bölüm 12

3.6K 355 180
                                    

"Suyu getir Yusuf."

Aldığı komutla ağır kovayı kaldırıp olduğu yerden ileri doğru döktü genç çocuk. Sonra eline tahtayı alıp halıdaki suları çekmeye başladı.

Meydandaki pınarın başında evin halılarını yıkıyorlardı. Normalde dere yataklarında yıkamak daha kolay oluyordu ama çalışmalar olduğu için oraya gitmeleri mümkün değildi.

"Tamam, yeter, yeter bu kadar uğraştığınız. Dürün atın kenara."

Ayşe, Narin, yengesi ve Yusuf halıları yıkıyor neneleri de başlarında durmuş onlara komutlar yağdırıyordu. Dediği gibi dürdüler sonra Yusuf halıyı yüklenip diğerlerinin yanına koydu. Daha bunlar kurutmaya götürüleceklerdi. Baştan aşağı sırılsıklam olmuş, nefesini nefesine yetiremeyen çocuk nenesine seslendi.

"Biraz duralım nene, mahvolduk burada."
Yaşlı kadın duruşunu bozmadı.

"Geride 5 halı var, akşama kadar bitmesi lazım. Sadece şunları yıkayarak öğleni buldunuz."

Yusuf köşeye bıraktıkları güğümden, sıralanmış bardaklara ayran doldururken güldü.

"Ben de onu diyorum ya işte. Güneş geçecek başımıza. Şu gölgede dinlenelim biraz."

Ayşe tepsiyi aldı ve bardakları diğerlerine dağıttı sonra da gelip Yusuf'un yanına oturdu.

"Oğlum üstümüz başımız sırılsıklam oldu, maazallah bunlar hep hastalık sebebi. Şu ayranları içip devam edelim, hemencecik bitsin."

Yengesi endişesini dile getirince sessizce onayladı onu Yusuf. Üstüne yapışan tişörtü eliyle düzeltti. Hava bekledikleri gibi bulutluydu ama yağmur olmaması işlerine gelmişti. Bunaltıcı havada hem terden hem de sudan bir hâl olmuşlardı.

"Evin inşaatında daha az yoruluyorsundur." Ayşe gülerek ona takıldığında o da güldü.

"Nenem kadar gaddar değil benim ustam. Kendimizi zorlamıyoruz."

"Ya işte ondan bitmedi bu zamana kadar işleriniz."
Nenesinin sert sesiyle kahkaha attı oğlan. Kırılmış gibi yaparak cevapladı onu.

"Aşk olsun nene, evin hâlini sen benden daha iyi biliyorsun. İki işçinin 1 ayda bitirebileceği bir yer değildi orası."

Dediği gibi işleri tahmin ettikleri sürede bitmemişti ama malzemeleri bitmişti. Yenilerini sipariş ettikleri malzemeler gelene kadar da mola vermişlerdi. Bunu fırsat bilen Fadime nene de evin çamura bulanmış halılarını torunlarına yıkattırıyordu. İki gün sonrası için de yatak yorgan yıkama planları vardı.

"Tamam, tamam bir şey demedik. Siz en iyisini bilirsiniz."

Kurduğu cümlelere mi, ses tonundaki iğnelemeye mi inansa insan bilemiyordu.

"Hadi, kalkın devam edelim."

Yusuf kalkıp kirli halıya giden yengesini geçti ve o el atmadan kucaklayıp yere serdi.

"Aslan oğlum benim, maşallah maşallah." Yengesi sırtına vurup gururla söyledi bunları. Yıllardır görüşmüyor olsalar da çocukluğundaki gibi davranan nadir akrabalarından biriydi bu kadın. Samimiyetini seviyordu Yusuf.

Kovalarla su boşaltarak ıslattıkları halının üstüne sabun döküp fırçalamaya koyuldular. Bir yandan iş görüyor bir yandan da muhabbet ediyorlardı. Konudan konuya atlarken Yusuf aile sohbetlerini ne kadar özlediğini fark ediyordu. Bu zamana kadar böyle sohbet etme fırsatı bulamamışlardı.

"İşte sonra bu kadın çocuklarını alıp babasının evine geldi. Herkes adamı suçladı tabii, meğerse bu kadın adamcağızı aldatmış. Boşanır boşanmaz bir adam gelip alınca anladı herkes."

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin