O ilk ve sondu, şampiyondu kalbime
Kalbim duracak kadar hızlı atarken söylediğim şey üzerine gözleri parladı.
"Eee?" Dedi. "Şimdi sen mi kazandın?"
Gözlerimi çekmeden "Hayır " dedim. "Bırakalım bu sefer ikimiz de kazanalım kaybeden olmasın"Geri çekileceğimi anlayarak elini yüzümden çekti. Ama dudaklarındaki gülümseme yerini koruyordu.
"Çıkalım mı?" Kafasını salladığında yine bir harekette havuzdan çıkıverdi.
Onun bana elini uzatmasına fırsat kalmadan peşinden havuzdan çıktım ve hızlıca havluma ulaştım."O zaman" dedi "seni beklerim, rahat rahat hazırlan" başımı sallayarak gülümsedim ve birlikte soyunma odalarının önüne kadar yürüdük.
Hızlıca duşa girip saçlarımı kuruttum ve yine siyah elbisemi giydim. Bu sırada da Jungkook'la aramızda geçen hiçbir şeyi düşünmek istemiyordum.
Yani üzerine düşünmek istemiyordum. Bir anlam çıkarmak ya da kendimi bir boşluğa bırakmak...
Her şeyi akışına bırakmıştım, akıntının beni hep ona doğru sürükleyeceğini bile bile.
Ama önemli olan o ne yapacaktı?Soyunma odasından çıktığımda Jungkook'u başını eline, elini de koltuğun kenarına yaslamış şekilde buldum. Oldukça sıkıntılı duran yüz ifadesi canımı sıkmaya yetmişti.
"Ne düşünüyorsun, böyle sana bu kadar sıkıntı verecek? Boşver unut gitsin"
Kafasını kaldırıp gülümsedi, baştan ayağa beni hızlıca ama dalgın bir şekilde süzerken bunu gizlemek için yine bir şey yapmadı.
Dudaklarını büzdü.
"öğret bana nasıl unutulur düşünmek?"Hadi ama şaka yapıyorsun? Romeo ve Juliet..?
Yüzüne baktım ve gülümsedim. "Gidelim?"
Ayağa kalkarken sıkıntıyla iç çekti.
Dün gecekinin aksine konuşmadık bu sefer.
Çıkış kapısına benden önce vardığında bana dönerek durdu.Gözleri gözlerimi bulurken, kararsız kalsam da kendimi tutamayarak ben de bir alıntı yaptım. "binlerce kez iyi geceler sana"
Yüzüne hemen bir gülümseme yerleşti.
"binlerce kez beter olsun gece senin ışığın yoksa"
cevabına kıkırdayarak kapıdan çıkıp arabama oturdum. Saati kontrol ettiğimde 1 olduğunu anlayarak bir yandan sevindim. Eve gidip uyumak istiyordum artık.Ben arabamı çalıştırdığımda Jungkook da kendi arabasındaydı.
Yollar yine boştu. Trafiksiz bir zamanda araba sürmek en keyifli şeylerden biriydi.
Dikiz aynasından arkayı kontrol ettiğimde Jungkook'un peşimden geldiğini fark etmek şaşırmama sebep oldu.Bir şey mi söyleyecekti, sadece bu tarafa mı gitmesi gerekiyordu?
Kaşlarım çatılsa da arabayı sürmeye devam ettim. Sanki fark etmemiş gibi davranarak park ettim arabadan indim ve eve girdim.Jungkook'a camdan bakmak için perdeyi araladığımda yukarıya baktığını fark ettim. Sokak lambası arabayı aydınlattığı için ben onu görebiliyordum ama onun beni görmesi imkansızdı.
Neyi bekliyordu?
Aklıma gelen fikri saçma da bulsam gidip odanın ışığını açtım. Ve bir süre bekledim. Sonra ışığı kapatarak cama geri gittim.
O da artık gitmişti..Teorim tutmuştu. Bir nevi beni eve bırakmıştı ve eve güvenle girmemi beklemişti.
Böyle yapması ve bunu açıklamayışı gerilmeme sebep oldu.
Sebepsiz yere bunu yapacak biri değildi. Başıma bir şey gelebileceğini mi düşünüyordu? Hem de apartmanım da bile?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning for you// RoséKook
Fanfiction(Tamamlandı) Kaç senedir kaçıyorum senden, bugün sen ebe olduğundan habersiz ,tek başıma oynadığım saklambaçta sobeledin beni. 2021||