bölüm 13

3.4K 346 321
                                    

Gıcırdayarak açılan kapı, yavaş yavaş odanın karanlık boşluğunu loş ışıkla doldururken bir gölge geçti aralıktan. Kapı tekrar kapanıp, oda eski karanlığına büründüğünde gölge yürümeye başladı. Olmak istediği yere vardığında bir süre bekledi, gözünü kırpmadan izledi uyuyan genci. Sessiz ve sakin hareketleriyle kaldırdı yorganı. Kenarda kalmış boşluğa uzandı.

Yorganı üzerine örterken yanındaki gence iyice sokuldu ve bir elini saçlarına bıraktı. Yumuşak saçları okşamaya başladı, yüzünü iyice yaklaştırıp öptüğü yanakları koklamadan bırakmıyordu. Öyle özlem doluydu ki, 50 yıl böyle kalsalar geçmezdi bu duygu, biliyordu. Hissediyordu çünkü. Yüzüne vuran ay ışığıyla artık yüzü seçilen bu gölgenin yeşil gözlerinden yaşlar süzülmeye başlayınca sanki imkanı varmış gibi daha da sarıldı, Yusuf'un yaralı bedenine.

Yusuf sarılmayı hissetmiş olmalı ki sızlanarak gözlerini açtı ve ona sımsıkı sarılmış kızla göz göze geldi.
Kaşları çatılıp ağzı şaşkınlıkla aralandığında "Kenan?" Diye seslendi.

Kız tepki vermeyince bir daha seslendi. "Kenan!" Aynı isim defalarca ağzından dökülüp sesi de evrilip Vedat'ın sesi olduğunda bir anda her şey karanlığa gömüldü. Ses artık daha yakından gelmeye başladığında Kenan gözlerini açıp üzerine eğilmiş çocuğa baktı. Sonra etrafına bakıp nerede ve kim olduğunu hatırlamak için hafızasının yüklenmesini bekledi. Vedat, afallamış arkadaşına güldü.

"Ne oldu lan? Kabus mu gördün?"

Aniden doğrulup alnını ovdu. Başını ellerinin arasına aldığında ne gece ne de gündüz rahat vermeyen ikili yüzünden kafayı yememeye çalışıyordu.

"İyi misin Kenan?" Vedat bu sefer endişeyle sorunca,

"Ben iyiyim de bilinçaltım sıkıntılı, garip garip şeyler gördüm yine." Diye cevapladı onu.

"Anlatmıyorsun ki rüyalarını bir yorumda bulunayım, kaç gündür bir gerginlik de var üstünde yardım etmek istiyorum sana."

"Çok sağ ol Baba Vanga ama ben de pek hatırlayamıyorum, karman çorman görüntüler var zihnimde." Vedat'a söylediği nadir yalanlara yenisini eklediğinde gergince gülümsüyordu.

"İyi öyle olsun bakalım, alırız bir gün hesabını bu hâllerinin."
Vedat hazırlanmış bir şekilde dışarı çıktığında Kenan da yataktan kalkıp tuvalet ve banyo işlerini halletti, günlük kıyafetlerini giyip onu mutfakta bekleyen arkadaşının yanına gidip kahvaltıya başladı. Yusuf'suz 5. Günlerindeydiler, ziyaretlerinden sonra konuşmamıştı, eve de zırt pırt gidemeyecekleri için görememişti onu ama bilinçaltına öyle bir yerleşmişti ki çocuk, her gece misafiriydi.

İster istemez çok fazla kafa yoruyordu, kurtulmak istediği tek huyu bu paranoyaya varan düşünceleri olabilirdi. Telefonuna gelen bildirimle sıyrıldı daldığı yerden. Baş edemediği duygularına sinirlendiği gece yazdığı kızdan, günaydın mesajı geldiğini görünce cevapladı onu.

"Yeni yengemiz mi?" Dedi Vedat.

Kız onu çevrimiçi yakalayınca günlük konuşmalarına başlamışlardı. Bu yüzden dalgınca cevapladı arkadaşını. "Yok yenge değil."

"Enişte mi o zaman?" Kenan bu soruyu duyunca güldü, odağı ekran değil de arkadaşı olduğunda keşke diye geçirdi içinden.

"Yok o da değil."

"Kim o zaman bu günlerdir mesajlaştığın kişi?" Telefonu kenara bıraktı.

"Üniversiteden bir flörtüm vardı hani, Oya'ydı ismi. Onunla konuşuyoruz."

"Milyon tane flörtün içinden hatırlamamı bekliyorsan zekama fazlaca güveniyorsun demektir." Gülüştüler. "Nereden çıktı şimdi kaç sene önceki kız?"

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin