3.BÖLÜM

60.7K 2K 528
                                    

Üst kata çıkıp Psikoloğun odasına yaklaştığımda, içeriden bağrışma sesleri geliyordu. Sanki birden fazla kişi kavga ediyor gibiydi.

Psikoloğun odasına girdiğimde bir adam diğer adamı, duvara dayamış boğazını sıkıyordu. Etrafındaki insanlar ona engel olmak için onu sakinleştirip, ayırmaya çalışıyorlardı ama nafile.

Adam çok güçlüydü. Ne yapacağımı bilmiyordum. Öyle bir kargaşa vardı ki, sanki baş etmek mümkün değildi. Acekeyle odaya girdim ve "Durun," diye bağırdığımda herkes bana bakmıştı. Hattâ kavga edenler bile kavgayı bırakmış, bana bakıyorlardı.

Onlara biraz daha yaklaşıp,"Ne yapıyorsunuz burada?!" Büyük bir tepki gösterdiğimin farkındaydım. Ama böyle bir durumla karşılaşmayı hiç mi hiç beklemiyordum.

Boğazı sıkılan adam konuştu, "Bu mâhkum az kalsın beni öldürecekti," diyerek zorla nefes almaya çalışıyordu. Cebinden telefonunu çıkarttı ve gardiyanları arayıp, mâhkumu alıp, hücresine götürmeleri için emir verdi.

O sırada gardiyandanlar fırsattan istifade mâhkumu tutmaya çalışıyorlardı.

Tam tamına 4 gardiyan onu hücreye götürmek için uğraşıyordu ama adam o kadar güçlüydü ki başa çıkamıyorlardı.

Zor da olsa onu odadan büyük bir arbedeyle çıkarttılar. Odada yalnızca ben ve Psikolog olduğunu tahmin ettiğim adam kalmıştık. Açıkçası Psikoloğu, yaşlı biri olarak bekliyordum fakat genç bir adamdı.

Kumral saçları, mavi gözleri vardı.
Uzun boyluydu. Ona odanın köşesindeki sebilden su doldurdum, bardağı uzattım ve reddetmeden suyu alıp içti. Gerçekten de çok korkmuşa benziyordu.

Aslında, onun yerinde kim olsa korkardı. Çünkü onu öldürmeye çalışan mâhkum gerçekten çok güçlüydü. Bardaktaki suyu bitirdiğinde, "Tekrar su getireyim mi?"

Eliyle hayır anlamında işaret etti. Bardağı masaya koydum, "İyi misiniz?" dediğimde bana ters bir şekilde baktı.

"Nasıl iyi olabilirim? Az önce o adam beni az kalsın öldürecekti." Ses tonu fazlaca yüksekti.

Sinirlenmemeye çalışacaktım. Sonuçta az önce ölümün kıyısından döndüğü için tedirgin ve endişeli olmuş olabilirdi. Ve benim rehber Psikoloğumla iyi anlaşmam gerekiyordu.

"O adam neden size bunu yapmaya çalıştı?"
Oturduğu yerden kalkarak, "Delinin teki işte" deyip masasına yöneldi.

"Ama efendim, eğer deli olsaydı şu an burada değil, akıl hastanesinde olurdu."

Söylediklerime sinirlenmişe benziyordu. Ah Erva, tutamadın mı çeneni! Daha ilk günde stajını yakacaksın.

"Sen bu işlerden anlamazsın. Burada kimse onunla baş edemiyor. Gittiği her koğuşta kavga çıkarttığı için uzun süredir tek başına bir hücrede yaşıyor." deyip beni ayaklarımdan başıma doğru süzmeye başladı.

Süzdükten sonra, alay edermiş gibi güldü. Ne oluyordu? Fazla mı kızdırmıştım, anlamadım ki?

Ne sanıyordu bu kendini? Bana alayla bakıp konuşmaya başladı, "Ne istiyorsan çabuk söyle. İşim var."

Emin adımlarla adama biraz yaklaştım. Saygı çizgisini aşmamak amacıyla sesimin tonunu sabit tuttum. Karşımda rehber Psikoloğum vardı.

"Ben Erva Tekin. Buraya psikoloji stajı görmek için geldim, az önceki mâhkum ile kimsenin baş edemediğini söylemiştiniz. Rica ederek söylüyorum. O mâhkumla ben ilgilenmek istiyorum. İzin verirseniz," dedim.

Bir insan birine durduk yere saldırmazdı. Mâhkumun davranışlarını çözmüştüm. Bu adamın mâhkuma, onun hoşuna gitmeyen bir şey yaptığı belliydi. Yoksa kimse birini öldürecek kadar kimseye sinirlenmezdi. Bunu yapmasının elbet bir nedeni olmalıydı.

"Demek, gelecek olan stajyer sensin."

Evet anlamında başımı salladım. Sinirli ve bir o kadar da alaycı şekilde, "Tamam o zaman görelim bakalım ne kadar iyi bir psikoloji öğrencisisin. Nasıl ilgileneceksin onunla," deyip, telefonunu eline aldı ve birini aradı.

Telefonla konuştuktan sonra bir gardiyan içeriye girdi. Psikolog, gardiyana, "Erva hanıma odasını gösterin. Staj boyunca aynı odada çalışacak."

Gardiyan başını onaylar şekilde sallayıp,
"Peki," deyip bana, "Buyrun hanımefendi, beni takip edin," dediğinde onu takip etmeye başladım. Odadan çıkar çıkmaz kapının üstündeki yazıya baktım. Özgür Selçuk yazıyordu.

Demek adı Özgür'müş.

Gardiyan, alt kata indi. Hemen ardından onu takip ediyordum. Koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladık. Açıkçası gerçekten, cezaevleri dedikleri kadar ürkütücüymüş.

Bana verilen odanın önüne geldiğimizde, elime bir anahtar vererek, "Buyurun anahtarınız," deyip uzaklaşmaya başladı.

Anahtarı deliğe takıp, kapıyı açtığımda, hiç açmamayı dilerdim. Şaşkınlıktan olduğum yerde kala kalmıştım. Hiç böyle bir manzara ile karşılaşmayı beklemiyordum.

İÇİMDEKİ TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin