35.Bölüm

35 3 0
                                    

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kerem de gülmemek için kaşlarını çatmış ciddi durmaya çalışıyordu. Şu yan profildeki kirpikleri... ve tabi kızarmış alnının benimle hiçbir alakası olmadığını garanti edebilirim.

-Yatağın hazır. Hadi gençler ayrılın naş naş!

Ayağa kalkıp odadan çıkmadan önce:

-İyi geceler, dedim.

İkisi de karşılık verdikten sonra gitmeden son kez bir göz ucuyla baktım onlara. Abim Kerem'in ensesine elini atmıştı Kerem ise yardım isteyen gözlerle bana bakıyordu.

Evet, bugünün ne gündüzü olaysızdı anlaşılan ne de gecesi sakin geçecekti...

***

Yatakta bir sağa bir sola dönüyor, gözüme uyku girmiyordu. Üzerimdeki yorganı sola savurup ayağa kalkıp balkona doğru ilerledim. Balkon kapısını açıp rüzgarın tenime değmesine izin verdim. Yavaşça ilerleyip ellerimle balkonun demirliğine dokundum. Gözlerim dolunaya hayranlıkla bakıyor, ışığının saflığı karşısında sadece gözlerimi kapatıp hissetmeye çalışıyordum.

Kim tahmin edebilirdi ki olayların bu safhaya gelebileceğini? Ablamın boş yatağı şu an sandığımdan da canımı sıkıyordu. Ona karşı olan sevgim, saygım ve hayranlığım daha artmış; benim için bulunduğu hali hatırladıkça hakkını nasıl ödeyeceğimi düşünüyordum. Bana "Armodillo" demesini bile özlemiştim...

 Elime düşen  kadifemsi, hafif şeyi hisseder hissetmez gözlerimi açtım. 

Bu şey 15.gonca gülümün yaprağıydı...  Hatta artık bir gonca değil, çiçek vermiş, ihtişamıyla diğer güllerimi kıskandıran bir gül olmuştu artık. Bu olanların başından beri hepsine tanık olup yanımda bulunan, vefalı mı vefalı güzel gülüm... Bu benim son günlerde gördüğüm en güzel şeydi. Avuç içime düşen yaprağı burnuma götürüp kokladım. Onuna dertleşmeyi o kadar özlemiştim ki. Eğilip nazikçe yapraklarını okşadım. Toprağına elimi sürdüm. Kuruydu. Mutfaktan su getirip dökmek farz olmuştu.

Balkondan çıkıp yatağımın kenarında duran terlikleri ayağıma geçirdim. Odamın kapısını yavaşça açıp parmak uçlarımla basarak mutfağa doğru ses yapmadan ilerlemeye çalışıyordum.

Mutfağın ışığı açıktı. Başımı uzatarak içeri baktım. Ayakta su içen Kerem'i görmemle bir Maşallah çekmem bir olmuştu. O su içtikçe aşağı yukarı hareket eden adem elmasını izliyor, gözlerimle onu baştan aşağı tekrar süzüyordum. Abimin gri eşofman takımı üzerinde de olsa boy pos vermişti kurban olduğum Rabbim.

-Beni sapık gibi kesmen bittiyse içeri adım atsan diyorum.

Kim, ben miydim sapık?

Onun gibi alçak bir tonda konuşarak mutfağa girdim:

-A sen burada mıydın?

Kaşlarını kaldırıp inanmayan bakışlarını üzerime yolladı.

-Kendi kendime konuşuyordum ben ya. 

Benim yaptığım gibi rol yapıyor ama bunu, benim aksime hiç inandırıcı yapmıyordu. Her şeyin farkında olduğunu anlatıyordu bu küçük oyunu.

-Kendi kendine konuşan tek ben değilmişim anlaşılan.

Bunu dememle beni belimden tutup mutfak tezgahına dayaması bir oldu.

-Öyle miymiş?

İki kolunu da sağa ve sola koymuş kaçacak yer bırakmamıştı.

-Hatırlatırım bizim evdeyiz Kerem.

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin