23.BÖLÜM (9K ÖZEL EMİR İLE MİNİ BÖLÜM)

315 39 40
                                    

Cebimdeki titreşimle irkildim ve hemen telefonumu çıkardım. Ekin tam da dediği gibi telefonu ve adresi atmıştı.

Peki şimdi ne mi olacaktı?

O kızı bulup samimi bir özür dileyecektim.

Bunu yapmak zorunda değildim ama neden mi?

Aşık oldum...

***
(Bu bölüm mini olduğundan yavaş yavaş, sindire sindire okumanızı öneririm!)

Emir'den Devam...

Sabahın ilk ışıkları gözlerimi kamaştırmama neden olurken ben ise dün aldığım haber nedeniyle esnerken bile gülümsüyordum. Yan tarafımdaki komidinin üstünde duran telefonu alıp saate baktım:8.30.   Normalde yatmaya devam ederdim ama uyanmaya değer bir sebebi olunca uyku tutmuyor insanı...
Yataktan tembel adımlarla yürüyüp aynanın karşısına geçtim:
-Bugün de yakışıklısın aslan parçası, şu saçlara şu dişlere şu boya posa kim karşı koyabilir hadi ama? Şşş sus, biliyorum sabah dağınık saçlı daha yakışıklısın ama her halinde formunda olduğunu unutuyorsun...

Son bir kez aynadaki kendime karizma bakışımı attıktan sonra odadan çıkıp tuvalate doğru ilerledim. Kapıyı açmaya yeltenmiştim ki kilitli olduğunu fark ettim, birkaç kere daha açmayı denedikten sonra pes edip bekleme başladım. Dakikalar sonra Eslem kapıyı açıp:
-Hadi baktın içeride birileri var, kapı kilitli neden 10 kere daha zorluyorsun? Sen ne tür bir varlıksın Emir?

Benden kısa olan ablama yukarıdan bakıp yandan gülümsedim. Bir elim kadar olan omzundan tutup onu dinlemeden yana ittim pardon itemedim çünkü değerli ablacım elimi tutar tutmaz beni yere atmıştı. Acıdan sızlayan belimi ovalarken:

-Ya kardeşinim ben senin, lisedeki düşmanlarından değilim hatırlatırım sevgili ABLACIĞIM.
-Kendi odandaki tuvaleti kullansana sen hayırdır?
-Klozette rahat değilim.

5 saniye birbirimize boşluğa bakar gibi baktık.. Hangi sözcüğü söyleyeceğimizi ikimiz de bilmiyorduk. Sanki bir şey söyleyecek gibi olup nefes alıp tekrardan vazgeçiyorduk. Rahatsız edici sessizlik büyüyor, ikimizde yine yeniden birbirimizi sorguluyorduk...

-Allah kurtarsın, dedi yanımdan geçen annemin omzuna hafifçe vuruken.

***
-Anne, dedim ağzıma bir domates daha atarken, bugün ben erken çıkacağım.
-Hayırdır oğlum, dedi çayları boş  bardaklara doldururken,
Ona geçen bir hemşire vardı onu bulacağım, çünkü vicdan azabı çekiyorum diyemezdim.
-Önemli değil ya bizim arkadaşlarla kırk yılın başı bir buluşma ayarladık. Sınavlardan sonra iyi gelir diye düşündüm.

Kafasını salladı. Sofrada her zamanki gibi 4 kişiydik, babam işteydi. Dün akşamki Esila'ya verdiği hediye aklımdan çıkmıyordu... Aslında önemsiyordu çocuklarını, yani galiba, sanırsam. Eslem için babam çok önemliydi bir de ilk çocuk o olunca bazı ayrıcalıkları da ağır yükleri de vardı. Ortanca çocuk olmak nasıl bir şey mi?  Yaşamanız gerek okumakla olmayacak bu iş! Esila, bana çok benzeyen çekirdek ailemizin en küçük üyesi... En şanssızımız, en içine kapanığımız. Onun en iyi arkadaşları her zaman kardeşleri oldu çünkü onu kardeşlerinden daha iyi anlayan olmadı. Kendi ütopyasında geçinen inek bir öğrenci gibi görürlerdi ki öyledir de, fakat aslında kim olduğunu kimse umursamazdı. Birisi onunla arkadaş olmaya çalışsa heyecanlanırdı hemen, alakasız yerlerde alakasız şeyler söyleyebilirdi.  Bazen içindeki sese göre hiç kendi olmayan davranışlar da sergileyebilirdi. Gerçi onun iç sesi bizimkinden epey farklıdır değil mi? Benim hiçbir zaman kendisiyle yakından tanışma fırsatım olmayacak ama bari ismini öğrensem?

-Hı sevgili yazarcım? Küçük bir ipucu sadece?
-Baş harfi "K" başka ipucu yok. Ne yaparsın kitap karaketeri olunca böyle!
-Biz gerçek değil miyiz, bir da-
-Anlatmaya devam etsen iyi edersin yoksa elim hemen "backspace" tuşuna gidebilir yakşıklı...

Bugün hastanede olmadığını biliyordum Ayça'nın. Tek yapmam gereken birkaç sokak sonra kapısına tıklamaktı. Elimdeki kordinatlara baka baka ilerlerken önümdeki olay beni durdurmaya yetmişti. İki kadın bir çantayı çekiyor ikisi de "Hırsız var!" diye bağırıyorlardı. Arkamı dönüp gitsem bana yakışmazdı ayrıca  mükemmel fiziğimin taşıdığı karizmam çizilirdi. Yanlarına gidip:
-Çantanın sahibi kim?
-Benim,
-Hayır benim.
-Yalan söyleme pis hırsız!
-Aa, kimmiş hırsız göreceğiz, dediğime pişman olmuştum.
İkisine de acele ile bakıp gözlerinde en çok yalan sezdiğim kadının karşısına geçip öbürüne yardım etmeye karar verdim. Çantayı kızıl saçlı kadınla beraber çekerken karşımızdaki kadın bırakmak zorunda kalmıştı. Kolundan tutup karakola götürmeye karar vermiştim ki:
-Arkana bak sersem, asıl hırsız kaçtı çoktan!
Arkamı dönmemle az önceki kızıl saçlı kadının kaybolması bir olmuştu. Ahanda şimdi faka bastın Emir aferim sana!
-Ben ço- çok özür dilerim. Zararınız her neyse ödemeye hazırım.
-Aman istemez, dedi elini kaldırıp, benden uzak dur bir de şu salaklığını başka insanlara belli etme. Senden gelecek hayır ne ola ki?
-Bari sizin yerinize ben polisi arasam?
-Yok anam yok yakınlarda anayolun karşısında Karakol var zaten. Var git işine.
İki eliyle başındaki türbanı düzeltti, derin nefesler alarak söylene söylene yürüdü. Arkasından bakmakta olan ben müthiş bir vicdan azabı ile karşı karşıyaydım. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu,  hırsız kadın ise Flash mübarek koşmamıştı, uçmuştu... Yoluma devam etmekten başka yapabileceğim başka bir şey yoktu. Benim yüzümden çantasını kaptıran huysuz teyzede gözden kaybolmuştu. Sokak ortasında dımdızlak kalıvermiştim.

Elimde adres olmasına rağmen yaklaşık 2 saattir dolanıyordum. Gördüğüm insanlara adresi tekrar ve tekrar soruyor cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Kendimce zaman kazanayım derken saatler su gibi akıp geçmişti bile...
Böyle olamayacktı. Kapının önüne gelince boğazımı temizledim ve elimdeki mor çikolata kutusuna bir kez daha baktım. Nefesimi koklamaya çalışıp koltuk altımın da ter kokmadığına  kanaat getirince nihayet elim kapı ziline varmıştı. Burası 2 katlı küçük dar sokakların arasındaki onlarca müstakil evden biriydi. Dışı sarı beyazdı, kapı ahşap renginde, merdivenleri ise yamuktu. Göz zevki güzel olan minik bir evdi vesselam.
"Ding dong" şeklinde öten kapıyı dinledim, açmayan olunca bir kez daha bastım. Sanki beş yıldır bu sesi dinlemişimde üzerimde harika bir baskı varmış gibi hissediyordum üzerimde.
-Kimsiniz, dedi kapı arkasındaki boğuk bir ses.
-Ee ben Ayça'nın bir arkadaşıyım da.
Kapı aniden açıldı:
-Pardon çıkaramadım?
Anlamayan gözlerle Ayça'ya baktım. Gözleriyle tuhaf hareketler yapıp bir şeyler anlatmak istiyordu sanki. Yoksa gerçekten de tanımamış mıydı beni? O kadar anlamı boşuna mı yükle- arkamda bir baskı hissettim. Soğuk ve sert bir namlu ucu...
-Merak etme güzel kızım, ben çıkardım bu delikanlıyı...



Hepinize selamlar! Yaşadığımı kanıtlamak için  böyle mini bir bölüm atayım dedim. 10K olmamıza az kaldı ve iki basamaklılara geçişimizin şerefine uzun bir bölüm yazmayı hedefliyorum İnşallah!

Sizce Eslem ve Emir'in de iç sesleri ve isimleri olsun mu?

Emir çok yanlış bir insanı mı sevdi?

Bölümde en çok sevdiğiniz yer?

Kendinize iyi bakın, hoşça kalın, takipte kalın!!!

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin