"Aramalarıma neden cevap vermedin Efsun?"
Şu an Efsun'u karşımda oturtmuş, ondan hesap soruyordum. Nerdeyse bin kez bu soruyu sordum ona ama onun cevabı hep aynıydı."Ya Erva söyledim ya! sessizdeydi ondan duymadım." Bana yine aynı yalanı söylüyordu. Efsun telefonunu asla sessize almazdı.
"Yalan söylüyorsun! Sen telefonunu asla sessizde kullanmazsın" dediğimde, elini havaya kaldırıp:
"Tamam teslim oluyorum. Serhat beni yemeğe çıkmak için zorladı ve kimse bizi rahatsız etmesin diye de telefonlarımızı sessize aldık." Bunları söylerken, utangaç bir şekilde yere bakarak söylüyordu.Serhat da az fena değilmiş. Hem Efsun'u yemeğe götür, hem de telefonunu zorla sessize aldır. Yanına sırıtarak yaklaştım. Süt dökmüş kedi gibi sessizdi. Onun yanına oturduğumda yüzüme utançla baktı.
"Kusura bakma aramanı geç gördüm. Zaten dün gece Yağız abi beni aradı. Onların evinde olduğunu söyleyince ben de bu yüzden sana geri dönmedim."
Söyledikleriyle gülümsedim. Yağız gerçekten düşünceli biriymiş.Efsun'un endişelenmemesi için onu aramıştı. Bu ancak ince fikirli bir insanın yapacağı bir şeydi. Sonra ise onun beni ittirip arabasına binmesi aklıma geldi. Burada olmamasına rağmen bu yaptığına gözlerimi devirdim.
"Çok işimiz var bizim daha ya" dedim yakınarak. Efsun ise anlamsızca bana bakıyordu.
"Ne işimiz var ki?" Dediğinde kıkırdadım.
Ciddi bir hâl takınıp:
"Tabiki çeyizden bahsediyorum. Yakında bu Serhoş seni istemeye de gelir" dediğimde yüzünü buruşturdu."Serhoş ne ya? Sarhoş dermiş gibi" dedi o da gülerek. Saate baktığımda çoktan öğlen olmuştu. Bugün de okul vardı fakat ayriyeten stajda vardı. Staj, okuldan önce başlıyordu. Dersimiz akşam 6'da başlayacaktı.
Hiç sevmiyordum akşam okula gitmeyi. Sabah ders dinleyince insan daha çok anlıyordu. Efsun'dan müsaade isteyip odaya çıktım. Odaya girdiğimde, ilk işim aynaya bakmak oldu. Çok kötü görünüyordum.
Rimelim hep akmıştı. Rezil olmuştum Yağız'a, Emira'ya, Serhat'a, Emine hanıma ve hatta Uraz'a bile. Banyoya girip önce saçımı taradım. Üstümdekileri çıkarıp rahat bir şeyler giydim. Öğle vakti yaklaşmak üzereydi. Yüzümdeki makyajı iyice çıkardıktan sonra abdest aldım.
Banyodan çıktıktan sonra elime telefonumu aldım. Bilinmeyen bir numaradan mesaj vardı.
'Seni staja ben götüreceğim haberin olsun.'
YağızMesajı okumamla, tek kaşımı şaşkınca kaldırmaya çalıştım. Ve tabi yapamadım. Sevgilimmiş gibi davranıyordu. Amacı neydi? Yorgunlukla yatağa attım kendimi. Tavana bakıp düşünüyordum. Rüyama gelen adamın bana Elvin demesi. Ve Yağız'ın da bunu söylemesi...
Değişiğime gitmişti bu durum. Telefonuma tekrar bir bildirimim geldiğinde irkildim.
'Kaçta gidiyorsun staja?'
Ve yine Yağız'dandı. Tabiki cevap vermeden telefonu kapattım. Deli miydi bu? Ne yapmaya çalışıyordu? Ezanın okunması ile yerimden doğruldum. Tartışmasız benim için en huzur verici ses buydu.
Allahu Ekber denildiğinde içim kıpır kıpır oluyordu. Allah, gerçekten de en büyüktü. Ezan bittikten sonra namaz kıyafetlerimi giyip namaz kıldım. Namaz kıyafetlerimi çıkardıktan sonra tam odadan çıkacaktım ki telefonum çalmaya başladı.
Yatağın üzerindeki telefonu elime aldığımda, numaranın başından, arayan kişinin Yağız olduğunu anladım. İçimden sabır çekerek telefonu açtım.
"Ne var Yağız?"
Karşımda sinirle soluyan bir Yağız vardı.
"Mesajlarıma neden cevap vermiyorsun!" Dedi. Ah hadi ama ne zannediyordu bu kendini?
![](https://img.wattpad.com/cover/259386068-288-k768368.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ TUTSAK
ChickLitYaşamını hapishanede tutsak olarak geçirmiş bir adamın ona aşık olması ne kadar büyük bir sorun olabilirdi? (...) Nereye gideceğimi bilmeden koşuyordum. Arkamdan bir silah sesi yükseldi. Lanet olsun! Bulmuştu işte ben...