-37-

353 12 10
                                    

37.BÖLÜM : İYİ OLACAĞIZ

"Sen acıya bağımlı küçük bir kız çocuğusun."

Karşısında duran mezar taşına boş gözlerle bakan Batın Ertürk, taze toprağı avuçlarının arasına alarak parmaklarıyla ufaladı. Toprağın üzerinde duran küçük çiçekleri Batın Ertürk, kendi elleriyle tek tek dikmişti. Haftada en az dört kez mezarı sulamaya geliyordu. Mezar taşına bir kez daha bakarak iç çekti.

Kutay'ın gidişi Batın Ertürk'ün derin bir yara almasına sebep olmuştu. Ölümünden kendini sorumlu tutuyordu. Bir aydır her gün vicdan azabıyla uyuyup uyanıyordu. Yanına giderek önüne doğru eğildim. Elimi, elinin üzerine koydum. Yanında olduğumu bilmeliydi.

"Neden dokunduğum her şey karanlığa gömülüyor?" dedi sakin bir sesle. Bakışlarını mezar taşından ayırmamıştı. "Neden sevdiğim her insan ölüme bir nefes kadar yakın?"

"Mete, tamamıyla benim yüzümden başına gelmiş bir bela, Batın. Eğer suçlamak rahatlatacaksa kendini değil, beni suçlamalısın."

Bakışlarını yavaşça yüzüme çevirdi. "Onun isteği benim acı çekmem, konu senden çıkalı çok oldu." Kutay'ın mezarına çevirdi bakışlarını. "Ve bunu da çok güzel başarıyor."

Bir süre sessizce iç kavgasını bitirmesini bekledim. Ruhu, vicdanıyla savaş halindeydi. Vicdanı, Batın Ertürk'ün ruhunu emiyordu. Her geçen gün, biraz da ağırlaşıp oturuyordu yüreğine.

"Ölüm görmeye alışmış olmaktan daha kötüsü, sevdiklerinin ölümünü görmeye alışmak." Topraktan bir parça alıp avucunun içinde sıktı. "Bunu bile bile mutlu olacağına inanmak."

Toprağı sıktığı elini avuçlarımın arasına aldım. "Senin suçun değildi hiçbir ölüm. Olması gerekenler oldu."

"Buna son verebileceğim tek bir çözümüm var."

Merakla yüzüne baktım. Devam etmeyecekti. Elini, avucumdan çekerek toprağı silkeledi. "Hadi, gidelim."

Çözümünü sormaya dilim varmıyordu. Kutay'ı toprağa koyduğumuz gece, acısı gözünü döndürmüştü. Belinden hışımla çıkardığı silahı Rüzgar'ın eline tıkıştırmış, namluyu alnına zorla dayatmıştı. Rüzgar, donup kalmıştı. Tetikteki eline Batın Ertürk, var gücüyle bastırıyordu.

"Hadi vur." Silahı salladı. "Vur ulan, vur. Kurtulalım hepimiz. Vur da bitsin!"

Dizlerimin üzerine düşüşüm gözümün önünden gitmiyordu. Karşımdaki manzara yüreğimi ateşsiz yakabiliyordu. Sevdiğim adamın, gözümün önünde nasıl çöktüğünü izlemek un ufak ediyordu ruhumu. İşin en kötü tarafı ise, ağlayamıyordum. Onun acısı, çöküşüyle öyle bir bütündü ki, sanki kurtulması onun için en doğrusuydu.

Rüzgar, şaşkınlıkla Batın Ertürk'e baktı. "Ne?"

"Vur beni," diye gürledi Batın. "Birinizi daha kaybedemem vur!"

"Gitmen çözüm olmayacak." Bana bile yabancı olan sesimi duyan Batın Ertürk, sıkıca yumduğu gözlerini açtı. Yanına yaklaşarak alnına dayadığı namlunun ucunu tuttum. "Sen bu savaşın, sen öldüğünde son bulacağından emin misin? Benim, kızının, sevdiklerinin güvende olacağından emin misin?" Namludan alnını çekti. Gri bakışları acı doluydu. "Sen gittiğinde bizim tek tek ölmeyeceğimizden emin misin?"

Bir süre gözlerimin içine baktı. Sağ gözünden akan bir damlayı parmağımla yakaladım. Acısı, gücünü yerle bir ediyordu. Titreyen bir sesle konuştu. "Her gün ölüm görmekten yoruldum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 18, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyahın ŞafağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin