Sorunun sonuna yaklaşmış ama bir türlü bitiremiyordum. Bir işlemi atlıyor, unutuyordum. Benim gibi inek biri bu hafta tekrar yapamamasının şimdi cezasını çekiyordu. Kerem sağolsun bu vaziyette hiç yardımcı olmuyor, daha da zorlaştırıyordu işimi. Mecbur söyleyecektim artık:
-Burada ki püf noktayı tekrar etmemiş ola-
-Daha önce hiçbir kızı öpmedim.
Evvvet, biliyordum. İçimde konfetiler dört bir yandan patlıyor, içimdeki kezban "Şemmamme'de" halay başı olmuş, zılgıtlar çekiyordu. Sanki gökyüzü kıpkırmızı olmuş da havai fişeklerle isimlerimizin baş harfleri yan yana yazılmıştı. Gel gelelim içim böyleydi, fakat dışım neler söylüyordu?
Boğazımı temizledim, dudağımın kenarında oluşan tebessümü bastırmaya çalışarak, gözlerim hala 184. soruda iken ciddiyetle konuşmaya başladım:
-Bunun konumuzla bir alakası olduğunu zannetmiyorum.
Daha bir çift güzel sözle beni yola getiremezsin Kerem bey! O da biliyordu bu sorunun içten içe meraklandırdığını ama gel gör ki kanıt var mı ortada: YOK!
Bu cevabımla biraz bozulmuş olacak ki geri adım attı beyefendi. Hah, öyle yakışıklısın, güçlüsün, gizemlisin dedik ama yavaş gel koçum!
-Esila o yanındaki insancık da kim?
Ekin ellerini balkon demirliklerine dayamış, kıskançlığın alasını hissettiriyordu şu anda. Üstündeki kısa kol kareli siyak kırmızı gömleği, altta kot pantolonuyla yeşil gözleri delici bakışlar atmakla meşguldü.
Ayağa kalktı Kerem:
-BEN Esila'ya seneye gireceği sınava hazırlanması için yardımcı oluyorum. Bir sorun mu var?
Kahverengilerini Ekininkilere sabitlemiş, bir tür erkeklik gösterisi yapıyorlardı anladığım kadarıyla. İçimden bir ses büyük bir savaşın sinyallerini veriyordu.
-Şu an ders verdiğin kız benim gelecekteki müstak-
Ekin yumurtlamadan durdurmalıydım. Bir hışımla kalktım ve Kerem'i hafifçe yana iterek Ekin'in lafını böldüm:
-Ya biz çook önceden beri arkadaşız biliyor musun? Bir nevi çocukluk arkadaşı gibi düşün. Şanslıyız ama ikimizde bu yaşa geldik hala görüşüyoruz. Ne güzel değil mi?
İkisi de beni dinlemiş gibi görünmüyorlardı. Hala birbirlerine dik dik bakıyor, omuzlarını geriye atıyor, kafalarını dik tutuyorlardı. Ekin bu kargaşayı devam ettirdi:
-Zümrüt teyze ve Kemal amca beni ve benim ailemi çok iyi tanırlar biliyor musun? O derece yani, baya iyi anlaşıyoruz kendileriyle.
Kerem'in yüz hatları gerildi, sesi tehditkar ve küçümseyici bir edayla çıktı:
-Demek öyle, o zaman burada olması gereken kişi senken, neden ben varım söylesene?
Bu işin sonunu ne siz söyleyin ne de ben. Bu gösteri, bu düello ne için hangi sebeple anlamış değilim? Beni dinlemeyeceklerini bilmeme rağmen sordum:
-Yahu Ekin sen tek başına çıkmamış mıydın eve? Semra teyzegil neden evine yerleştiler?
Cevabı basitti, Semra teyze Ekin'e çok düşkündü. Maksadım konu değiştirmekti aksi halde tırnaklarım yemekten bitmiş olabilir?
-Ay oğlum sırtına havlu koy demedim mi sana? Hava bugün esiyor. Kaç yaşına geldin hala öğretemedim sana.
İçeriden Semra teyze gelmiş tüm ciddiyeti bozmuştu, Kerem ve ben gülmemek için zorlanıyor, kafalarımız aşağıda sessizce kıkırdıyoduk. teşekkürler Semra Teyze...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3E&1K
Teen FictionÜçümüz de yan yana üç blok apartmanın altıncı katındaydık. Sol bloktaki balkondan Kerem bir yandan, sağ bloktaki balkondan Ekin bir yandan bana bakıyordu. İkisinin de bana seslenmesinden korkuyordum. O an korktuğum oldu: -Günaydın Esila! *** Çok ba...