Uyandığında hissettiği ilk şey göğsündeki ağrıydı; burnu tıkanmış, ağzı -açık-nefes almaktan kurumuştu. Vücudunun içinde çalışan fabrika makineleri varmış gibi çıkan sesin yanına yabancı sesler de eklenince güçlükle açtı yanan gözlerini.
Hasta yatağında boylu boyunca uzanıyordu yanında da onu pür dikkat izleyen kuzeni vardı:
"Sonunda geldin kendine." Oturuşunu düzeltip elini Yusuf'un alnına koydu Recep Ali. Konuşmak istediyse de kuruyan boğazı yüzünden bunu gerçekleştirmedi, esmer oğlan onun bu çabasını fark edince komodindeki şişenin kapağını açıp, su içmesini sağladı.
"Domuz bünyene ne oldu bilmiyorum ama hasta ettin sonunda kendini." Konuşsa neler diyeceğini anlamak zor değildi bu yüzden o bir şey demeden neler olduğunu anlattı. Dedesinin onu odadaki karmaşanın içinde bulup Recep'e haber ettiğini, onu buraya getirecek kadar bilinçsiz ve ateşli olduğunu, herkesin onun hakkında çok endişelendiğini öğrendi kuzeninden. Anlattıkça hatırlıyordu o anları, aklına takılan tek husus bu olaya neyin sebep olduğuydu çünkü anımsadığı başka şeyler de vardı. Gerçek olmasını istemeyeceği şeyler. Dudaklarını yalayıp yutkundu:
"Biz Sevim yengelerin sayvanına gittik mi bugün?" Diye sorduğunda gözlerini büyüttü Recep Ali.
"Gittik ya oğlum." Ah... ne çok isterdi anımsadığı şeylerin birer vehim olmasını.
"Hatta sen bizden önce indin, yediğin yağmur yüzünden bu hâldesin belki de."Yattığı yerde şişirdiği göğsünden sıkıntılı bir nefes verdi.
"Hatta biz muhtarlarla biraz daha takılmak zorunda kaldık o yüzden dedeme denk geldin, yoksa ben eve erkenden bakar seni getirirdim buraya. Kaossuz bir şekilde."
"Ne kaosu?"
"Seni o hâlde görünce paniklemiş dedem, bir de bizimkiler öğrenince evden cenazen çıkmış gibi oldu." Acaba dedi içinden, sonra duraksadı çünkü merak etmemesi gereken biri düşmüştü aklına. Sıkıntıyla iç çekti:
"Hadi ya kötü olmuş desene, ara da bir görüşelim bari merakta kalmasınlar."
"Onları boş ver de nasıl hissediyorsun kendini onu söyle."
"Siz abartmışsınız beni buraya getirerek iyiyim."
"Yunus abimi aramışsın."
"Ne alaka şimdi Yunus abin?"
"Adam beni aradı ne konuştuğunuzu söyledi, nesi var onun diyor."
"Yoruldum be. Bıktım buradan çok bunalttı beni, herkes ağzına geleni söylüyor, istediği her şeyi düşünebileceğini sanıyor. Başkasının nasıl etkileneceği kimsenin umurunda değil. 100 sene de geçse bu köy yine aynı köy, insanı yine aynı insan olur." Tavana bakarak yaptığı konuşmasına karşılık vermeyen kuzenine bakarak devam etti: "Sevilmediğimi, burada istenmediğimi biliyorum herkes nenem yüzünden bir sahtelik peşinde."
"Eskisi gibi değiller."
"Öyleler Recep Ali. En basiti İsmail, ne haddine benim hakkımda konuşmak?"
"O senin ailenden değil ki, senin ailen eskisi gibi değil Yusuf. Başkasından sana ne."
"Benden ona neydi öyleyse?"
"Çıktı artık ağzından laf, neyse ki arkadaşlarına söyledi." dediğinde dehşetle baktı ona.
"Arkadaşım olsun ya da olmasın bunu benim ağzımdan duymaları gerekirdi, İsmail'in koca ağzından değil! Karısı da aynı bok, ikisi de şerefsizlik peşinde sanki ben bilmiyorum." İşaret parmağını kuzenine yöneltti: "Eğer arada Yasemin'le sen olmasan çoktan hadlerini bildirmiştim ben onlara da, tatsızlık çıkmasın diye duruyorum yerimde." Recep Ali onun bu sinirini haklı bulsa da olay fazla büyümesin istiyordu zaten söylediği için de pişmandı.