşıyor." Kahkaha atarak söylediğim cümleyle hepsi kahkaha attı ama hepimizin gözlerin de yaş vardı dudaklarımız da birer gülümseme. Hayat ne garipti daha yarım saat önce hüngür hüngür ağlarken şimdi kahkaha atıyordum bana bu iki duyguydu yaşatan adamsa içeri de yatıyordu. Yatsın dı iyi olsun da ne yaparsa yapsın. Benim sevdiğim iyi olsun yeter.
Sen iyi ol Efe Soydan sen iyi ol ki bizlerde iyi olalım.
Bir bölüm sonu daha biraz biraz kısa olmuş olabilir bir daha ki bölüm daha uzun olur umarım. Bölümü beğenmeyi yorum yapmayı unutmayın kendinize iyi bakın diğer bölümde görüşmek üzere hoşçakalın ( ◜‿◝ )♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asker Yari
AcciónGenç bir kız hayalleri umutları olan annesi ve babasıyla yaşayan genç kız yolu bir şekilde asker olan ağabeysinin yanına düşer. Nereden bile bilir ki hayatının en zorlu en meşe katlı yollarından geçeceğini. Hayatının aşkını bulup türlü zorluklar çek...