33. bölüm

8.7K 528 56
                                    

Bana dönen o gözlere aldırmadan sınıftan çıktım. Kafamın içinde durmadan öğütler yağdıran adam şimdide bedenimi ele geçirmeye çalışıyordu. Neymişmiş benim iyiliğim içinmiş. Böyle gidersem öldürceklermiş. Kimseye değer vermemem lazımmış. Onaneki bundan. Bir karşıma çıksa direk kafasını kopartacaktım ama beynimle oynayıp duruyordu. Koridorlarda içinden söylene söylene yürürken arkadan bir kapı sesi geldi. Yanımda birden Ken belirdi. "Ne oldu" diye sordu benimle beraber yürüyerek. Herkese herşeyi anlatcak değildim. Kardeşim olsa bile. "Hiçbirşey" i öyle bir dedim ki inanmaması mümkün değildi. Aşağı inip kantinden kan aldık. Kan satan bir kantin değişik oluyordu tabi. Beraber yudumlarken kan dolu ağzını açıp "sen neden evine gitmiyorsun" diye sordu. "Ağzında yemek varken konuşma. Hem nerden biliyorsun ki uğramadığımı" dedim. Bardağı masaya yavaşça itip arkasına yaslandı. "Ben nerdeyse hergün gidiyorum. Hiç karşılaşmadık senle" dedi. Yuh. Papucum dama atılcaktı. "Gerçi sen niye bizde kalmıyorsun" diyince ağzını oynatarak yuh yaptı. Ardından "elena o kadarda hızlı gitmem. Soru işaretlerimi cevapladıkları için gidiyorum" dedi. "İyi peki öyle olsun" diyerek sırıttım. O sırada herkes kantine doluştu. Bende fırsattan istifade Ken'in yanından kaçtım. Okuldan çıkıp biraz koştum. Şu kafamın içinde konuşan adama derdini sormak lazımdı. Kimsenin olmadığını anlayınca bir ağacın dibine oturup gözlerimi kapadım. "Senin derdin ne" diyince başladı konuşmaya.

+Elena iyiliğini senin düşünmediğin kadar düşünüyorum. Öleceksin diyorum.

- sen kimsin söyle.

+ Tanımıyorsun ama çok güçlü bir büyücüyüm. Dedi. Bende bunu kitabı yazan o geleceği gören sanmıştım. E peki bu o değilse neden benim yaşamamı istiyorduki.

- Neden ölmemi istemiyorsun ve öleceğimi nerden gördün.

+ öleceğini arkadaşım aracılığıyla gördüm. Seni yaşatmamı istedi.

- arkadaşın kim. Doğru düzgün cevapla şunu

+ kitabı yazan adam.

Dedi. Yuh.  Neler dönüyormuş neler. Adamların beni korumaya çalıştığına mı sevinsem, öleceğime mi üzülsem bilemedim. Harbiden yaşamak için kötü biri olmam lazımdı. Yoksa şu adam her tarafımı morartacaktı. Ama sevdiklerimden vazgeçmek istemiyordum. Ken, sera ve juliaya güvenmesemde stefan ve babam beni asla öldürmezdi. Kene güvenebilirdim ama işkence çektirirlerse öldürebilirdi. Ne yapıcağımı bilmiyordum. Aynı evde yaşadığım kişilerden nasıl nefret ediyor gibi davranabilirdim ki. Onlar bu kadar iyiyken bana karşı. Belkide onların benden nefret etmesini sağlayabilirdim. Evet aslında bu iyi bir fikirdi. Tekrar okula döndüm. Havalı havalı yürüyerek içeri girdim. Aşağıda birkaç öğrenci vardı. Sanırım ders başlamıştı. Sınıfıma çıktım ve kapıyı bile tıklatmadan içeri daldım. Öğretmen ayakta geze geze ders anlatıyordu. Öğretmenin sandalyesine oturup ayaklarımı masanın üstüne koydum. Sinirle bakarak "ne yapıyorsun sen terbiyesiz. İçerde öğretmen var düzel hemen" dedi. Kahkaha atarak "düzelmezsem ne olur" dedim. Tam yanıma gelip kaldırcaktıki bir anda yere diz çöktü. Şaşırmış gibi yaptım. Sonrada güldüm. "Beni hemen kaldır" diye söyleniyordu. Herkes bana pislikmişim gibi bakarken bende hala gülüyordum. Sonra içeri müdür geldi ve "Elena derhal odama" diye emredip çıktı. Adamın yanından geçip kapıdan çıktım. Çıktığım an serbest bıraktım. Müdürün odasına girer girmez "onlarda güçlüsün diye saygısızlıklarına göz yumamam. Bu nas bir terbiyesizlik" diye bağırmaya başladı. Bende koltuğa oturup "hayat dersini boşverinde cezamı verin çıkıyım" dedim. Önüme eğildi ve "bir dahaki en küçük hatanda okuldan atılırsın" diye fısıldadı. Sanki çok korktum. Atılırsam atılıyım. Zorlada kalabilirdim okulda. Odasından çıkıp geri sınıfa girdim. Girer girmez hoca hızla gırtlağıma yapıştı. Sakince elini geri çekip "birdaha sakın böyle birşeye kalkışma" diyerek yerime oturdum. Yanıma tekrar gelerek "tenefüste odama çıkıyorsun" dedi. "Ne yapcan öldürüp, cesedimi parçalara ayırıp kurt arkadaşlarına mı verecen" diyince sinirle geri yerine döndü. Ders anlatmaya devam etti. Ken arkasını dönüp "adam sana hiçbirşey yapmadı. Neden böyle birşey yaptınki" diyince "sanane. Sen dön önüne" dedim. Kötü olmam gerekiyordu. Aslında herkesten güçlü bile olsam acınacak haldeydim. Kendim için, ölmemek için etrafımdaki sevenlerimi kendimden uzaklaştırıyordum. İstemiyordum böyle olmasını. Ben insan kalmak istiyprdum aslında. O kanı içtiğim o gün kendimi öldürmüştüm zaten. Kendimden nefret ediyordum. Kafamı sıraya yasladım ve uyumaya çalıştım. Başarmıştım da.

Gözlerimi yanağıma aldığım bir öpücükle açtım. Stefan'dı bu. "Hadi uykucu gidiyoruz" diyince uyuşuk uyuşuk kalktım. Kende bizimle yürüyünce Stefan'a sorar gözlerle baktım. "Ne var arkadaşımı getiremiyormuyum. İki kız arasında yaşamak zaten yeterince zor" diyince tek takıldığım kısım arkadaşım demesiydi. "Siz ne zamandan beri arkadaşsınız" diyerek önce Ken'e sonra Stefan'a döndüm. İkiside güldü. Stefan gülmesini kesmeden "bugünden beri" dedi. Hep beraber güle eğlene eve gittik. Sanırım şu kötülüğü başaramıcaktım. Ölürsem ölüyüm. Hayatımı doya doya yaşamadıktan sonra uzun yaşasam ne olacaktı. Ani karar değişikliklerimi takip etmek imkansız. Eve geldiğimizde serayla mutfağa girip fırına tavuk koyduk. Ben tavuğu koyar koymaz içeri gittim. Sera pilav yapcaktı. Maç izleyen erkeklerin arasına atlayıp kumandayı Stefan'ın elinden kurtardım. Televizyonu kapayınca hemen söylenmeye başladılar. "Hiç kusura bakmayın sizinle maç izleyemem. Hadi film açalım" dedim. Stefan "ben flaşı getiriyim filmler vardı" deyip odasına çıktı. İki dakika sonra geri geldi. Serada mutfak kapısından çıkıp "bu haksızlık ama ya. Ben niye yemek yapıyorumda siz keyif yapıyorsunuz" dedi. Bende gülerek "hadi canım hadi fırına bak tavuk yanmasın" dedim. Stefan o arada flaşı televizyona takmıştı. Filmlere baktığımızda Lucy'yi seçtik. Bilim kurgu filmlerini hep sevmişimdir. Serayı bekledik. Gelincede koltukta dizilip açtık. Gerçekten hoşuma gitmişti. Kız sonunda yok olsada intikamını almıştı. Film biter bitmez yemekleri hazırlayıp yedik. Sonra sıkıla sıkıla oturduk. Zil çalınca Stefana dönüp "birini mi bekliyordun" dedim. Hayır deyip koltuktan kalktı. Ardından ben kalkıp "sen otur ben açarım" dedim. Kapıyı açtığımda ise karşımda genç yakışıklı biri dikilmiş duruyordu. "Buyrun" deyince "Elena nerdeyse her gün konuşuyoruz. Sonunda tanışma fırsatı bulduk." dedi.

Merhaba arkadaşlar yine ben. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Yazım hatalarım olmuş olabilir. Telefondan hızlı bir şekilde yazıyorum. Voteler çok az lütfen okuyup beğendiyseniz voteleyin. Birtek tıklıcaksınız bişey kaybetmezsiniz. Her türlü yorumunuzu bekliyorum. İyi okumalar. :)

Neyim benHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin