"Jungkook yine o kızı mı izliyorsun?"
Karşıma oturup elindeki kahvelerden birini uzatan arkadaşıma baktım.
"Hayır? Nerden çıkardın?"Sırıttı. "Bana tam olarak onun oturduğu yere bakıyorsun gibi geldi de"
Kafamı yine o kıza çevirdim.
Doğruydu ona bakıyordum. Tek başına oturmuş elindeki kağıda bakarak mırıldanıyordu. Birkaç kez durup kağıtta çizikler attı yerine bir şeyler yazdı.Onu böyle izlerken ve söyleyişine bakarken şarkı yazdığını düşünmüştüm.
Masasına oturan Seulgi'yi fark ettiği anda ustaca kağıdı defterinin arasına sakladı. Hiç memnun bir ifadesi yoktu.
"Neden konuşmuyorsun ki? Hem Seulgi'nin arkadaşı bahanen de hazır"
Dediğinde omuzlarımı silktim.
*Rosé
Dikkat çekmeden bir hayat sürmek hep önemli önceliğim olmuştu.
Aman göze batmayayım demiştim. Çünkü hem anneme hem ablama baktığımda ikisinin de güzellikleriyle çok dikkat çektiğini biliyordum.
Genetik aktarım sayesinde ben de öyleydim.
Bir de basının bakacağı gözle herkes tarafından tanınan sayılı ailelerden biri olduğumuz göz önünde tutulursa... Bu yüzden bunu saklamıştım. Zaten gittiğim okul Kore'nin zengin ailelerinin çocuklarını gönderdiği bir kolejdi.Çoğu diğerlerinden daha da ünlü bir aileden gelmekle övünürdü kimiyse saklardı.
Ben ikincilerden olmuştum.Şimdi önümdeki fotoğraflara bakıyordum da bunun ortaya çıkmaması zaten hep çok zor olmuştu. Bir gün kendi kendime ortaya çıkacağımı umuyordum. Paparazi tarafından çekilmiş bir fotoğrafla değil.
Fotoğraflardaki kendime baktım. Yüzüm açık Jungkook'la ve arkadaşlarımla masada oturuyorduk. Menajerimi çağırıp bu fotoğrafları sildirtmiştim ama biri bulmuştu işte.
Sonra Jungkook'la spor salonundan gecenin bir yarısı çekilmiş arabasına bindiğim fotoğraflar.
Ve bağlantımı açıklığa kavuşturan ablamla çekilmiş fotoğraflar.
Telefonumun çaldığını duyunca kendime gelerek aramayı cevapladım.
"Chaeyoung-ah evdesin değil mi?"
Göremese de kafamı salladım."evdeyim Alice ne oldu?"
"Hah çok iyi hemen aşağıya gel seni bekliyorum"Hızlıca kafam taktığım şapkam üstüme geçirdiğim ceketimle aşağıya indim.
Ne olmuştu? Sesi kötü gelmiyordu ama yine de endişeliydim."Abla?"
Gülümseyerek yanıma geldi.
"Süpriiiz!"
Ne demek istediğini anlamayarak ona baktım. Yeni araba mı almıştı?
"arabanı mı değiştirdin?"
Gülerek kolunu omzuma attı.
Gözlerimin önünde araba anahtarı sallanıyordu. Heyecanla ona dönerek "bana mı?" Dedim.
Kafasını salladı. "Ciddi misin?" Derken arabaya tekrar baktım."Abla bana bi Porsche Cayenne mi aldın?"
Arabaya doğru yürüyordum. Arabanın parlak siyah yüzeyinden kendimi görebiliyordum.
"Rosé olarak başardıklarının da bir hediyesi olarak düşün" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.Sarılarak teşekkür ettim.
"İtiraz edeceğinden korkuyordum ama galiba arabalara düşkünlüğü olan tek kişi ben değilmişim babamızdan kalmış" dediğinde gülümsedim.Gerçekten haklıydı. Bir aralar kendi ağzımla karşı çıkmıştım ama üzerinden geçen şu zamanlara bakarsak taksiyle gidip gelmek pek akıl kârı değildi hem arabaları gerçekten beğeniyordum.
Ama bu mutluluğu bozmak zorundaydım. "Abla sana anlatmam gereken bir şey var..."
ona bu sabahtan başlayarak her şeyi anlatmaya başladım tabii Kai'yi biraz detaysız anlattım sonra arkadaşlarıma ablamın kim olduğunu anlatışımı en sonda gelen fotoğrafları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning for you// RoséKook
Fanfiction(Tamamlandı) Kaç senedir kaçıyorum senden, bugün sen ebe olduğundan habersiz ,tek başıma oynadığım saklambaçta sobeledin beni. 2021||