28.BÖLÜM

204 20 27
                                    

Alp'in parmak uçlarından kalkış yapan uçak Talha'nın balkonuna iniş yapmıştı...

-Benimkinin daha hızlı olacağını söylemiştim. Gördün mü?

Gözlerim karşı balkondaki uçak şeklini almış mektubuma bakıyordu sadece. Sağlam bir şekilde yutkundum.

-Gördüm. Görmez miyim?


***

Alp birkaç saat sonra gitmişti. Ben olduğum yerde çakılı kalmıştım. Küçücük bir rüzgarın bile kağıdı düşürmesini bekliyordum ama düşürürse de aşağı ışık hızıyla uçmam gerekiyordu.

Güllerimin yapraklarını okşarken kendi kendime konuştum:

-Sizler de benimle çok olaya şahit oldunuz. Ah gonca güllerim keşke tek ihtiyacım temiz toprak, su ve güneş olsa sizinki gibi... İnsanın toprağı, suyu, güneşi yüreğinde ne varsa odur. İnsanın hiç peşini bırakmayan geçmiş ve hatıralar önce toprağı çürütür, böylece su bir işe yaramaz. Havada tek bir güneş kalır o ışık  da umuttur fakat karanlık bir kalpte ne ne kadar daha dayabilir değil mi?

Derin bir nefes aldım. Parmak uçlarımın arasındaki şu ince, yumuşak yapraklar bana öylesine güven veriyordu ki...

-Yere düşen saksı sana ait herhalde.

Başımı kaldırıp sesin sahibine baktım. Soğuk bir sesle cevap verdim:

-Evet.

Talha'ya aklımda günün sorusunun parlamasıyla tekrar baktım:

-Önemli bir  ders notum sizin balkona düşmüş de acaba onu geri verebilir misiniz? Benim için çok önemli.

Talha etrafına bakındı. Kağıt falan ortada yoktu. Gözlerimi kocaman açmış onunla birlikte daha beş dakika önce gözümün önündeki kağıdın nasıl yok olduğunu idrak etmeye çalışıyordum.

-Gördüğün gibi  kağıt mağıt yok burada.

Aşağı doğru baktım. Gözlerimle her yeri tarıyordum ama lanet kağıt yoktu!

Hızlıca içeri girip perdeyi çektim. Dibimde duran bir çift sinirli gözü görünce korkmuş ve küçük bir çığlık bile atmıştım. Ablam eliyle ağzımı kapattı:

-Birincisi bağırma. İkincisi ne konuştunuz? Üçünüsü benim hakkımda ne dedi?

Elini ağzımdan yavaşça çektim ve  hızlı adımlarla gardrobuma ilerledim.

-Kime az önce ne sordum ben? HEy!

Söylenen ablama arkam dönük üzerime bir şeyler geçirirken cevap verdim:

-Senin hakkında bir şey konuşmadık.

Yanıma gelip hafifçe saçımı çekti:

-Bu kadar mı yani? Kağıt falan diyordunuz?

-Benim ders notlarımın yazılı olduğu kağıt onların balkonuna uçmuştu onu sordum. Oldu mu?

Kapıdan çıkacakken sordu:

-Sana abinle doğum gününde üstünde ismin yazan özel saksyı devirebilcek kadar mı önemli bir kağıttı? Ve şimdi o kağıdı aramaya çıkıyorsun?

Arkamı döndüm. Başımı yere eğmiştim. Olduğum yere çakılmıştım. O saksıların anlamı her iki taraf için de büyüktü. Haksızdım, haklıydı. Üstüne üstlük yalan da söylemiştim.

Çenemi yukarı hizaya kaldıran elin istediği gibi yapmasına izin verdim. 

-Benim küçük armadillomun sorunu ne?

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin