Selamm canlarım;)
Keyifli okumalar...
60 gün 1440 saat bilmem kaç dakika, salise. Ne mi bunlar? Efe den, abim den, Zafer den, tim den haber alamamın zamanı yengem, Onur, ailem hepsi perişan olmuş durumda annemler ne kadar buraya gelmek istese de babam şiddetle karşı çıkıyordu. Ortalık bu aralar karışık olduğu için her yere tatil girmişti.
Bende Adliyeye değil de Allah'ın her günü karargâhtayım belki bir haber olur diye ama gelmeyince herkese kök söktürdüğüm için babam usulünce her seferinde beni kovuyordu bu yüzden de dayımla araları baya açıldı.
Serdar'a gelirsek o bu aralar sanki fazla suskun bu olayı Can'a bağlamak istesemde kesinlikle başka bir iş var tanıdığım Serdarla bu Serdarın arasında dağlar kadar fark var öyle ki salata seven adam günde bir kere anca yiyor bazen yemiyor bile.
"Berrak?" Düşüncelerimi bölen sesle hızla elimde ki kupayı sehpaya bırakıp ayağa kalktım.
"Dayı." Dayım yorgun haliyle kendini koltuğa bırakıp derin bir nefes aldı. Endişeli şekilde dayıma bakarken aynı zaman da da ellerimle oynuyordum.
"Bakma öyle hala bir haber yok." Dayımın cümlesiyle burnumun ucu sızlarken gözlerim de çoktan dolmuştu. Dayıma ve babama hayret ediyordum ikisinin de oğlu ve yeğeni kayıptı ama hala ayakta durabiliyorlardı. Dayım kapalı gözlerini açıp bana baktığında derin nefes alıp elimi tuttu.
"Gel otur şöyle." Küçük adımlarla dayımın yanına oturup bacaklarımı da kendime çektim dayım kolunu omuzuma atınca dayımın göğsüne sığınıp göz yaşlarımı serbest bıraktım.
"Dayı canım yanıyor." Dayım ses çıkarmadan beni dinlerken ben hem ağlayıp hem konuşmaya çalışıyordum. "Ama hem abim, hem kuzenim, hemde sevdiğim adam dan haber yok yaşıyorlar mı onu bile bilmiyoruz dayı çok yoruldum." Dayım kollarını daha da sıkılaştırıp başımın üzerine öpücük kondurduğunda ağlamam şiddetlendi.
"Şşş ağlama kıyamıyorum sana." Dayımın cümlesiyle daha şiddetli ağlarken kapının açılıp kapanma sesi geldi ardından içeri giren Serdar, babam ve amcam gözüktü kapıda Serdar yorgunlukla kendini koltuğa atarken babam sinirle bana bakıp bağırdı.
"Berrak kendine gel artık." Gözyaşları içinde babama bakarken onunda zorla ayakta kaldığını anlamam uzun sürmedi. Ne olmuştu benim babama? Benim babam bu kadar dayanıksız değildi ne hale gelmişti böyle?
"Baba?" Dedim artık yalvarmaktan yorulmuştum. "Yapma." Babamın bakışları bir an yumuşasada anında tekrar sertleşti.
"Kes sesini Berrak kim için ağlıyorsun sen böyle? Kendine gel koskocaman Cumhurriyet Savcısı ne halde. Sen böyle mi Efe'yi bekleyeceksin?" Dedi bağırarak. Görmüyor muydu ne kadar kırıldığımı, üzüldüğümü? Ben yorulmuştum böyle olmaktan her zaman sakin usul bir hayatım olsun istemiştim ama görüyorum ki hepsi hayalden ibaretmiş.
"O Efe denen gereksiz için mi kendini bu kadar yıpratıyorsun ha? Sen onun kim olduğunu biliyormusun Berrak? Sen onun geçmişini biliyormusun Berrak?" Amcamın bir anda kükremesiyle daha fazla dayanamayıp bende hızla ayağa kalktım.
"Yeter artık amca yeter bıkmadın mı ya sürekli Efe'yi kötülemekten ben Efe'yi seviyorum geçmişi umrumda değil."
"Berrak o adamın yaraları var geçmişi b*ktan." Sinirle ellerim yumruk olurken artık sesimi kontrol edemiyordum.
"Amca kendine gel sana geçmişi umrumda değil dedim ben Efe'yi yaralarıyla sevdim duydunuz mu beni? Ben Efe'yi yaralarıyla acılarıyla seviyorum bu kadar basit karşı durmak yerine yanımda durun aksi takdirde hiç biriniz yüzümü dâhi göremezsiniz." Sinirle montumu ve botumu giyip evden çıktığımda Serdar da peşimden geliyordu.
"Aferin kız bunun şerefine bir salata yerim." Serdarın cümlesiyle ona dönüp güldüm.
"Sevindim." Dedim hafif tebessümle.
"Neye?" Dedi Serdar kaşlarını çatarak.
"Tekrar salataya dönmene." Serdar cümleme gülüp konuştu.
"Ben onu hiç terk etmedim ki o benim ilk aşkım." Serdarın cümlesiyle gülüp karlı bankın üzerinde ki karları elimle itekleyip oturdum.
"Kız kıçımız ıslanacak sonra Berrak ve Serdar altına yapmış diyecekler." Serdarın cümlesine göz devirdiğim de bir askerin yanıma gelmesiyle çatık kaşlarla ona baktım.
"Sayın Savcım. Albay Çağlayan sizi çağırıyor." Askerin cümlesiyle çatık kaşlarla ayağa kalktım dayım ne diye beni çağırıyordu ki? Hızla askeri takip ettiğimiz de harekât odasına gelmiştik hiç düşünmeden kapıyı açıp içeri girdiğim de amcam gülerek bana bakıyordu o an anladım bulunmuştular gülerek konuştum.
"Bulundu?" Dayım gülerek başını olumlu anlamda salladı. Kollarını iki yana açtığın da hızla kollarının arasına girip konuştum.
"Teşekkür ederim."
"Hadi yürü hastaneye gidiyorlar." O an gülen yüzüm soldu yavaşça geri çekildiğim de dayım da kaşlarını çatarak baktı.
"Bakma öyle Berrak o itler bizimkilere iyi bakacaklarını sanmadın herhalde?" Sıkıntıyla başımı olsumsuz anlamda salladım.
"Hayır ama ya ağır bir durum varsa?" Dayımın yüzü kasılırken o an anladım birine bir şey olmuştu ya da hepsine.
"Dayı." Dedim titreyen sesimle. "İyiler değil mi?"
"Berrak." Dedi dayım konuşmaya çekiniyor gibiydi. Dayım tam ağzını açmıştı ki Babam sert ve gür sesiyle araya girdi.
"Efe'nin durumu çok ağır her an öle bilir." Babamın acımasızca sarf ettiği cümleler kalbime bir ok gibi saplanırken elim ayağım buz kesmişti. Kalbim sıkışırken nefes almam da zorlaşıyordu. Efenin durumu ağırdı her an her şey olabilirdi oysa ki biz daha yeni kavuşmuştuk birbirimize. Babamın bakışları endişeyle üzerimde gezerken usulca gözlerimi kapattım. Biliyorum bilerek yapıyordu çünkü bu iki ayda haddinden fazla şekilde kendimden geçmiş mesleğime yakışır şekilde davranmamıştım babamın da tek kızdığı nokta buydu.
"Seni aptal herif ne yaptığını sanıyorsun kızın lan o senin kızın." Dayımın gürlemesini duyuyordum.
"Ulan ne adamsın lan sen." Amcamın bağırışlarını duyduğum da içimden göz devirdim. Belki hiç bir zaman amcamla sıkı fikı olmamıştık Mehmet yüzünden ama severdim onu.
"Berrak meleğim beni duyuyor musun?" Dayımın yakarışlarını Serdarın bir köşe de ağlamasını hepsini duyuyor görüyor ama neden tepki vermiyordum, veremiyordum?
"Güzelim ağlama iyi olacak Efe." Diyordu dayım artık onun da sesi titriyordu. Gerçekten herşey iyi olacak mıydı? artık bizde mutlu olacak mıydık? Ama durumu ağır diyordu her an ölebilir diyordu babam o zaman nasıl iyi olacaktı ki herşey?
DURUMU AĞIR...
Ağır...
HER AN ÖLEBİLİR...
Ölebilir...
Kulaklarım uyğuldarken kendimi yavaşça siyah deri koltuğa bıraktım. Son hatırladığım harekât odasının birbirine girmiş olduğuydu.
Ve bir bölüm sonu daha umarım bölümü beğenmişsinizdir beğenmeyi yorum yapmayı unutmayın kendinize iyi bakın bir daha ki bölüm de görüşmek dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asker Yari
ActionGenç bir kız hayalleri umutları olan annesi ve babasıyla yaşayan genç kız yolu bir şekilde asker olan ağabeysinin yanına düşer. Nereden bile bilir ki hayatının en zorlu en meşe katlı yollarından geçeceğini. Hayatının aşkını bulup türlü zorluklar çek...