Yanımdan kalkıp piyanonun başına geçtiğimde ayaklarım kendine buyruk yürümüştü peşinden. Önündeki pufa onun yanına kendimi sığdırmıştım.
Parmakları okşarcasına basarken tuşlara gözleri kapalıydı.
Gözüm yüzünde izinsizce gezinirken , kulaklarım ninnisiyle kutsanıyordu.
evet bu gerçekten de bir ninniydi.
Aralıksız çaldığı dakikalar sonunda gözlerini açıp bana baktı.Gözlerim gözlerindeyken "kızma ama gerçekten acıktım" dediğinde elimde olmadan gülümsedim.
"Dışarda yiyelim mi?"
Kaşlarını kaldırarak "hayret" dedi "ne oldu da fikirlerin değişiyor?""Herkes hata yapmaya meyillidir"
Gözlerime şaşkınca bakarken "bunda bir hata göremiyorum ama?.." diye mırıldandı.
Onu duymazlıktan gelirken hâlâ sırılsıklam olan montuma bakış atarak dolaptan başka birini çıkardım. Kendime bir bere alırken başka bir şapkayı da onun kafasına taktım.
İtiraz edecekken " seninle başka türlü asla dışarda dolaşmam" dediğimde kabul etti.Bildiğim ve genellikle sessiz sakin olan küçük ama yemekleri çok güzel restorana girdik.
Yağmur durduğu için etrafta çok hoş bir koku vardı.
Siparişlerimizi verdiğimizde sessizce camdan sokağı izliyordum.
Ağzını açacağını hissetmiştim bu yüzden "konuşmasak olur mu?" Dediğimde "olur" dedi.Ne yemek yerken konuşmuştuk ne de sahilde yürürken.
"Sahilde yürüyelim mi?" Dediğimde sadece başıyla onaylamıştı. Sessizce yürürken hiç sıkılmadım hiç gözlerim de dolmadı.Arabayla eve geri döndüğümüzde tam inecekken "okula geleceksin.. demi?" Diye sordu.
"Sanırım geleceğim" dedim. Bana karşılık olarak gülümsediğinde "kalmamı ister misin?" Diye sordu.
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken içtenlikle gülümseyerek "teşekkür ederim bugün yaptıkların benim için unutulamayacak kadar değerli ama sanırım eve dönüp uyuyacağım" dediğimde gülümsedi.Eve girdiğimde ablamı çok endişeli bir halde beni beklerken bulmuştum.
Kapıyı açar açmaz kelimenin tam anlamıyla üstüme atlayarak sarıldı.
Ona telefonumun yağmurdan bozulduğunu ve dışarda yemek yediğimi anlattım.
Menajerinden yeni bir telefon almasını istediğinde bu sorun birkaç saat içinde çözülmüştü.
Gece benimle kalmış sarılarak uyumuştuk. Sabah o erken işine dönerken ben de hazırlanmış okula gidiyordum.Sınıfa girdiğimde sıramda oturan Jungkook'u görerek şok oldum.
"S-sen burda ne yapıyorsun?"
gülümsemiş ve "ikinci dönem için sınıf değiştirmeye başvurdum" demişti.Yanına oturdum"şaka yapıyorsun, neden böyle bir şey yaptın peşinden diğerlerini de mi sürükleyeceksin?"
Gözlerini devirirken "hayırrr" dedi uzatarak bir yandan nota kağıtlarını karıştırıyordu.
"O iş yaş dönem başladığı anda kimse sınıf değiştiremez"Bir an rahatladım ancak sonra endişeyle "öf iyi de sen niye buraya geçtin ki?" Dedim.
"Çünkü kimsenin kıkırdamalarını çekmek zorunda olmadığımı fark ettim"
Cevabına karşı ona büyüyen gözlerimle bakıyordum."Sen kimsin ve Jeon Jungkook'a ne yaptın?"
Kulağıma doğru eğilerek fısıldadı "asıl sen kimsin ve Jeon Jungkook'a ne yaptın?"
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken ve cevabını binlerce kez aklımda döndürürken o rahat rahat tellerini reçineliyordu.
Ders arası kısa olacağı için çıkmadık ve sevdiğimiz keman sanatçıları hakkında konuştuk.
Aslında pek böyle şeylerden bahsetmeyi sevmiyordu ama sırf sorduğum için cevaplamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning for you// RoséKook
Fanfiction(Tamamlandı) Kaç senedir kaçıyorum senden, bugün sen ebe olduğundan habersiz ,tek başıma oynadığım saklambaçta sobeledin beni. 2021||