"Esselamu aleykum ve rahmetullah"
Cemaatle beraber soluna selam verip kolundaki saate baktı. Geç kaldığını fark edince tesbihatı beklemeden alelacele camiden çıktı ve dükkana doğru yürümeye başladı.
Yüzüne çarpan hafif esinti; sabahın ferah havasının yanı sıra ağır içki, çöp ve kusmuk kokularını da yanında getiriyordu. Bu caddenin işlek oluşu kazançlarını güzel etkiliyordu fakat erken saatlerini sevmiyordu. Aynı zamanda gece geç kapattıkları zamanları da. Gündüz bir şekilde çekilebilir oluyordu. Her telden insan vardı. Bu saatlerde sadece, kuytu barlardan ya da gece kulüplerinden çıkıp evlerine giden insanlar vardı.
Dükkanın kapısına yaklaşınca elini ceketine götürüp anahtarı çıkardı.
Tiz kadın kahkahaları erkeklerin boğuk seslerine karışırken açılan kepenk sesleri de onlara eşlik ediyordu. Bu güzel caddenin güzide dükkanları için yeni bir gün başlıyordu.
Güzel bir gün olması dileğiyle besmele çekti ve kilidi açtı. Kepengi kaldırmaya yeltenirken arkadan birilerinin ona doğru yaklaştığını fark edip hızlıca döndü.
Bir kadın ve bir erkek sohbet ederek ona doğru geliyordu. Sallanmalarından sarhoş oldukları belliydi. Rahatlayıp önüne döndü. Sonuçta tinerci de olabilirdi. Kepengi tutup aşağı doğru baskı uygulayınca bir anda yukarı kalktı ve dükkanın camekanı ortaya çıktı. İç kapının da kilidini açıyorken,
"Aşkım," dedi arkasındaki kadın. "Baksana çikolatalar ne kadar güzel duruyor hadi alalım." Sarhoş olduğundan kelimeler ağzında yuvarlanıyordu. Onları duymamazlıktan gelip içeri girerken arkasındakilerin de onu takip ettiğini fark etti.
Arkasını dönüp, kapıda durmuş tezgaha bakan bir yandan da gülüşüp fısıldaşan ikiliyi inceledi.
Onlar bir şey demeden konuşmaktansa sessizce işine bakmayı yeğledi. İlk olarak ışıkları açtı. Kadın heyecanlı bir şekilde:
"Vay, ışıklar açılınca daha da harika gözüktüler. Aşkım hadi." Mızmızlanmaya yakın bir tonda söyleyerek sevgilisini ikna etmeye çalıştı.
"Tamam," dedi genç adam ve içeri girdiler.
"Pardon, bakar mısın?""Buyurun." dedi olduğu yerden.
"Bize biraz atıştırmalık tatlı şeyler ayarlar mısın?"
"Elbette, paket olacak değil mi?" Bu bir soru değildi.
"Hayır burada oturacağız." Dedi kadın ve tezgaha yaklaştı.
"Affedersiniz beyefendi ama dükkanı yeni açtım, siz de gördünüz. Henüz oturulacak hâlde değil. Ayrıca çok az tatlım var."
Karşısındaki adam onu süzüp kadına döndü, elini beline attı. Hareketleri yavaştı ve bu kadını alıp gideceğini zannettirmişti.
"Seçtin mi bebeğim?"
Görmezden gelinen dükkan sahibi bunlara laf anlatmakla kendini yoracağını anlayıp tezgahın arkasına geçti. Eline bir kutu alıp bekledi.
"Şundan, şundan, şu da olsun, bunun rengi harika, bu da, bu da." Kadın konuşmaya devam ettikçe sonunun gelmeyeceğini anlamıştı. "Ya ben karar veremiyorum hepsinden olsun." Deyince rahatladı. İşi kolaylaşmıştı.
Kutuya eline gelen çikolatayı, şekerlemeyi atmaya başlayınca adam konuştu:
"Ne yani bizi bu hâlde gönderecek misin?"
"Ne varmış hâlinizde? Dükkanı toparlamam lazım."
"Ama açıksınız." Dedi kadın ve seke seke uygun bulduğu masaya gidip sandalye indirdi.