13.BÖLÜM

555 93 109
                                    

(Medyadaki şarkı eskilerin sağlam şarkılarındandır:) Dinleyerek okumanızı öneririm. İyi okumalar...)

Beyaz-mor ve üzerinde biraz da yeşil renklerinin bulunduğu voleybol topunu almak için dalları bir oraya bir buraya savuran ben, rüzgarın kulaklarımı dolduran uğultusunun tanıdık bir sesle bölünmesini hiç beklemiyordum. Dinledim:

-Aferin Haluk iyi iş çıkardın.

Bu, bu ses babamındı.

-Ne demek efendim yine böyle eleman isteğiniz ve benzeri işleriniz olursa beni arayabilirsiniz.

İşte o zaman aklıma beklemediğim bir şey dank etti:

Haluk şefti ve eleman alabilme yetisine sahipti. Ama bunu kafasına göre yapamazdı onun da üsleri vardı ve Kerem'in özellikle bugün burada olması Kerem'in sandığından fazlasıydı. Yani babam Kerem'i birkaç saatliğine burada hissettirmeden çalıştırmış, birilerine göstermişti. Bir mesaj vermek istemişti.

İyi de ne için ve kim için?

Aklımdan geçen bir şey varsa o da bu şahit olduklarımı bir an önce ablam ve abime yetiştirmek olduğuydu.

Çalıların arasından çok ses yapmamaya özen göstererek geri geri yürüdüm. Babamın beni görmesini istemiyordum. Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum çünkü. Konuşmaları bitmek üzereydi ve benim bir an önce buradan tüymem gerekiyordu. 

Arkamı dönüp ilk adımlarımı sessizce attıktan sonra diğer adımlarımı hızlandırdım ve  arabaların önünde abimgilleri görmemle derin bir nefes aldım. Yanlarına gidip soluklanıyordum ki ablam:

-E top nerede?

Başımı kaldırdım ve bu telaşeden topu almayı unutan salak kafama hafifçe vurarak söylendim:

-Güzel soru şimdi şöyl-

-Çocuklar topunuzu unutmuşsunuz.

-Güya Esila almaya gidecekti baba.

Beynimdeki tüm nöronlar yanan kırmızı ışık etrafında delice koşuştururken, Babam gözlerime şüphe dolu bakışlar atıyordu ve korkudan dizlerinin bağı çözülen ben yalan söylemek zorunda kalmıştım:

- Yahu yanlış yöne doğru gitmişim. Bulamayınca da geri gelmek zorunda kaldım.

Babama baktım anlaşılan bu gerçekçi yalanımı yemişti. Elindeki topu Emir'e attıktan sonra bir şey söylemeden yine o ciddi çehresiyle birlikte arabanın sürücü koltuğuna geçti.

-Zümrüt hanımcım çocuklar arkada 3 kişi tıklım tıklım doluşmasınlar. Birini bize gönderin. Mesela, dedi ve gözleri beni buldu parlayarak, Esila'yı!

Babam ile annemin dudaklarının kenarında küçük bir tebessüm oluşmuştu. Ben ise nedensizce gitmek istemiyordum.

"Daha bugün çocukla burun burunaydın neyin nazı bu?" diyen kezbanı ise birkaç dakikalığına susturup istemeyen adımlarla lüks arabalarına doğru yol aldım.

Durumları bizden daha iyi olduğu için her şeyleri bizden daha pahalı zevklere sahipti. Arabalarının koltuklarında taba tonları hakimken kapılar siyah renkteydi. Arabanın üstünde büyük bir sanruf vardı. Dışı siyah, geniş, jip araba dışarıdan "ben yürüyen gösterişim" diye bağırıyordu adeta. Bu hangi arabasıydı, kaçıncısıydı Allah bilir..

E tabii kolay mıydı kolej sahibi olmak?  Koskoca Volkan Cantaş... Bir ara az dedikodu çıkmadı onun hakkında basında. Eşini aldattığı haberleri yayılmıştı da öyle bir şeyin olmadığını Semra teyze söyleyince susmuştu herkes. E tabii kocasını karısından başka kim ilgilendirir ki?

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin