Yeni bölüme hoş geldin/hoş geldiniz. Keyifli okumalar dilerim,
Nicholas ve Elizabeth partiye saat 20.00 da gideceklerdi. Nicholas biraz erken çıktı ve 19.45'te partide beklemeye başladı. Çok heyecanlıydı. Elizabeth ise her zamanki gibi aşırı soğuk kanlıydı. Yanına ne olur ne olmaz diye bir çakı ve uyutmak için ilaç aldı. Partiye geldiğinde saat 20:05'ti. Elizabeth'in en sevdiği gece saati... Elizabeth'in gözleri Nicholas'ı aradı. Bulduğunda selam vermeden Nicholas için içki ve kendisi için kola aldı. Ona doğru yürümeye başladı. Bu işin uzun sürmesini istemiyordu. İçkiyi Nicholas'a verdi.
Nicholas ilk baş içmek istemedi. Elizabeth'te güldü ve şunları söyledi: (Nicholas'ı gaza getirmek için söyledi)
"Hadi ama bir içkinden mi korkuyorsun? Hiçbir şeycik olmaz. İç gitsin. Hadi ama bana güvenmiyor musun? Beni seviyorsan iç."Nicholas, Elizabeth'in ağzından "Bana güvenmiyor musun? "sözlerini duyar duymaz gaza geldi ve onu kırmamak sevdiği için içti. Hızlıcada sarhoş oldu.
Tamda Elizabeth'in planladığı gibi oldu. Elizabeth o içtikçe biraz daha getirdi ve daha çok içirdi. Nicholas 4 bardak içti. Kafası iyice güzel oldu ve Elizabeth'e aklından ne geçerse düşünmeden söyledi. Elizabeth duymazdan gelir gibiydi.
Nicholas'ın ceplerini aramaya başladı. Ancak bir türlü anahtarı bulamadı. Doğru ya o anahtar ile gezicek değildi. Bunu nasıl akıl etmediyse. Hızlıca bir şeyler düşünmeliydi. Aklına iki plan geldi.
Birinci plan; Onun evine gitmeyi teklif edicekti. Tabii Nicholas hemen kabul ederdi. Onların evine gittikten sonra onu uyutur veya yanındaki bez ile bayıltırdı. Ardından evi arardı.
İkinci plan; Hiç uzatmadan Nicholas'tan anahtarı isteyecekti.
Hangisini deneseydi acaba. Birinci planın geri dönüşü yoktu. Evde biriside varsa daha kötü olurdu. O yüzden ilk önce 2.planı deneyecek işe yaramazsa 1.plana geçicekti.
Elizabeth:Nicholas sana bir şey sorabilir miyim?
Elizabeth'in sorusunu zar zor duyan Nicholas şunları dedi.( Bir an önce Nicholas'tan kurtulmak istiyordu. Onu sinir ettiği için kızgın cevaplar veriyordu.)
Nicholas: Tabii sor canımın içi.
Elizabeth: Öncelikle öyle hitaplarda bulunmazsa sevinirim. Neyse ben soruma geleyim. Şeyy... Acaba kaymakamlığın anahtarını bana verebilir misin?
Nicholas: Ne yapıcaksın onunla?
Elizabeth: İşim var işte. Vericek misin vermiyecek misin?
Nicholas: Önce bir şartım var. -kıkırdar- Bizim eve gelsene.
Elizabeth: Neden?
Nicholas: Yoksa vermem. Nedeni yok.
Elizabeth: Tamam.
Beraber eve gittiler. Nicholas ilk önce Elizabeth'e anahtarı verdi. Elizabeth ardından yanına aldığı uyutucu etki gösteren ilacı mendile döktü. Mendile ağzını kapattı ve Nicholas'ı bayılttı. Ardından klubesine geri döndü. Yorucu birgün olduğu kesindi.
Yatağına uzandığında ne yapıcağını düşünmeye başladı. Bir plan yapıcaktı yine. Kaymakamlığa girecekti. Ancak güvenliği atlaması gerekiyordu bunu nasıl yapıcaktı ki. İkisinide vursa nasıl olurdu acaba. İkisini vurmayı deniyecekti. Ardından kaymakamın odasına girecekti ve yazılı emirler vericekti. Uyumadan daha fazla plan yapmak istedi.Ancak çok yorulmuştu ve uyuya kaldı. Erken bir saate kaymakamlıkla ilgili planını uygulaması gerekiyordu. Fakat çok geç kalktığı için planı bir sonraki güne iptal etti.
Elizabeth ne yapsam diye düşündü. Kıyafetlerinde göz gezdirdi. Hiç doğru düzgün kıyafeti yoktu. Çoğu annesinin eski kıyafetlerindendi ya da annesinin çaldığı kıyafetlerdi. Elizabeth insanları öldürmek istemiyordu. Ancak annesinede ulaşmak istiyordu. Martha'nın söylediği söz geldi aklına. "Bana ulaşana kadar herkesi öldür." Elizabeth'in annesine ulaşması gerekiyordu. O yüzden öldürmeliydi. Elizabeth için annesi çok iyi bir kadındı. Neden hala onun iyi olduğunu düşündüğünü kendiside bilmiyordu. Onun dışında kimse annesini sevmiyordu. Elizabeth'te annesi ile aynı kaderi paylaşıyordu. O da kötü birisiydi. Onuda kimse sevmiyordu...
Elizabeth'in gözünden bir damla yaş geldi. Düşüncelerini dağıtmaya çalıştı. Acıkmıştı. Nereden kıyafet bulabilirdi ki? Bir marketin deposuna mı uğrasaydı? Çöpten mı alsaydı? Çöpten aldıklarını yiyecek kadar küçük duruma düşmek istemiyordu. Bir marketin deposuna girip ordan bir şeyler almaya karar verdi. Yüzüne bir maske geçirdi. Marketlerin deposunda güvenlik kameraları mutlaka olurdu. Tanınmaması içinde maske yeterliydi. Gözüne kıstırdığı bir marketin arka kapısını maymuncuk ile açtı. İçeride birisi vardı. Üstümdeki formadan belliydi ki o markete çalışan birisiydi. Elizabeth ne kadar soğuk kanlı olursa olsun çalışanı görünce kalp atışları hızlandı.
Çalışan: Sende kimsin? Hırsız mı?
Çalışan bir sürü soru sorarak Elizabeth'e yaklaşıyordu. Elizabeth yutkundu. Derin bir nefes aldı. Parmağını geriye çekti. Vicdanı içten içe sızlıyordu. İşte silahın sesi yine kulaklarını çınlattı. Adam yere yığıldı. Elizabeth hızlıca eline ne geçerse aldı.
Tüm olanlardan sonra Elizabeth klubesine geri döndü. Eşyaları gerekli yerlere yerleştirdi. Yatağa uzandı. Derin bir nefes aldı. Elizabeth ne düşüneceğini bilemiyordu. Duyguları çok karışıktı. Boş boş tavanı seyretti. Ardından "Belli ki kader kötü olmamı istiyor. Yoksa bunları yapmama izin vermezdi."
"Kötüler olmasa iyiler tanınmazdı. Bazen kötü olmak gerekir."diye de kendini avuttu.
***
Saate alarmı kurdu. Sabah erken kalkması gerekiyordu.
~ BÖLÜMÜN SONUNA GELDİNİZ ~
Umarım bölümü ve hikayeyi beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen. Düşünceleriniz benim için çok önemli. Sorunuz varsa yorumlar kısmında belirtebilirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakal!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN ANNE
Aventura"Seninle aynı kaderi paylaşmak, can yakıyor. Hayatımı sana adamıştım. Artık sen yoksun. Sen yoksan bende yokum. Her şey senin içindi anne. Elveda..." Elizabeth adında bir kız. Her şey Tony'nin ailesini terk etmesi ile başladı. Annesi yüzünden gözü...