-17-

1K 61 50
                                    

17.BÖLÜM : DEŞİCİ

"İmkansızı sevmek asla vazgeçmeyen insanların sıradan unsuruydu."

&

"Merhaba, Irmak."

Şaşkınca yüzüne bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım. Sağ eliyle ceketini kavrayarak yakasını düzeltmek amacıyla çekiştirdi. Batın'ın terlemiş yüzüne baktı. Bende Batın'a döndüm. Beyaz tişörtü kırmızı sıvıya ev sahipliği yapmıştı. Göğsü acıyla hızlı bir şekilde inip kalkıyordu. Yüzünü buruşturdu. Adımı zor duyulacak sesiyle mırıldandı.
"Irmak?"

Parmağımı dudağına bastırdım. "Şş, yorma kendini."

Hafif bir kahkaha atan takım elbiseli adam bakışlarımı ona çevirmemi sağladı.

"Çocuğa yazık oldu," dedi sahte bir şekilde dudak bükerek.

"Ne istiyorsun Mete?" diye bağırdım.

Yavaşça eğildi. Yüzünü, yüzüme hizzaladı. "Benim olanı istiyorum. Yani seni."

Yüzüne geniş bir gülümse yayıldığı an tek bir şey oldu. Gözlerim ve ağızım aynı anda kapatıldı.
Batın'ın başının kucağımdan düştüğünü hissettim.

Sesimin ağzımın içine geri düşeceğini bildiğim halde bağırmaya çalıştım.

'Batınnn? Onu burada bırakmayın. Lütfen, götürün onu. Kutay'a verin.'

Bedenim havalandığında ayağımı çırpmaya başladım. Bir adam kısık sesle Ah'ladı. Mete, sert bir şekilde saçımı çekti.
"Uslu dur."

Gözlerimden akan yaşlara rağmen çırpınmaya devam ettim. Beni tutan adam, bedenimi sertçe yere indirdi. Ellerimi arkamda birleştirdi. Gözlerimi açtı. Mete tam karşımdaydı.

"Bunu sen istedin, güzelim," diyerek elini havaya kaldırdı.

Yüzüme yediğim yanıcı tokatın etkisiyle bedenim arkaya savruldu. Son kez geriye baktığımda, Batın'ın sürüklenerek bana ulaşmaya çalışan bedenini gördüm.

***

Soğuk, hiç bu kadar tenine işleyemezdi insanın. Bedenim, iliklerine kadar buz tutmuştu. Yere, yarı baygın şekilde uzanmıştım. Loş ışığın parladığı oda, en son ayara alınmış derin dondurucu gibiydi. Dişlerim birbirine vurdukça kırılacak gibi sesler çıkıyordu. Bedenimi kendime daha çok bastırdım. Ne yaparsam yapayım ısınamıyordum. Birkaç adım sesi duydum.

"Nasıl kız?"

"Aynı öylece uzanıyor."

"Tamam, yiyecek bir şeyler verin. Mete Bey, birazdan kızı almaya gelecek," dedi sesi oldukça kalın çıkan adam.

Birkaç ayak sesi daha tok bir şekilde beton zeminde yankılandı. Bir kahvaltı tepsisi önüme koyuldu.

"Irmak Hanım, lütfen kahvaltı yapın. Geceden beri bir şey yemediniz."

Başımı zeminde sürterek adamı göreceğim pozisyona getirdim. Adamı tanıdığımı yeni farkettim. Mete'nin sadık koruması Ertuğrul'du. Bana doğru yaklaştı. Bedenimi hafifçe kaldırdı. Zemin gibi beton olan duvara sırtımı yasladı. Saçlarımı önümden çekmek için uzandığında irkilerek geri çekildim. Ertuğrul, iç çekti.

"Irmak, lütfen. Sana zarar vermem. Zaten seni bu halde görmeye zor katlanıyorum," dedi samimi bir sesle.

Ertuğrul, Mete'nin yanında nadiren gördüğüm zamanlarda içtenlikle benimle konuşan biriydi. Yüzüne boş boş baktım. Dizleri üzerinde eğildi.

Siyahın ŞafağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin