(Yaylada geçen ikinci gün için geçmiş zaman kipi, başlangıç)
Dün yakaladığı tavşanın pişmesini dört gözle bekleyen gencin yüzündeki çocuksu heyecanı seyrederken yalnız olmadığını fark ettiğinde, bünyesine yabancı olan his yine peydah olmuştu. Kazanın etrafında toplanmış kalabalıktan uzakta, örme taştan yapılma çeşme başında duran genç kızın yanına gitmek için hareketlendi. Yanına vardığı kız, onun geldiğini anlamayacak kadar dalıp gitmişti sevdiğine. Kenan, artık Yusuf'in ilgi çekici yönlerini bildiği için garipsemiyordu bu durumu. Eğilip, elini yakacak soğukluktaki sudan yudumladı. Yüzünü de biraz su çarpıp doğruldu ve önünde kalan kıza seslendi.
"Çok mu seviyorsun?" Etraftaki insanlardan sebep isim vermemiş, durumu kendince gizlemeye çalışmıştı. Genç kız arkasındaki sesle irkilip yüzünü ona çevirdi:
"Anlamadım?" Gerginliğini saklayamayan yüze karşı gülümsedi Kenan.
"Yusuf'u diyorum, çok mu seviyorsun?" Ayşe duyduğu soruyla kaşlarını çattı ve etrafına bakındı, herkesin bir işle meşgul olduğunu gördüğünde rahatlamıştı.
"O kadar belli oluyor mu?" Umursamazca omuz silkti Kenan.
"Bana saklıyormuşsun gibi gelmedi." Utangaç bir tavırla gülümseyen kız başındaki yazmanın oyasıyla oynamaya başladı.
"Haklısın, fark etmen zor olmamıştır. Bir de asıl bilmesi gereken kişi harekete geçse. Her şey daha da kolay olacak." Genç kızın dertleşmeye başlamış olması şaşırtmamıştı Kenan'ı, aşkı konusunda açık bir kızdı ve yıllarca beklediği insana bu kadar yakınlaşmış olduğundan her yolu deneyeceğini biliyordu. Normalde başka şehirlerde olan bu ikili şimdi birbirlerine çok yakın bir konumdaydılar ve her an her şey olabilirdi. Bünyesi çoğu şeyi kabullenmişti fakat bu zamanda birinin; bir başkasını bu denli sevebileceğini sindiremiyordu. Belki bir başkasıyla-hayır kesinlikle Kenan değil- hayatının en mutlu ve en eğlenceli zamanlarını yaşayabileceği yaşlarını, ona karşılık vermeyi düşünmeyen birine için harcıyordu.
"Anladığım kadarıyla yıllardır bir beklenti içerisindesin, yanlış anlama ama ona bu kadar takıntılı olmanın sebebi nedir?" Genç kızın kaşları yeniden çatılınca, biraz daha açıklama gereği duydu:
"Cidden şaşırdığım için soruyorum, eğer özeline girip seni rahatsız ettiysem özür dilerim.""Nesine şaşırıyorsun ki?"
"Söyledim ya, yıllardır bekleyecek kadar ne var onda? Şaşırıyorum doğrusu nesini bu kadar çok seviyorsun?"
Ayşe'nin kaşları normale dönüp de yüzü düşünceli bir hâle döndüğünde, yanlış anlaşılmadığı için memnun oldu."Bilmiyorum ki..." İç çekip kenarda kalan taburelerden birine oturdu. Konuşmanın devam edeceğini anlayan genç de onun karşısındaki yere kurulup merak ettiği cevabı bekledi. Öğrendiğinde hayatında değişeceğini bilmiyordu ama yine de içinde ufak bir heyecanla Ayşe'nin geçerli bir sebep sunmasını bekliyordu.
"Aslına bakarsan bu hiç düşünmediğim bir şey, ondaki bir özellik için sevdalanmadım ben ona. Sevdalandığım için her şeyi güzel gelmeye başladı." İşte olay tam olarak buydu, günlerdir karın ağrısıyla dolaşması, geceleri uyuyamayacak kadar düşünmesi... Hepsi Ayşe'nin ağzından çıkan bir kaç kelimeyle anlamını bulmuştu. Sevmek için sebebe ihtiyaç yoktu ki.
"Ne zaman başladığını da bilmiyorum, kendimi bildim bileli aynı duyguları besliyorum ona karşı." Güldü kendince.
"Çok komik ama sanki doğuştanmış gibi geliyor bazen, hani nasıl gözüme görme yetisini, kulağıma duyma yetisini vermişse yaradan; kalbime de bir tek Yusuf'u sevme duygusunu vermiş gibi."