-2-

2.2K 116 32
                                    

2.BÖLÜM : TAZE ANNE

"Aşk, size meyvesini sunduğu an kaçacak yeriniz yoktur."

Bölüm Şarkısı : Linkin Park-Leave out all the rest

Çok fazla değil. Bundan sadece üç ay önce kendimi evliliğe hazır hale getirmeye çalışıyordum. Aşırılıklarımdan sıyrılacak ve daha ağır başlı, saygıdeğer bir eş profili çizeceğime dair anneme söz vermiştim. Daha doğrusu annem, baskısı sayesinde bu sözü zorla almıştı.
Anneme göre bir kadın yuvanın şahdamarıydı. En kudretli ve en asil durması gereken kişi kadındı.
Şahdamar da vücudun en kudretli ve asil yeri değil miydi?
Anneme göre şahdamarı kesilmiş bir yuva, bir daha asla nefes alamayacağının kesin olduğu bir cesete dönüşürdü.
Kadın varsa yaşam vardı.
Yuva vardı.
Aile vardı.
Ama bir kadın, kadın olduktan sonra kızlığı bırakmalıydı. Bütünüyle değişmeli ve kendisini yuvasına adamalıydı.
Öyle ya, şahdamar da kalbe giden en kalın damar değil miydi? Onu diğer damarlardan ayıran bir özelliği vardı.
İşte kadın ve kız ayrımı da böyleydi. İki farklı uç noktalardı. Kadın olmanın garip şekilde insana sunduğu bir olgunluğu vardı. Ben de bu olgunluğu kendime takınacağıma dair anneme söz vermiştim. Lakin, bu sözümü birkaç saniye önce çiğnemiştim.
O imrendiğim kadın profilinden sıyrılmış, arsız küçük kız imajıma dönmüştüm. Bu yüzdendir ya bir yılanın kucağına düşmüştüm. Üstelik zehirli bir yılan. Isırdığı anda kanıma karışacağı zehrini bildiğim halde sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyordum kendisine. Kaçmak için tek şansım olduğunu düşünürken beni vazgeçirecek o ayrıntıyı aklım nihayet yakalamıştı.

"Ne?"

Dediği cümleyi algıladığım an dehşete düşerek bağırmıştım.
Bebeğimin? Annesi?
Annesi? Bebeğimin?
Ne diyordu bu?

"Sen ne dediğinin farkındasın değil mi?" diye sordum.

Kulakları kurduğu cümleyi duymuş muydu? Grimsi bakışlarını gözlerime dikerek arabayı aniden durdurdu. Uzun süre öfkeyle parlayan gözlerini gözlerime dikti. Sinirle çalan kornaları duyduğumda başımı arkaya çevirdim. Trafiği tıkamıştık.

"Sence seni çıkarsız bir şekilde mi arabama alacaktım?" dedi öfkeli bir tonla.

Gözlerimi alevlenen gözlere diktim. Başımı hafifçe kaldırdım. Dikleşmekten korkmuyordum. Belki de bu psikopat için fazla cesurdum lakin başıma gelen bu şey bana fazlasıyla müstehaktı. Psikopat bir katile kendini kaçırtan yine kendimdim. Aferin Irmak aferin!
Aklıma vurduğu kadın geldi.

"O vurduğun bebeğin annesi mi?" diye sordum.

"Seni ilgilendirmez," dedi bıçak gibi keskin sesiyle. Arabayı tekrar çalıştırarak gazı kökledi.

Hem bebeğime annelik yap diyordu. Hem de seni ilgilendirmez diyordu. İşte tam psikopattı. Psikopatlığın en temel niteliği kendisiyle çelişmekti.

"Seni kaçırıyorum. Sana nedenini sormuyorum ki zaten -gelinliğime baktı- nedeni belli. Bende kendimce bir sebebe sahibim. Eğer yapamayacaksan bırakayım. Sende kurtul bende," dedi.

Önüme dönerek sessizce düşündüm. Evet bir sebebe sahipti. Bir kadını vurmuştu.
Ben ne yapmalıydım?
Düğünden kaçmıştım. Geri döndüğümde muhtemel bir aile faciası beni bekliyor olacaktı. Eğer geri dönersem babam, olayın unutulması için ufak bir ara verirdi. Ama annem en fazla bir ay sonrası, mutlaka yolunu bulur beni Mete'yle evlendirirdi.

Siyahın ŞafağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin