SINIR;
•550 oy
•1000 yorumVote ve yorumları unutmayın lan. Yoksa Adanalı yazarınız sizi bıçaklar. Nihahaha!
Bu bölümü, kitabın işleyişini güzel bağlamda değiştirecek şekilde bana fikirlerini sunan Günışığı'ma armağan ediyorum. 🤍
İyi okumalar.
"Gece bahçede mi uyumuşlar? Aslında iyi fantezi ha."
Emira'nın sesi kulağıma tırmalayıcı bir şekilde girdiğinde yüzümü buruşturdum. Geceleyin soğukta uyumuş olduğumdan, ağrıyan karnıma kollarımı sarıp kirpiklerimi açmak için kendime telkinler veriyordum ama gözlerimi aralayamayacak kadar da yorgun hissediyordum.
"Her konuya fanteziyi bağlıyorsun ya. Tek derdin yatak. Uraz'a söyle, ateşini söndürsün. Rahat edelim biz de."
Arjin'in ince sesini de duydum. Yine her zamanki gibi birbirlerine muhalefet oluyorlardı. Bacaklarımı karnıma iyice çekerek yüzümü yastığa gömdüm. Ayakuçlarıma kadar tüm vücudum sızlıyordu. Ağzımdan küçük bir inilti kaçtığında, birinin yerinden hışımla bağırarak kalktığını işittim.
Büyük bir endişe dalgası zihnimi bulandırdığında, gözlerimi hafif aralayıp olan bitene baktım. Odamdaydım. Her gün oldukça rahat hissettiğim bu yatağım, diğer günlerin aksine bedenime işkence edercesine batıyormuş gibiydi.
Ayakta duvara yaslanarak duran Yağız'a baktığımda, içinde bulunduğum bu trajediden dolayı gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ağabeyim hışımla onun yakasında tutup onu sarsıyordu.
"Kardeşimi gecenin ayazının altında mı yatırdın lan sen? Bunu hangi akla hizmet yaptın? Senin yüzünden ateşler içinde. Kahpik!" dedi Azat.
Ettiği küfüre kaşlarımı çatıp gözlerimi biraz daha araladım. Ağabeyimin kolundan tutup ona müdahale etmeye çalışan Arjin, gülmekte ciddiyet arasında kalmış bir yüz ifadesiyle ağabeyime bakıyordu.
Emira ağzını iki metre şaşkınlıkla aralayarak, "Kahpik ne? Çok mu düşündün bunu acaba?" dedi. "Aslında beğendim bunu. En iyi tescillenmiş küfür ilan ediyoruz."
Ağabeyim Emira'ya aldırmadan Yağız'ı yakasından sertçe tutup sarsmaya devam etti. Yağız yorgun gözlerle beni izliyordu, ağabeyime karşı çıkacak gücü olmasına rağmen konuşmuyordu bile. Karnımın ağrısı katlanarak artıyorken, kısık gözlerimi tamamen açık hâle getirip zorla birbirinden ayırdığım kurumuş dudaklarımı yaladım.
Ağabeyim bağırmaya devam ediyordu. "Senin yaptığın akıl işi mi sence? Hiç mi düşünmedin gecenin soğuğunda hasta olur, diye. Aklın yok mu senin? Cevap versene! Günaha sokma beni!"
Onları ayırmak adına tek bir kelime edemeyecek kadar hâlsiz hissediyordum. Yağız ellerini yukarı doğru kaldırıp, yakalarına yapışan ağabeyimin elini sertçe tutup geriye doğru savurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ TUTSAK
Romanzi rosa / ChickLitYaşamını hapishanede tutsak olarak geçirmiş bir adamın ona aşık olması ne kadar büyük bir sorun olabilirdi? (...) Nereye gideceğimi bilmeden koşuyordum. Arkamdan bir silah sesi yükseldi. Lanet olsun! Bulmuştu işte ben...