-15-

1.2K 57 39
                                    

15.BÖLÜM : YARA

"Katil olmak için öldürmeyi bilmek gerekirdi. Tıpkı sevmek için yüreğinin yerini hatırlamak gerektiği gibi."

&

Bir Irmak felaketi daha yaşıyordum. Yalan üzerine kurulmuş hayatıma kaşlarımı çatarken Batın, gri bakışlarını gözlerime sabitledi. Erkek olmasına karşın biçimle şekillenmiş kaşlarını havaya kaldırarak kağıdı elinin arasına aldı. Gözleri merakla kısıldığında dudakları kıpırdandı. Onunla beraber felaketimi ikinci kez okudum.

Sevgili Irmak,
Bu mektup eline geçtiğinde muhtemeldir ki son nefesimi çoktan vermişimdir.
Yıllardır omuzlarımda taşıdığım bu yükü ölmeden önce atmak istiyorum.
Sana verdiğimiz hayata ezelinden sahip biri değildin, yavrum.
Irmak,
Dik başlı küçük kızım,
Sana söyleyeceğim şey için senden defalarca kez özür dilerim.
Sen bizim öz kızımız değilsin. Sana diyebileceğim tek şey bu. Umarım aileni aramaya kalkmazsın.
Seni nüfusuma alarak büyüttüm ve bu yaşına getirdim.
Sana her zaman sevgiyi ve doğruyu öğretmeye çalıştım. Umarım, bunda başarılı olup seni hayırlı evlada erdirebilmişimdir.
Çok üzgünüm.
Seni her zaman öz kızım gibi görüp, çok sevdiğimi ve her zaman seveceğimi asla unutmayasın.
Haluk Sözeri

Kağıdın sonuna 'Baban' hitabını yazamamıştı. Babamın utançtan kızaran yüzü gözlerimin önüne düştüğünde Batın, ayağa kalkarak bana sıkıca sarıldı. Kendimi tutmak için kasılmıştım. Batın'ın sıcak kolları bedenimi bulduğunda çözündüm.

"Kimsenin bana ihtiyacı yok, Batın. Hiç kimsenin," diye fısıldadım çatallaşan sesimle.

Hüznün ve şokun yarattığı kasırga içimde felakete sebep oluyordu. Tutmakta direndiğim gözyaşlarım, gözlerimin isyan bayrağını çekmesi üzerine serbest kaldı. Batın, çenesini başıma dayayarak beni kendine daha çok bastırdı. Benim de kimseye ihtiyacım yoktu. Bir kişi hariç. Ona ihtiyacım olduğunu biliyordu. Erkeksi kokusu bedenimi kuşattığında sakinleşmek adına, burnumu göğsüne bastırdım. Teninden yayılan kokuyu ciğerlerime çekiyordum.
Basit bir koku.
Tenden yayılan normal bir koku.
Nasıl oluyor da size iyi gelirdi?
Geliyordu işte.
O tatlı erkeksi koku bedenimi kuşattığında her şey devredışı kalıyordu. Büyük anlamlar bir anda hiçleşiveriyor, hayatım Batın'ın kollarında can buluyordu.
Aşk mıydı bu?
Kaşlarımı çattım.
Aşk olamazdı değil mi? İki haftada birine ölümüne tutulamazdınız değil mi?
Hevesti bu. Kör bir heves.
Kalbimi yerinden söküp eline verdirecek kadar güçlü bir heves.

Saçlarımı öptüğünde başımı hafifçe kaldırdım. Gri cennetin koruyucusu bakışlarımı huzuruna çıkardı. Başımı yere eğdim. Onun gözleri ne zaman yoğun duygulara ev sahipliği yapsa bedenimi utanç sarıyordu. Yanağımın ısındığını hissettim. Belimde olan bir elini indirdi, havaya doğru hareketlendirdi. Çenemi tutarak yukarı kaldırdı ve gözlerine bakmamı sağladı. Yanağımdan aşağı düşmeyi beceremeyen arsız bir damlayı baş parmağıyla sildi.

"Ağlama," diye fısıldadı.

Kaşlarımı çatarken gözlerimi yumdum. Bakışlarımı buğulandıran son damlaları serbest bıraktığımda belimdeki elini, bedenime bastırdı.

"Ağlama, Irmak."

Bu sefer cümleyi her zamanki Batın Ertürk'ün emir veren tonuyla kurdu. Görüşüm netleşmişti. Gri cennetin delici bakışlarına karşılık verdim. Gözlerinde yumuşak bir ifade parlıyordu. Bana bir adım daha atarken, bedenimi de kendine çekti. Alnını, alnıma dayadığında zemin sallanmaya başlamıştı bile. Gözlerini yumdu. Yüzünü, bir şeyi inkar etmek ister gibi ekşitti.

Siyahın ŞafağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin