2.7

1.9K 176 55
                                    

"Chae sana bir şey teklif edeceğim ama biraz.."
ikimiz de hazırlanmış eşyalarımızı toparlarken kolları iki yanına düşmüş bir şekilde bana baktı.
"Ne biraz?"  dedim şaşkınca.
Komik bir ifadeyle "biraz çılgınca" dedi.
Sonra çantasını eşyalarını yerleştirmeye devam etti. "Ben taylanda gidicem iki günlüğüne falan.. hem zaten son zamanlarda çok yoğundum hem de olanlardan sonra annemler endişelendi." Kafamı anlayışlı olduğunu umduğum bir ifadeyle salladım.

Ama anlamıyordum burda beni bağlayan kısım neydi?

"Diyorum ki zaten haftasonu... okulun yok. Sen de benimle gel"
Şaşkınca ona baktım "ne?"
"Tayland'a gelmek ister misin? Annemler seninle tanışmayı çok istiyor"
Ben ona donuk bir şaşkınlıkla bakmayı sürdürünce bana doğru ilerleyip elimi tuttu.

"Jungkook'un çıkan haberini anlayışlı ve olgunca karşıladın ama bu arkasında hangi sebep olursa olsun huzursuz etmiştir.. bilmiyorum şu sıralar bence sen de çok yorgunsun. Gelip birkaç gün kafanı dinlemek istemez misin?"

O kadar güzel açıklamıştı ki içinde olduğum durumu ben daha doğrusunu anlatamazdım herhalde...

"Lisa.. bilemiyorum. Aslında dediklerinde haklısın, yoruldum. Ama nasıl olur bilemedim. Böyle bir anda karar verilecek iş mi?" Çekingence yüzüne baktım "biraz fazla çılgınca olmaz mı?"

Heyecanlı bir ifadeyle kafasını hızlıca salladı birkaç kez.
"Evet işte hayatımıza birkaç çılgınlık katmayacaksak genç olmamızın ne anlamı var?" Şaşkınca güldüm.
"Lisa hayatımız yeterince çılgın değil mi? Sen dünyaca ünlü bir idolsün bense resmen Hannah Montana hayatı yaşıyorum.. kulağa baya çılgınca geliyor"

Eimi bırakarak topladığı çantasını omzuna attı.
"İşte ben de aslında bu noktadan bahsediyorum ya! Hayatımız böyle... ama ne benim ne de anladığım kadarıyla senin arkadaşlarınla yaptığın çılgınlıklar yok. Elinde bu kadar imkanı olup da bizim gibi birbirine sahip insanlar böyle şeyleri göz ardı etmezler. Eğlenirler."

Ben de topladığım çantamı aldığımda birlikte çıkışa yürüdük. "Her şeyi geçtim ablamın onaylayacağını sanmıyorum"

Kolumdan tutup beni durdurdu. "Yani ablan onaylasa geleceksin.. istiyorsun"
Dudağımı dişlerken cevaplamakta dürüst oldum. "Tabii ki isterim bu süper olurdu."

Yüzüne deli dolu bir gülümseme yerleşti "o zaman bebek biletini alıyoruz.Çünküü... ablan çoktan okay dedi"

"Neee?"
"Evet tabii ki sana sormasan önce ablama danıştım, sen kabul etseydin ama ablan etmeseydi bu üzücü olurdu bu yüzden akıllıca davranıp önce ona sordum. Yani yarın sabah..." telefonunun güç tuşuna basıp saate baktı "yani çokta bu sabah olmuş oluyor çünkü 12'yi geçmiş.. uçakla Tayland'a uçuyoruuz" dediğinde inanamıyormuş gibi ona baktım. Çünkü gerçekten inanamıyordum.
Lisa telefonundan hızlıca ablamı aradı. Ortamıza tutup hoparlöre almıştı.
"Hoparlöre aldım. " diye kısaca bilgi verdi öncelikle. "Chaeyoung tamam dedi. Menajerime ikimiz için ayırttığım biletleri almasını söylüyorum o zaman.."

"Tamam" dedi Alice'in sesi. Beklediğimin aksine endişe dolu değil mutlu geliyordu.
"Chaeyoungie, git Lisa'yla güzelce kafanı dağıt! Dağıtmadan gelirsen ben dağıtırım haberin olsun." Dediğinde gülümsedim.

"Abla sen cidden onaylıyor musun bunu?"

"Evet" dedi net bir sesle. "Kesinlikle onaylıyorum ama yüzünü göstermemen gerek. Ne olur ne olmaz dikkat et. Lisa'yı tanırlarsa fotoğraflarda sen de  yakalanabilirsin. Zaten havaalanında vip çıkıştan çıkacaksınız biletler son dakika olduğu için kimse duymaz ama.. biliyorsunuz belli de olmuyor. "

Burning for you// RoséKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin