İçeri girenler dışarıda bırakın her umudu*

4.2K 310 573
                                    

Gitmemekte ısrarcıydı Yusuf'un yanına, çoğu akşam dedesinin evinde vakit geçirip misafirhaneye onlar uyuyunca dönen ya da hiç gelmeyen gence yardımcı olmak adına, onu rahat bırakıyordu. Yoksa yok. İstemiyorsa istemiyor. Her şey bu kadar basitti işte. Ya da değildi bilemiyordu yani şu anda bir öğle vakti, güneşin altında, çalıların arkasına saklanmış, gözlerini kırpmadan seyrettiği kapıdan çıkanları kontrol etmekle uğraşıyordu. Çömelmekten uyuşup ağrımaya başlayan ayağını hareket ettirerek biraz daha sakladı kendini. Evet en son tartışmalarının üzerinden dört gün geçmişti, Yusuf'la görüşemiyordu belki ama bu onu takip etmeyeceği anlamına da gelmiyordu. Sonuçta onun haberi olmadan istediğini yapmakta özgürdü. Camii avlusundan çıkan son insan olduğunu düşündüğü yaşlı adamın da ağır hareketlerle uzaklaştığını görünce içine çöken kıskançlığı açığa çıkararak eline gelen otları yoldu.

Namaz vakitlerinden çok önce camiye giden Yusuf ne hikmetse en son çıkan insan oluyordu. Yeni tanıma şerefine eriştiği imamla aralarından su sızmadığı belli olan gencin hakkında öğrendikleri olmasaydı, bunların hepsini imanına bağlayabilirdi fakat gelin görün ki bu artık o kadar kolay değildi. Yusuf içinde ne olduğu belli olmayan gece denizi değildi artık, gün doğumu yansımış bulanık bir su gibiydi. Şüphe ediyordu her hareketinden; konuşmasından daha başka manalar çıkarmaya çalışıyordu. Yanında oturup sigara içtiği o geceyi unutamıyordu mesela:

Kapıyı yüzüne kapatıp odaya girince bırakmamıştı peşini, içeri girip arkası dönük kıyafetlerini değiştirmekle meşgul gence seslenmişti bir iki kez. 'Uyu sonra konuşuruz' cevabını alınca daha da sinirlenmişti.

"Ya sonrası mı kaldı? Beni ne hâle getirdiğinin farkında değil misin? Konuşmayacaksan niye geldin ulan o zaman balkona?" Yatağına oturup yanıt beklemiş ama Yusuf onu duymazdan gelmeye devam edince çıldırırcasına saçlarını karıştırıp ayağı kalkmıştı.

"O her gün gidip ördüğün duvarlar var ya hani uğraştığın tuğlalar, yemin ediyorum onlar bile dile gelirdi şu hâlimi görseler. İnsan gibi konuşmak çok mu zor?" Adımlayıp yaklaştığı bedenin sık nefeslerini daha net duyunca sinirlendiğini düşünmüş biraz daha üstüne oynamak için omzuna dokunmuştu. "Senden uzak kalmaya çalışmak, bu duygularla baş etmeye çalışmak sandığından daha zor." Yanan parmak uçlarının altında irkilen bedeni, o an anlamamış ama gece boyunca kafasında oynayan sahneler sayesinde fark edebilmişti veya uydurmuştu kafasında. Önemi mi vardı bunun? Kayda değer bir tepki dahi alamayınca parmaklarını beline doğru sürüklemişti. Şimdi bile hatırlayınca kalp atışlarına engel olamıyordu, emindi kesin şuurunu kaybetmişti yoksa bu cesareti nereden bulacaktı? Ancak şuurunun geri gelmesi çok uzun sürmemiş, Yusuf'un ağır ve soğuk sözleri çökmüştü üzerine:

"Eğer bahsettiğin kadar acımasız biri olsaydım o parmaklarını kırardım." Bedenini Kenan'a çevirip gözlerine kitlenmişti bakışlarıyla. Yine farklı sebeplerden sıklaşan nefesler birbirine karışırken yeşil gözlerdeki öfke karartılarına şahit olmak Kenan'ın buz kesmesine sebep olmuştu.

"Ama yapmıyorum. Yapmam da. Bu zamana kadar Sana gayet müsamahakar davrandım, her yaptığını görmezden geldim, sen de bunun farkında ol diye söylüyorum. Artık daha fazla uğraşma benimle. Zaten gidiyorsun tatsızlık çıkmasın." Bunları söyledikten sonra göğsünü sertçe itip bir hışımla çıkmıştı odadan. Sonra da misafirhaneden.

Kenan hatırına gelen cümlelerin ardından vücudundan geçen titremeye engel olamamıştı yine. Söylenen onca şeyden sonra niye burada olduğunu merak edecek hâlde değildi çünkü kafasında uydurduğu bir başka vehme daha inanmıştı. Yusuf'la hoca arasında bir şeyler olduğundan artık ciddi anlamda şüpheleniyordu. Gitmeden bunu açığa çıkarıp Yusuf'un yüzüne vurmak istiyordu söylediklerini.

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin