bölüm 40

2.6K 159 89
                                    

İşten erken döndüğü için rahatça evdeki işlerini halletmiş, uzun zamandır aksattığı bir aramayı başlatarak annesiyle görüşmeye başlamıştı Kenan. Belki de bugün gördüğü şey yüzünden etkilenip geciktirmemesi gerektiğine karar vermişti. Eskiden on dakika sonrasına tahammül edemezdi konuşmaların, şimdiyse annesinin uzun uzun en gereksiz detaylara dahi girmesine izin veriyor, ses tonunun verdiği huzurla doluyordu içi. Balkonda otururken duyduğu adım sesleriyle refleks olarak aşağı eğilip baktığında sordu annesi:

"Ne oldu?"  Onları duyan aşağıdaki Yusuf başını kaldırıp yukarı baktı, şaşkın mavilerle karşılaştığında tepkisiz durdu.

"Ses duydum da merak ettim anne." dedi Kenan bakışmalarını sonlandırıp tekrar eski oturuşuna dönerken. "Biri mi geldi acaba dedim de."

"Kimmiş?" Yusuf ahşap korkulukların arasından seçilen yüzü seyretti. 

"Kimse değildi anne ya," Kenan da o aralıklardan göz temasını sürdürdü. "Lağım faresiydi sanırım." 

"Ne? Fare mi? Aman oğlum dikkat et." Kadın endişeli sözlerle konuşmaya başladığında aşağıdaki genç; çamur içinde kalan bedenine göz atıp kaşları çatılı hâlde yukarı çevirdi gözlerini. Kenan göz göze gelmeyi reddederek sırtını dönünce, başını sağa çevirip sinirle güldü Yusuf.

"Alıştık anne biz bu tür canlılara, sen de alış her seferinde aynı tepkileri verme." Eve ulaşmak için yanındaki yokuştan çıkmaya başlarken son duydukları buydu. 

"Oğlum nasıl alışılır o hayvana, kulağınızı burnunuzu yer siz uyurken anlamazsınız bile, eve girmesin tuzak kapan öyle şeyler alın koyun."

"Yok anne sandığın kadar tehlikeli değil buradaki, ben küçükken beslediğimiz hamster gibi tatlı bir şey aslında." Kenan deminki tepkisini göz ucuyla da olsa gördüğü Yusuf'un uzaklaştığını bildiği için rahatça söyleyiverdi. Annesi sözü geçen küçüklükle alakalı bir şeyler anlatmaya başladıktan bir süre sonra Yusuf da eve girebilmişti.  

Çamurlu kıyafetleriyle yaptığı rahatsız edici yürüyüş bittiği için şükrediyordu. Dış holde ilk yaptığı iş ayakkabılarıyla beraber çoraplarını çıkarmaktı bir yandan da anne oğulun telefon görüşmesine kulak misafirliği ediyordu. 

"Anne kapatayım mı ben şimdi sonra yine görüşürüz." Kenan, onun varlığından haberdar olduğu için konuşmayı bitirmek istedi.

"Sıkıldın tabii hemen."

"Hayır anne ondan değil, abartıyorsun." Bir de Yusuf'un neden çamur adam gibi geldiğini öğrenmek istiyordu, hemen.

"Tamam tamam peki, sonra yine görüşürüz." En son seviştikleri gün bu tipinden halliceydi.

"Görüşürüz anneciğim." Sonunu uzatarak şirinlik taslarken içi içini yiyordu.

"Sakın öğün atlama, biraz zayıf gördüm seni o tonton yanakların gitmiş."  Öğün denilen şeyin varlığını unutmuş olabilirdi. 

"Anne tamam bunu en başta da söyledin."

"Sen bir şeyi tek seferde anlamazsın biliyorsun." Yusuf biliyordu ve o sırada Kenan'ın temiz ayakkabı ve eşyalarını ayrıca yere serili kilimi kirletmemeye özen göstererek üzerindekileri dikkatlice çıkarıyordu.

Kadın konuşmayı bir kaç dakika daha uzatıp sonlandırdığında Kenan normal gözükmeye çalışarak-asla meraklı değil- balkondan çıkıp Yusuf'un yanına geldi. Üzerinde yalnızca iç çamaşırıyla kalmış çıplak hâliyle pislenmiş eşyalarını topluyordu. Daha düne kadar yanında bile kıyafet değiştiremeyen adam şimdi evde böyle rahatça dolaşabiliyor fakat bu Kenan'ın kalbine hiç iyi gelmiyordu.

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin