bölüm 10

4K 337 256
                                    

Nefes nefese kalmış genç gücünün son raddesine geldiğini anlamıştı tıpkı gözüne kestirdiği avın, yuvasına sinip beklediğini anladığı gibi.

Önden giden iki köpek onu bulunduğu yere kıstırmış etrafında havlayarak dönerken, deliğe doğru uzattı namlusunu.

Ciğerleri kendine gelsin diye son bir kez nefeslendi ve avı delikten çıkar çıkmaz elinde tuttuğu tüfeği ateşledi. Omzuna çarpan sertlik ve ardından gelen ufak bir kulak çınlamasıyla tavşanın kanlar içinde yere yığılmasını seyretti.

Siyah ve beyaz iki köpekle koşmuştu bu tarafa doğru, siyah ve diğerinden daha iri olan, tavşana dişlerini geçirip heyecanla yanına geldi gencin. Köpeğin ağzından özenle aldığı tavşanı arka bacaklarından tutup şöyle bir inceledi. Oldukça semiz ve büyüktü ancak istediği bu değildi. Aklı ava çıktıkları ilk anda kaçırdıkları tavşanda kalmıştı.

Onu bir daha görme ihtimaliyle etrafını kolaçan ettiyse de bulamamıştı. "Nasip." Dedi ve diğerlerinin yanına indi.

"Yusuf öyle bir koştun ki yetişemedik arkandan abi."

Vedat dinlenmek için oturduğu kayanın üstünden seslendi. Kenan da biraz uzağındaki kayaya yaslanmış, üstüne yapışmış otları temizliyordu.

"E koştuk ama bak yolun sonunda ne bulduk." Elindekini havaya kaldırıp sallarken yanlarına ulaşmıştı. Kıvırcık genç hızla yanına geldi ve yukarda tuttuğu hayvanı merakla incelemeye başladı.

"Oğlum var ya, helal olsun sana ne diyeyim." Yusuf gülümseyip omzunu pat patladı arkadaşının.

"Ee yalan değildi söylediklerimiz, tek atışta halletti kardeşin. Şevket ustalar nerede?" O sırada bir silah sesi duyuldu ve köpekler o yöne doğru koşup gözden kayboldular.

"Onlar da şu tarafa gittiler bıldırcınlar için, yorulunca burada bıraktılar bizi."
Gülmeden edemedi yeşil gözlü çocuk.

"Bir de sporcu olacaksın."

Yusuf elindekileri yan yana bıraktı ve gözüne kestirdiği yere oturup sırtını taşlara yasladı.

"Sporcuyuz, dağcı değiliz ki oğlum şuralara bak. Ciğer mi dayanır?"

Hamlamış bacaklarını genişçe açıp uzatırken gözü Kenan'a takıldı. Birbirleriyle asla muhatap olmuyorlardı, ne onun ne de Yusuf'un bir çabası vardı bu konuda.

"Tabii sizin badici mekanlarınıza benzemez buralar haklısın."

Vedat ona spor salonlarıyla alakalı bir şeyler anlatmaya başlamışken hâlâ ot ayıklamakla uğraşan gençten çekmedi gözlerini.

Muhtar Ahmet'in yapmış olduğu davetle bu hafta sonlarını onun yayla evinde geçireceklerdi. Temiz hava, kaynağından doğal ürünler ve en önemlisi av için yapılan bir davetti bu.

Muhtar av meraklısı bir adamdı, geceli gündüzlü ekipmanlarını alır arabasına atlar dolaşırdı her yeri. Hem köye inen ayı, kurt, tilki gibi mallara zarar veren hayvanları uyarı ateşleri ve tuzaklarla engellemek; hem de varsa güzel bir hayvan avlayıp etinden faydalanabilmek kendince görevi olmuştu artık.

Davet edilmiş olmak mutlu etmişti Yusuf'u çünkü uzun zamandır eline silah almıyordu. Ayıptır söylemesi iyi nişancıydı. Askerliğini yaptığı uzun dönemde komutanlarının gözüne girmiş ve atış konusundaki başarılarıyla hafızalara kazınmıştı.

Kenan gönülsüzdü gelmeye ama yakın dostunun çenesine dayanamamış olmalıydı ki şu an buradaydı ve gözleri Yusuf dışında her yere uğruyordu.

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin