6.BÖLÜM : KÖTÜ ADAM
"Paramparça bir kalp atmayı ne zaman bırakırdı?"
&
Öpüşleri daha da derinleştiğinde bende karşılık vermeye çalıştım. Beceriksizce ona eşlik etmeme aldırmıyordu. Aksine halinden memnun gibiydi. Ben ise nasıl karşılık verdiğime şaşırmakla meşguldüm. İlk öpücüğümü zoraki bir şekilde benden hoşlanan çocuğa kaptırmıştım. Lisedeyken bir anda dudaklarıma yapışmıştı. Ne olduğunu kavradığım an sertçe itmiş ve tokatı basmıştım.
Bir karşılığı olmayan öpücük, öpücük sayılmazdı öyle değil mi?
Ama bu sayılıyordu. Batın'ın öpücüğü içimdeki en derin duygularda dalgalar yaratıyordu. Dudaklarındaki tat dudaklarıma akıyordu. Bu öyle güzel bir histi ki. En çok sevdiğin tatlıyı iştahla yemek gibiydi. Hani hiç bitmesin, hep sürsün istersiniz ya işte bende Batın'ın dudaklarını benden asla ayırmamasını istiyordum. Ve bu harika his içimde sadece beş dakika da oluşmuştu.
Alt dudağımı usulca öptüğü sırada biri öksürdü. Dudaklarını dudaklarımdan zoraki biçimde ayırdı. Ancak üzerimdeki ellerini sıkılaştırarak beni kendine bastırdı. Saçlarımdan öptü. Bu sanki kendini kaybedip oradaki insanları unuttuğu için beni saklama isteğiydi. Beni ulu orta böylesine öptüğü için saklıyordu.
"Öyle ateşliydiniz ki bir sürü poz yakaladım," dedi Sarp.
Kendi kendinin ölüm fermanını izlemişti. Batın beni aniden bıraktı. Bedenim boşta kalınca sendeledim. Batın Sarp'a sağlam bir yumruk geçirdi. Adamın sırıtan yüzü acıyla buruştuğunda yere düştü.
"Sadece işini yap," diye tısladı Batın.
Adam dudağını tutarak ayağa kalktı. "İşimiz bitmişti," dedi.
Yanındaki adam eşyaları topladı. Sarp tek kelime etmeden evden koşarak uzaklaştı. Kaşlarımı sinirle çatarak Batın'a baktım. İnsanlara böyle davranamazdı. Onu uyarmayı deneyebilirdi. Yüzüme baktı. Yüzü daha çok sertleşti.
"Tek kelime edeyim deme."
Yine o tehditkar tonu kullanmıştı. Başımı salladım.
İtaatkardım.
Tek kelimeyle buydum. Kendimi Grinin Elli Tonu kitabındaki Ana gibi hissediyordum. Tek fark ben ona seks için itaatkarlık etmiyordum.Salondan bir adam başını uzattı. "Hazırız Batın Bey."
Batın yanıma geldi. Yüzüme bile bakmadan bir bohça gibi elimden tutarak salona daldı. Sendeleyerek yüzüne baktım. Ona ağız dolusu öfke kusmaya hazırlanıyorken gözüme bir şey ilişti. Boğazın eşsiz manzarasını gözlerinize taşıyan fransız camın önüne büyük bir masa konumlandırılmıştı. Üzerinde çiçekler ve kurdeleli işlemelerden örtü bulunuyordu. Onun üzerinde ise tam masanın ortasına konumlandırılmış bir gelin buketi vardı. Beyaz taht gibi duran iki sandalyeye korkuyla baktım.
Nasıl ya?
Bu kadar çabuk mu?
Biraz düşününce kimliğim de diğer özel eşyalarım gibi benimle değildi. Elimi bırakarak beni izledi. Tepkimi bekliyordu. Gözlerimi kırpıştırdım."Bak hatırlıyorsun değil mi? Ben üzerimde bir gelinlikle sana kendimi kaçırttım. Kimliğim yanımda değil. Bunu nasıl halledeceğiz?"
Ne kadar zaman o kadar iyiydi. Bu hemen olmamalıydı. Yüzündeki sert ifadesini bozmadan gülümsemeye çalıştı.
"Herşey ayarlandı. Sen dert etme," diyerek iri elini bana uzattı.
Kalbim bir kez tekleyerek eline doğru uzanmak için debelendi. Ben ise olduğum yere çakılmıştım. Sıkıntıyla gözlerini devirerek bileğimden sertçe çekti. Sandalyeye fırlatırcasına bıraktığında nefesimi tuttuğumu farkettim. O da yerine oturdu. Salona giren nikah memuruyla korkudan bacaklarım titredi.
İşte geliyordu. Kaçtığım şeye düşmüştüm. EVLENİYORDUM!
Üstelik bu kez beni sevmeyen yabancı bir psikopatla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Şafağı
Novela JuvenilGeçmiş, en çok geçmediğinde can yakardı. İntikam, en çok ölümle şahlanırdı. Ve aşk, en çok yaşamın kıyısında bir dar ağacında sallandığınız an doğardı. Siyaha batmış hayatların, aydınlıkla kavuştuğu noktadır şafak vakti. Ve bu hikayede siyahın ş...