2.3

2K 165 22
                                    

My world's been hectic seems electric
But I've been waking up with your
voice in my head
And I'm trying to send a message
And let you know that every single minute I'm
without you I regret it

Biriyle paylaşamadığım içine kapanık dünyam son zamanlarda dallanıp budaklanmaya başlamıştı.
Zamanında ben o dünyaya annemi babamı ve ablamı yerleştirmiştim. Ve etrafında dönüp duruyordum bir uydu gibi.

Sonra onu almıştım içeri. Onun bundan haberi yokken onun da uydusu yapmıştım kendimi.
Annem ve babam benden gittiklerinde yörüngemden sapmış uzay boşluğunda ne yapığımı bilmeden dolaşmıştım bir süre.

Şimdiyse dünyama başkaları da eklenmişti. Değer verdiğimi fark ettiğim önemli arkadaşlar. Daha da önemlisi belki, bana verdiğim değeri cömertçe geri verebilen insanlar..

Hayat zor da kolay da olsa birlikte olmalıydı.
Kendinizi coşkuyla akan bir ırmağa düşmüş bulduğunuzda akıntıya yenik düşmemek için tutunacak bir dal arardınız.

İşte o dal, bir arkadaş eliydi.. O eli tutabilmek için sana güven vermesi gerekirdi. Bunun için de senin ona güven vermen..

Karşımdakilere güveniyordum... Rosé olduğumu açabilecek kadar güveniyordum.
Ancak daha zamanı gelmemişti. Hazır değildim.
Bunun için hazır olmam gerekiyordu. Çünkü kimliğim benim duygularımı da vuruyordu yüzüme.
En büyük aşkımı, en büyük acılarımı, kırgınlıklarımı bir de.
Kendimi sarıp sarmalayabildiğim zaman onlara da bunu anlatabilirdim.
Umarım o gün gelirdi.. hazır olduğumu hissedebilirdim.. umarım.

"Şşşşşş! Herkes duyacak!"
Sinirle Jennie Jimin Ve Jisoo'ya baktım.
Taehyung ve Jungkook böyle tepkilerin insanı değildi.
Sadece ilgilendiklerini belli etmişlerdi. Taehyung oyununu kapatıp bakışlarını üzerimde sabitlemişti.
Jungkook'unkiler zaten masaya oturduğumuzdan beri beni ağırlığı altında eziyordu.

Jennie bu sefer abartıp fısıltıyla" bildiğimiz LaLisa mı?" Diye sorup ikonik dans hareketlerinden yengeç dansını göstermişti.

Bu komik taklidine gülerek kafamı salladım.
"Evet o"
Jisoo'yla Jennie birbirlerine heyecanla bakmışlardı. "Kalpten gidicem galiba ben ona hayranım... imzasını alır mısın benim için" diye Jennie'ye güldüm.

Ancak Taehyung ve Jungkook sessizdi.
Birbirlerine baktıklarını fark etmiştim. Jisoo ve Jennie fangirllükleriyle meşgul oldukları için korktuğum nokta üzerinde durmamışlardı. O noktaya gelememişlerdi desek daha doğru olurdu tabii.

Taehyung yavaşça "Chae..?" dediğinde yutkunarak ona döndüm.
Hep Taehyung hep.. bir kere de düşünme kardeşim.
"Sen misin?" diye sorduğunda herkes dönüp Taehyung'a bakmıştı.

Jimin gülerek "ne demek sen misin?" diye sormuştu. Adımı söyleyip sen misin diye sormak dışardan aptalca durmuştu ama aslında değildi. İsmi söylememek içinde bulunduğumuz şartlarda çok mantıklıydı.

Kafamı iki yana sallarken aynı anda Jimin reddetmeme fırsat kalmadan "Haaassssiktiirr!" diye olabildiğince fısıldamıştı.

Jennie ona şaşkınca ve ayıplarcasına bakarken gözlerimi kaçırmamaya çalıştım.
Ona hafif şaşkınca olduğunu umduğum bir bakış atarken "gerçekten Rosé misin?" diye soruvermişti.

Burning for you// RoséKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin