18.BÖLÜM

430 62 102
                                        

(Medyadaki Şarkıyı Dinleyerek Okumanızı öneririm...)


EN SON EKİN'DEN...

-Sana olumsuz cevap verdi öyle mi?

Gülümsüyordum, şaşkındım ama mutluydum işte. Kendinizi yerime koyun. Hadi ama kim mutlu olmazdı şu an? Tüm vücudum ona dönmüştü ve ağzım açık kalmıştı.

-Tamam seninle konuşmak büyük bir hataydı, dedi kalkmaya çalışırken. Aynı anda ayağa kalktım ve omzundan sertçe tutup çevirdim.

-Memnun oldum Kerem Soylu, ben de Ekin Cantaş.

Havada duran elime baktı bir süre. S onra elimi sıktı ve son sözlerini söylemek üzere geri çekildi:

-Evlendirileceğinizi biliyorum, ona iyi bak olur mu?


ESİLA İLE DEVAM EDİYORUZ...

Balkonda yavaştan üşümeye başlayınca içeriye girdim ve yavaşça kapıyı kapattım. Göz yaşlarımı akıtmamaya çalışıyordum. Ailemde ablamdan başka hiç kimse bir şey bilmiyordu bu konu hakkında. Ben inek bir kızdım öyle pek fazla arkadaşım da yoktu. Sadece okul zamanlarında konuşurduk.  Dertlerini unutmak için test çözüp bitki koklayan bir kızdan ne beklerdiniz ki?

Ha bu arada ders demişken, artık gelmeyeceğini tahmin ediyordum, yani ben olsam gelmezdim değil mi?, yok yok gelmez.. Kesin bilgi yoktu şimdilik. Ama hakkını vereyim baya iyi öğretiyordu, her ne kadar dikkatim ona bakarken dağılsa da. Bu moralle ne kadar başarılı olurum bilmiyorum fakat soru bankalarını içindeki sorulardan önce kendi içimdeki düğümleri çözmeliyim, işte bu kesin!

Gözlerimim önüne bu kadar kısa zamanda yaşadığımız tüm yaşanmışlıklar beliriyordu. Saçları, çenesi, tavrı, kıskançlığı... O yağmurlu gece özellikle.. Ben bunu hak edecek kadar iyi bir kız değildim, evet kesinlikle değildim.. Farkında olmadan iki gözyaşı süzülmüştü yanaklarımdan. Üstümdeki penyenin kollarıyla sildim hemen.

Kafamdaki düşüncelerle savaşırken kapı sessizce açıldı ve içer hiç beklemediğim biri girdi: annem. Kapıyı kapattı, ellerini birbirine ovuşturdu ve dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra yavaşça yatağın bir ucuna oturdu. Ona kızamazdım, sövemezdim, yargılayamazdım da... Anneler, bilirsiniz işte, hep içine atıp da kendinden feragat ederler. Bir sarılmaları, bir güzel sözcükleri, bir avuç içleri yeter özlemeye. Aylardır doğru düzgün konuşmuyordum onla. Ne kadar zordu aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşamak...

Yatakta bana doğru kaydı, ben ise önümdeki halının desenlerine bakıyordum. Annemin ne söyleyeceğini ne yapacağını o kadar merak ediyordum ki..

"Annen daha yeni yıkamadı mı bu halıyı ne çabuk kirlettiniz ya yazık bu kadına Esila!"

"Kapa çeneni Kezban, şu an hayati bir durum söz konusu!" dişlerimi birbirine bastırıyordum. biri de sorsa desem ki iç sesimle kavga ediyorum diye sonum akıl hastanesi falan olurdu sonum.

Birkaç dakika cesaret topladı ama ne yapacaksa vazgeçti ve dayanamadı, beni kendine çekip öyle sımsıkı sarıldı, öyle kokumu içine çekti ki...

Ben de ona sarıldım, göz yaşlarım üzerindekileri ıslatmaya başlamıştı bile. Sonradan fark ettim annem de ağlıyordu, sessizce.. 

Eğer anne koynunda yıllarca yaşayabilme, hiç hareket etmeme seçeneği olsa gözüm kapalı seçerdim. Şefkat saçan, yumuşak ve huzur kokan bir yerdi orası. Huzurun bir kokusu mu olur demeyin! Cevabı hemen karşınızda, ihtiyacınız olan tek şey sadece bir adet anne! 

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin