Geçen sene
Gözlerimden dökülen yaşları kızgınlıkla sildim.
Çocuk gibi ağlıyorsun Chaeyoung.
Çocuk musun sen ? Çocuk.O üzülüyor diye nasıl ben de böyle ağlayabiliyorum uzaktan uzaktan? Varlığımdan haberi bile yok. Varlığımı fark etmesini istediğim tek kişi yine beni fark etmeyen tek kişi. O zaman neden fark etmesini sağlamıyorsun? Cevap yok.
Ve bugün onun annesinin ölüm yıldönümü. Her şeye rağmen bugünki sınav için kalkıp gelmiş. Gözleri kızarmış, omuzları düşük bir halde. Onun için de aynı bende de olduğu gibi hassas bir gün.
Ama çevresindeki kimse farkında bile değil. Sınıfındakiler yine etrafında şaklabanlıklarına devam ediyor ve o bunlara göz yumuyor.Oysaki bağırıp çağırsa etrafındakileri kovsa rahatlayacağım ama yapmıyor.
Kimse de durup neyin var demiyor.Gözlerini o kadar odaklamışlar ki güzel yüzüne arkasını göremiyorlar gözlerini okuyamıyorlar bile. Ama ne yer ne içer ezberlemişler liste halinde. Yani önemli olan en sevdiği rengi öğrenmek mi gerçekten? Sonuçta ben de internetten buldum annesinin ölüm tarihini.. Neyi aradığına bağlı öğrendiklerinin değişmesi gibi nasıl baktığına göre karşındaki de değişiyor.
Telefonumdan yıllar önce bizzat çektiğim lise fotoğraflarını açtım. Artık bu fotoğrafları silme zamanıydı.
Hepsini seçip silme tuşuna bastığımda galerimdeki albüm bomboş kaldı. Ya kalbim? O da bomboş kalır mıydı bir gün?"Selam Chae" diyerek masama oturan Jisoo'ya bir bakış attım. Gözlerimi bundan hemen önce sildiğim için mutluydum.
Gözyaşlarını açıklamak kadar zor bir şey var mıydı dünyada?
"Selam" diye mırıldandım, sesimin kırık çıkmasından endişeliydim."Ne yapıyorsun?" diye sordu. Ses tonu bir sorun olduğunun farkındalığını taşıyordu. Modumu değiştirmek için bir şeyler anlatacaktı kesin bana. Ne zaman yaralı görse beni kendi yaralarını da gösterirdi.
Karşılaştırma yapmak için değildi bu, aksine kimsenin yapmayacağı bir sadakat şefkat gösterisiydi."Hiç" dedim omuzlarımı silkerken "eski fotoğraflarıma bir göz atıyordum"
Üstümdeki kötü enerjiyi hissetmişti hemen. Kaşlarının çatık oluşunu fark etmeden bana baktı. Sonra bir anda yüzü yumuşadı, neydi bu? Merhametli bir ifadeyle kaplandı.
Telefonunu elinde çevirerek açtı bir şeyler yaparak bana uzattı.
"Bak bu fotoğraf benim sayılı çocukluk fotoğraflarımdan biri"Uzattığı telefondaki fotoğrafa baktım.
"Çok tatlısın Kim Jisoo" gülümsedim. "Bu kadar güzel olacağın o zamandan belliymiş."Anlayamadığım bir ifadeyle "hah!" Dedi.
"Jaehyun dışındaki kuzenlerim öyle düşünmüyordu. Yıllarca bana maymuna benzediğimi söylediler"Gözlerimi büyüterek yüzüne baktım. "Hayatımda bundan saçma çok az şey duydum. Şimdi de sinir oluyorlardır herhalde bu kadar güzel olduğunu kabul etmek zorunda oldukları için"
Övgülerim üzerine komik bir gülümseme gönderdi.
"Başka var mı fotoğrafın?"
Derin bir iç çekti. "Maalesef telefonumda yok ama gerçekte de yok zaten pek fazla, ablam ve abimin bir sürü kamera kaydı ve fotoğrafı var. Annem onları büyütürken her anlarını çekmiş ama sıra bana geldiğinde fazlasıyla yorgunmuş ve üç çocuğa aynı anda bakmak onu fazlasıyla meşgul ediyormuş"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning for you// RoséKook
Fanfiction(Tamamlandı) Kaç senedir kaçıyorum senden, bugün sen ebe olduğundan habersiz ,tek başıma oynadığım saklambaçta sobeledin beni. 2021||