bölüm 7

4.1K 335 144
                                    

Kenan yeni oluşmuş bataklıktan Vedat'ın uzatmış olduğu eline tutunarak çıktı ve karşıda çalışan iş makinalarını seyretmeye başladı.

10 gündür buradaydılar, birçok birimin içinde bulunduğu yoğun toplantılardan ve keşif gezilerinden sonra nihayet çalışma başlamıştı.
İş bölümü yapılmış yeni kanal sisteminin sorumluları onlar olmuştu. İşin düzgün ilerlemesini istiyorlarsa her an takipte olmalılardı ve bu iki genç bellerine kadar boka batmayı göze alarak hırsla çalışıyorlardı.

Vedat paydos saatinin geldiğini herkese haber verip baretini çıkardı. Art arda nefes alarak koku duyusunu aktifleştirmek ise de başarılı olamamıştı.

"Ulan biz alıştık bu kokulara da Yusuf'a yazık, çocuk bizden sonra banyoya girmeye çekinir hâle geldi." Yalandan bir üzüntüyle bunları söyledikten sonra güldü.

"Ben hiç fark etmedim çekingenliğini, hayatından memnun gibi duruyordu."

"Valla abi bizden erken eve gelip işlerini hallediyor, normalde bu kadar aceleci davranmazdı." Kenan yaşadıkları günleri şöyle bir gözden geçirince eli yüzü çamura -biraz da boka- bulanmış arkadaşını başıyla onayladı ve güldü. Cidden işe başladıklarından beri bir farklıydı Yusuf.

"Hangi suçunun günahını çekiyor kim bilir?" Dedi gülmeye devam ederken.

Yürümelerini bitirmiş çoktan soyunma odalarına gelmişlerdi. Oda denildiğine bakmayın basitçe konulmuş konteynerlardı bunlar. Temiz kıyafet poşetlerini alıp duş alacakları yere geçip bir güzel temizlendiler. Bol bol duş jeli ve şampuanla yıkanmalarına rağmen misafirhaneye döndüklerinde yine banyoya giriyorlardı ancak o malum kokudan tam arınamıyorlardı.

İkisi de temiz ve tamamlanmış bir hâlde olduklarından emin olduktan sonra çıkıp belediyenin tahsis ettiği hizmet aracına binip kaldıkları yere gittiler.

Arazi aracı olması sebebiyle hâlâ tam kurumamış yollardan rahatça geçebiliyorlardı. Kenan ön koltukta başını yaslamış uyumaya başlamışken direksiyon başındaki Vedat onu eliyle dürttü.

"Şuradan biraz su içelim lan acayip susamışım."

Mavi gözler açıldığında arabanın durduğunu fark etmişti arkadaşı kapıyı açıp çıkınca o da onu taklit ederek yanına gitti.

Bugün doğru düzgün su içmeye vakit bile bulamamışlardı. Bir gözünden Vedat bir gözünden Kenan kana kana su içerken köyden bir kaç kişi arkalarında sıra beklemeye başlamıştı bile. Kenan arkasına bir bakış atıp geri çekildi ve arkasındaki kızın elindeki kaplara su doldurmasına izin verdi.

"Çalışmalar yüzünden sık sık su kesintileri oluyor biz de buraya muhtaç kalıyoruz." Dedi teyzenin biri hayıflanarak.

Teyze onların kim olduğunu elbette biliyordu aslında tüm köy tanıyordu onları ve bu sözleri bir suçmuş gibi alınmalarını bekliyorlardı. Kenan''ın ona cevap vermediğini görünce Vedat sevimli bir gülümsemeyle:

"Hepsi sizin iyiliğiniz için teyzeciğim, bir daha felaket yaşayıp her yerin zarar görmesini istemiyorsanız katlanacaksınız." Dedi. Kadın aldığı bu sevimli tavırla mahcup bir hâl aldı.

"Ah, evladım ben size mi diyorum. Siz de emir kulusunuz, Allah razı olsun evinizi yurdunuzu bırakıp geldiniz buralara kadar bizim için emek harcıyorsunuz."

"Estağfurullah teyzem." Dedi Vedat ve vedalaştı kadınla. Umursamaz tavırlarıyla bir ergenden farksız olan 2 metrelik dev arkadaşının omzuna kolunu sarıp arabaya doğru ilerlediler.

İçeri girip oturduklarında Kenan sıkıntılı bir nefes verip küfretti.

"Sanki babamızın hayrına geldik kodumun köyüne, şu tavırlara bak!"
Vedat, Kenan'a nazaran her daim daha ılımlı ve politik olmuştu bu yüzden arkadaşının bıkkınlığını almak üzere bir süre onunla konuştu. Bu işe başlamalarının sebebini, liseden beri kurdukları hayalleri, en iğrenç bataklıklara batma pahasına neden hâlâ heyecanla bu işi yaptıklarını hatırlattı ona.

Ailelerinin karşı çıkmasına rağmen ikili bu mesleği seçmişlerdi. Puanları sayesinde çok iyi yerlere gelebilirlerdi ama onlar bu işi seçmişlerdi. Her çalıştıkları planın sonucunu görünce bu dünya için bir iyilik yapmış olduklarını düşünüp kendilerini mutlu ederlerdi. İlerde evlatlarına temiz bir gelecek bırakmak için buradaydılar.

Tüketim çılgınlığına tutulmuş insanlığın çöplerini ileriki nesillere bırakmaya hiç niyetleri yoktu bu yüzden bu mesleğe gönül vermişlerdi.

Arabada bu konuşmalar geçip eski hatıralar yâd edilirken Kenan'ın gözü çeşme başındaki birine takıldı.

Sıra bekleyen genç kız onlara dönük bir hâlde arkadaşıyla muhabbet ediyordu. Kenan onu incelemekten kendini alıkoyamadı. Parıldayan yeşil gözler, beyaz ten, konuştukça yüzünde oluşan gülücükler ve o gamzeler. Ne tatlı kız diye geçirdi içinden.

Vedat arkadaşının daldığı yere baktığında gördüğü kızla sesli bir şekilde güldü.

"Dikkat et ha, Karadeniz kızı sonuçta ağıma takayım derken bekarlığından olma." Kenan pişkinlikle güldü.

"Daha çok gencim, merak etme ben adımlarımı sağlam atarım." Hâlâ kızı süzüyordu yanına gitme fikrine kapıldıysa da etraftaki kalabalık sebebiyle bundan vazgeçti. Bu köy küçük yerdi nasıl olsa bir yerlerde yine denk gelirlerdi. "Hadi sür lan arabayı çok acıktım bir an önce yemeğimize kavuşalım."

Vedat kontağı çevirip artık gözü kapalı gidebileceği misafirhaneye yol aldı.

//////////////////////

"Keşke hangi yemeği kimin yaptığını bilsek de en iyisiyle devam edebilsek."
Vedat ekmeği bölüp ağzına attıktan sonra devam etti:

"Yani tabii herkesin yemeği güzel nimete lafımız yok ama el lezzeti diye bir gerçek var." Yanındaki çocuk başını sallayıp onu onayladı.

Karşısındaki arkadaşı ise hâlâ tıkınmakla meşguldü.

"Seni bilemem ama ben bu seferkini beğendim." Dedi Kenan.

"Ben de beğendiğim için böyle dedim zaten. İki gün önceki neydi öyle ya? Yorgun olmasaydım kalkıp ben yapacaktım bir şeyler." Yanında oturan çocuk güldü.

"Güzel olmadığını söyleseydiniz ben hazırlardım size bir şeyler."

"Olsun oğlum sen de çok yoruluyorsun. Kıyamazdım Yusuf'uma." Masadaki üç genç güldü.
Kenan, Vedat'ın herkese karşı gösterdiği bu samimi tavırları hep garip bulmuştu ama artık daha da garip bulduğu ilk tanışmasında kendine çöp gibi davranan adamın, onun bu tutumuna çok kolay bir şekilde alışmasıydı. Sanki 40 yıllık dost gibiydiler. Arada arkadaşını kıskanırken bile buluyordu kendini.

Masa başında koyu bir sohbete dalmışlarken çalan kapıyla duraksadılar. Kenan ayaklandı.

"Ben bakarım." Dedi ve iki çocuğun sohbetine devam etmesini sağladı.

Kapıya gidip açtığında karşısında duran "bu köy küçük yer nasıl olsa bir yerlerde yine denk geliriz" kuramının kanıtına bakıyordu.

Kuramı onu afallatmışken kızın "İyi akşamlar." Demesiyle kendine geldi.

"İyi akşamlar." Dedi gülümseyerek.

"Bu saatte rahatsız ediyorum kusura bakmayın ama Yusuf içerde mi?"
Diye sordu merakla. Uzun boylu genç, kızın sorduğu soruya şaşırdığını belli etmeden,

"Evet içerde, çay içiyorduk buyur sen de gel." Diye davet etti güzelliği göz kamaştıran kızı.

"Yok sağ olun ama kapıya çağırır mısınız? Konuşmam gereken bir konu var da."

Kenan reddedildiği için bozulmuşsa da yine belli etmemeye çalıştı.

"Tabii, ben gidip çağırayım." Kızı arkada bırakıp mutfağa ilerlerken bir yandan da alakalarını bağlamaya çalışıyordu. İlk görüşte etkilendiği kızın Yusuf'la arasında bir şeyler varsa bu onu üzerdi. Alt tarafı biraz takılacaktı Kenan, eğlencesine giden yolda herhangi bir taşa takılmak en son istediği şeydi.

-

Bu güzel kız kim acaba ;))

FÂRİĞ OLMAM EYLESEN YÜZ BİN CEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin