Yusuf eskiye göre daha sakin yaşayarak akışa bırakmıştı kendini. Geçmiş-gelecek bunlar önemsediği şeyler değildi bir süredir. Yüzünden eksik etmediği memnun ifadeyle bakıyordu etrafına. Günler öncesinde şahit olduğu yeşil manzara onu içinde bulunduğu durumdan daha da beter hâle getirip buhranlara sokarken şimdi huzur veriyordu.
Recep Ali'yle dağa çıkmışlar, hayvanlar otlarken onlar da yürüyüş yapıp kafa dağıtıyorlardı. Güzel saydıkları bir yerde durup dinlenmek için oturdular. Recep Ali çantasını çıkarıp omuzlarını rahatlatırken kuzenine baktı. Yeni öğrendiği bilgiyi paylaşmak için an kolluyordu şimdi tam zamanı olduğunu düşünerek:
"Ayşe biriyle görüşecekmiş." Oturduğu yerde paçasındaki dikenleri temizlemekle uğraşan Yusuf'a seslendi.
Uğraşıyla meşgulken öylesine karşılık verdi Yusuf, "Ee? Görüşsün."
Recep Ali bu tepkisizliğe başta şaşırdı sonra neyden bahsettiğini anlamamış olacağını varsayarak açıklamada bulundu.
"Evlilik görüşmesi Yusuf." Anında başını kaldırdı kuzeni.
"Kimle?" Hatırladığı kadarıyla en son ikisi görüşsün diye uğraşılıyordu. Recep Ali bir anda 'Senle.' dese ne yapacağını bilemez haldeydi.
"Ben de tanımıyorum daha, dayımların köyden biriymiş. Ayşe oradayken göz koymuşlar. Haber uçurmuşlar bizimkilere." Yusuf duyduklarıyla rahatlamayı umarken vicdanı göğsünü tırmalamaya başladı.
"Ayşe'nin haberi var mı?"
"Sen beni dinlemiyor musun? Görüşecek dedim sana, elbette var haberi."
"Kabul etmiş mi yani?" Bu durumu kabullenemeyen tek kişi Yusuf olmalıydı.
"Görüşmeyi kabul etmiş sadece, işler bundan sonra nasıl ilerler Allah bilir."
"Sana kim söyledi?"
"Annemler söyledi dün eve geçtiğimde. İlk başta ben de senin gibi anlamakta zorlandım, hiç beklemiyordum doğrusu."
"Ben de." Durgun mırıltısının ardından daha ciddi şekilde kuzenine çevirdi gözlerini. "Sen Ayşe'yle konuştun mu bu meseleyi?"
"Hayır öyle bir zamanımız olmadı. Kaldı ki konuşsam ne diyeceğim, gitsin deneyimlesin sonra konuşuruz." Yusuf iyiden iyiye baş gösteren iç sıkıntısıyla mı uğraşsa, kuzeninin umursamazlığına mı sinirlense bilemediği için hedefsiz bir öfkeyle çattı kaşlarını:
"Ne demek zamanımız olmadı? Çekemedin mi kenara?" Recep Ali de yüzüne ayna tutulmuş gibi kızgın bir ifadeye büründü.
"Ulan kız vermiş kararını ben daha ne diyeyim, görüşsün gelsin o zaman alırız hesabını."
"Adı neymiş görüşeceği kişinin?"
"Enes."
"Tam zibidi ismi. Sen de olacak mısın yanlarında?"
"Tövbe ya rabbim. Narin gidecek, beni ne yapsınlar?"
"Enes gerçekten zibidinin teki çıkarsa Narin ne yapsın?"
"Saçmaladın iyice Yusuf, ne bu halin? Niye hoşuna gitmedi?" Anlayamıyordu Yusuf, aşkından harap olan Ayşe'yi tanıyordu sadece. Yıllardır beklenti içinde olan kız şimdi ne olmuştu da başka biriyle görüşmeyi kabul etmişti? Bunları Recep Ali'ye söyleyecek değildi o yüzden konuyu başka bir yere getirdi:
"Köyde mi yaşıyormuş o da?"
"Hayır. Senin gibi işte yaz için gelmiş sadece, normalde Ankara'da yaşıyorlarmış."