Elindeki kağıdı dosyaya yerleştirmeye çalışırken ucunun bilmem kaçıncı kez kıvrılmasına bilmem kaçıncı kez sinirlendiyse de elindekileri yırtıp atmayarak büyük bir sabır örneği gösteriyordu. Yıllar boyu yanına yoldaşlık etmiş takdir edilesi sabrı; kimsenin dikkatini çekmemişti elbette, eğer önemli biri bunu fark etmiş olsaydı kendisini keşiş olmak için yönlendirebilirdi. Uzak Doğu'nun o eşsiz tapınaklarında huzurla geçireceği uzun yılları hayal etti bir anlığına fakat bu uzun sürmedi sekreterin konuşmasıyla Rize'ye geri döndü:
"İkinizin birden gitmesine gerek yok sadece oradaki işlerin başında durup raporlarla ilgilenilecek bunu tek bir kişi de halledebilir." Öğleden sonra yapılan bir toplantıyla süregelen çalışmaların gidişatı üzerine sunumlar yapılmıştı. Şimdiyse aksayan çalışmaların teftişi için ekibin bölünüp diğer ilçelere gitmesi gerekiyordu ve bu ikiliden birinin başka bir ilçeye gitmesi teklifi sunulmuştu şimdi ise tercih onlara bırakılıyordu.
"Tamam biz inceleyelim bu belgeleri, haber veririz size."
"Pekala imza işlerini de siz halledersiniz o zaman."
"Tabii tabii, öyleyse biz kalkalım. İyi akşamlar herkese."
Vedat, Kenan'ın elinde duran dosyayı alıp deminden beri yerleştiremediği kağıtlar ve kendi önündekileri koyup ayaklandı. Bir kez daha etraftakilerle vedalaşıp bürodan çıktılar. Arabaya doğru ilerlerken bir yandan da geçirdikleri gün hakkında konuşan iki arkadaştan kıvırcık olanı adımlarını hızlandırıp şoför kapısının önünde durdu.
"Kusura bakma abi ben bu hâlinle canımı teslim etmem sana."
"İyiyim işte, bak sohbetimizdeydik demin."
"Değilsin ve sebebini ikimiz de çok iyi biliyoruz." Bıkkın bir kabullenişle yolcu koltuğuna yerleşti Kenan. Fazla uğraşmadan istediğine ulaşan Vedat da binip arabayı çalıştırdı. Bilerek çalışmaların olduğu yerlerden yaptıkları yolculuk boyunca yine iş üzerine konuşuyorlardı.
"En hızlı ilerleyen bu köy, diğer ilçelerin raporları hiç güzel değildi. Hele bizi gönderdikleri yer çok fena her şeyi sil baştan yapacakmışız gibi duruyor."
"Biz demediler ki birimiz gideceğiz."
"Ooo satıış hemen yolla beni gurbet ellere." Güldü, Kenan da gülümsüyor mu diye kontrol etmek istese de o dışarıyı seyrettiği için görememişti. Kendi düşüncelerine dalıp gittiğini düşünüyordu fakat sessizlik kısa sürdü.
"Ben giderim diye düşünmüştüm." Baktı ama yine çevirmemişti yüzünü bir şey demeden bekledi. "Yani ne bileyim böylesi hepimiz için daha kolay olurmuş gibime geliyor." Gözlerini akıp giden yoldan çekip birbirine kenetlediği parmaklarına odaklandı. "Benden nasıl kaçıyor sen şahitsin, gece uyuduğumu sanıp geliyor ya eve o zaman kalkıp konuşasım geliyor ama yapamıyorum, biliyorum çünkü haddim değil." Derin bir iç çekti bir de şu hoca vardı kimseye bahsetmemişti ama bu da çok sıkıyordu canını. "Onun hakkında olan hiçbir şey benim haddime değil..."
"Belki de konuşmalısın, bak normalde bunu demem ama şimdi niyeyse böylesi daha iyi olabilir senin için." İçerdeki kasveti dağıtmak için camını yarıya indirdi Vedat.
"Dedim ya benim de konuşasım var ama ne diyeceğim? Aklıma o kadar çok soru var ki hazırladığım, öyle cümlelerim var ki boğazımda dizili duruyor hepsi, söyleyemiyorum. Hiçbir şey benim sandığım gibi de gitmiyor zaten." Kısa bir an Vedat'a baktı. "Bak o aptal gece olmasa hâlâ saçma sapan bir şey için kürek çekiyor olacaktım," Ellerini yüzüne kapadı. "Bazen de yüzüne yüzüne haykırasım geliyor bildiğim şeyi, hissettiklerimi ama yok işte ilk baştaki cesaretim. Kendi kafamda kuruyorum sadece bundan ötesini yapamam."