Gözlerimi açtım. Kendi odamdaydım ve serum takılıydı. Kan veriyorlardı. Etrafımda göz gezdirdiğimde ise Julia , Eric , Shane, babam , sera ve hatta Stefan'ı bile gördüm. Julia dibime oturup gülerek ''sonunda uyandın'' dedi. Yattığım yerden dikelip ''kaç gündür baygınım'' dedim. Eric sinirle söze atlayıp ''kaç gündür ölüyüm dicektin heralde'' dedi. Julia gülerek elimi tuttu ve ''2 gündür'' dedi. Herkes hem öfke hem mutluluk içerisindeydi. Yüz ifadelerinden bu anlaşılıyordu. Tabi shane hariç. O daha çok şaşırmış gibiydi. Tek kaşımı kaldırıp ''neye şaşırdın'' dedim. Heyecanla ''kopan kafanın nasıl birleştiğini görmen lazımdı. O kadar enteresandı ki. Sen gerçekten çok garip bir yaratıksın.'' dedi. ''Ne yani sen kafamı uçurduğunda da böyle olacağı belliydi. Neden bu kadar şaşırdın'' dedim. Gülerek ''asıl şaşırdığım nokta sen nasıl kendine değer vermezsin. Egoist gibi duruyorsun'' diye karşılık verdi. Doğru söylüyordu ama bilmediği bir şey vardı. Kendini beğenmiş gibi duranlar asıl özgüvensiz olanlardı. ''her yerde yazana inanmayacaksın kardeş'' dedim ve serumu çıkardım. Kan iyi geliyordu aslında. Bu yüzden kalanı içtim. Ağzımın çevresinin kan olduğunu hissedebiliyordum. Bu hoşuma gidiyordu açıkçası. Egom tatmin oluyor. Yattığım yerden kalktım ve lavaboya doğru yürüdüm. Onlarda aşağı indiler. Aynadan kendime baktığımda soluk ten ve morarmış dudağımdan eser kalmamıştı. İyi beslemişler. Yüzümü yıkadım ve bende aşağı indim. Hepsi koltuklara yayıla yayıla oturuyordu. Ericle seranın ortası boştu ve o araya oturdum. Babam sinirli gözlerle bana bakıyordu. Julianın gözlerinin de ondan farkı yoktu. Ericin bakışına bakmamama rağmen hissedebiliyordum. Ortam bayağı sessiz olmuştu. Bu sessizliği babam ''Kendine içten içe değer vermiş olsaydın ne yapacaktın Elena. Hayatın bir hiç uğruna gidecekti. Kızım seni aptal mısın'' dedi. Babamdan ilk defa hakaret yeyince bir afalladım. Kan benim damar benim derdim ama kellemi birlik olup uçururlardı. ''Kendime yeteri kadar değer verseydim kafamı zaten koparmazdım. Öyle bir şeye yelteniyorsam tüm değerimi kaybetmişim demektir. Şimdi sen söyle baba kim aptal'' dedim. Bunu tek kaşımı kaldırarak demiştim. Julia masum bir şekilde ''canın acımadımı'' dedi. ''Bir saniyemi aldı.Sanki kafamı koparmayı planlamıyormuşuz gibi konuşmayı kesin. Shane vazgeçmese o koparacaktı. Kişiler değişince olaylar daha enteresan olmuyor'' dedim. O sırada Eric beynime girip ''seninle sonra konuşacağız. Kurtuldun sanma.'' dedi ve ardından koltuktan kalktı. Shane'de onunla birlikte kalktı. Babama ''biz artık gidelim Elena'da uyandı zaten'' dedi. Onları uğurladıktan sonra tekrar koltuk hallerimizi aldık. Stefan , sera , julia , babam ve ben kalmıştık. Sera yanıma iyice yanaşıp ''bize hiç gelmiyorsun artık.'' dedi. ''Her gün ölme tehlikesindeyim. Pek zamanım olmuyor diyelim'' dedim. O arada benden gözlerini ayırmayan Stefan dikkatimi çekti. Konuşmak istiyor gibiydi. O sırada sera koluma girip "bugün bizde kalsana. Hem biraz sohbet ederiz" dedi. Babam atlayıp "bencede kalsın" dedi. Evde babamlarla oturmaktansa bunu tercih ederdim. Bu yüzden "olur" dedim. Seranın stefana oldumu dermiş gibi bakmasından anladım ki bunu stefan istemişti. "Ben giyiniyim o zaman" dedim ve odama çıktım. Pantolon t_shirt giydim. Kol çantamada pijama tıktım. Bu 5 dakikamı almıştı. Aşağı indim. Burnuma yemek kokuları geliyordu. Julia'yla Serayıda salonda görmeyince yemek yaptıklarını anladım. Stefan süt çocuğu gibi oturuyordu. Babam da onu süzmekle meşguldü. Stefanım ucunda olduğu koltuğun diğer ucuna oturdum. Babam "siz küs felan mısınız" diye sordu. Yani bu tür insanları hiç anlamıyorum. Yanında küsüz mü dicez. Küs olmasakta bunu önce kim dicek. Anla işte çekiniyoruz. Ben babama pis pis bakarken Stefan "hayır" dedi. Koltuktan kalktım ve "ben mutfağa gidiyim" dedim. Julia sırıtarak ocakla ilgileniyordu. Serada salata için domates doğruyordu. "Yardım edilecek bir şey varmı" diye sordum. Julia "kaçamak yapmak için de olsa yardım etmek istemen güzel" dedi. "Ben hiçbir şeyden kaçmıyorum. Hem dinlemen çok ayıp. Ben babamla geceleri ne yaptığınızı izliyor muyum" dedim. Sustu ve önüne döndü. Seranın salata yapmasına yardım ettim. Ardından ikimiz servis tabaklarını alıp masaya dizdik. Masa hazırdı. Juliada pilav çorba ve anayemeği masaya koydu. O sırada rus salatası da yapmıştık. Hep beraber yemek yedik. Topladıktan sonra Sera , Stefan ve ben evden çıktık. Bu sefer kendi arabama bindim. Son ses müziği açtım ve onları takip ettim. Kaza korkusu olmadığından oldukça hızlı sürüyorduk. Müzik sesinden dolayıdır ki geldiğimizde Eric cama çıktı. Vampir özelliğimden gözlerindeki uykuyu bile gördüm. Hiç uyumamış heralde yavrucağım. Hava kararmış olmasına rağmen saat daha erkendi. Arabaları park edip indik. O an çantamı evde unuttuğumu anladım. Kaderime boyun eğdim. Sera kapıyı açarken Stefan kolumdan tutup ''biraz yürüyelim mi'' diye fısıldadı. Bu kulağımı gıdıklamıştı. ''Olur'' dedim. Sera içeri gitti. Bizde ormana doğru yürüdük. ''Ben seni aldatmadım ve senden başkasını da sevmedim bunu biliyorsun'' diye başladı söze. ''Çok mutlu görünüyordunuz'' dedim. Durdu , karşıma geçti ve ''bunun bir büyü olduğunu biliyorsun. Ben yapmadım'' dedi. Sinirli bir hal almıştı ama belli etmemeye çalışıyordu. ''Büyüyle nasıl birinin duygularıyla oynayabilirler ki. O zaman mutsuz olan herkes büyü yaptırsın'' diye bağırdım. Duygularını saklayan biriyim ve onları gördüğümde saklamam gereken çok duygu olmuştu. ''Bunun mümkün olabileceğini sende biliyorsun. Anlamak istemiyorsun'' diye çıkıştı. ''Ben her şeyi yaşayarak öğrenen tarafım'' dedim. ''iyi o zaman seni sevdiğimi de yaşayarak öğren'' dedi ve dudağıma yapıştı. Bir an afalladım. Elimle gövdesini ittim. Dudağımızın ayrılacağını umuyordum ama tek hissettiğim acı oldu. Kurt dişini alt dudağıma geçirdi. Bağıracam bağıramıyorum da. Resmen içerden girip çıkmıştı. Yaklaşık 5 saniye böyle kaldık. Sonra kurtuldum. Çeneme doğru akan kanlarımla ''ne yapıyorsun sen'' diye bağırdım. O da afallamış gibiydi. ''Ani tepkilerde çıkıveriyor. Elimde değil. Özür dilerim'' dedi. O bunu derken akan kanımın ne kadar lezzetli olduğunu fark ettim. Boşa gitmesin diye hepsini sömürdüm. Sonradan fark ettim ki yaladığım dudağımı az önce stefan öpmüştü. Hiç bozuntuya vermeden hızla yürümeye başladım. Arkamdan ''gerçekten özür dilerim'' diyerek geliyordu. ''Özür dileme anladık.'' diyerek tempomu arttırdım. Eve kısa sürede gelmiştim. Kapıyı tıklattım. Sera gelene kadar bir kere daha özür diledi. Sera kapıyı açar açmaz çekilmesini beklemeden içeri daldım. Arkamdan '' ne oldu'' diye bağırdı. Seranın odasına çıktığım gibi aynaya baktım. Bu delik neden kapanmamıştı ki hala kanlar akıyordu. Aynadan seranın geldiğini görünce ''peçete varmı'' dedim. Telaşla çekmeceleri karıştırarak bulduğu peçeteyi bana uzattı. Dudağıma koydum. Peçeten dolayı oluşan boğuk sesimle ''bu neden kapanmadı'' dedim. ''kurt ısırıklarının geçmesi zaman alır ama geçer merak etme'' dedi. ''Pijaman varmı ben unuttum'' dedim. Verdiği pijamayı giydim. Kan olan peçeteyi temiziyle değiştirdim ve yatağa geçtim. Sera ''bu kadar erken mi uyucaksın'' dedi. ''evet başımda durmana gerek yok aşağı ineceksen inebilirsin. Misafir gibi değilim artık'' dedim. Gülerek ''tamam o zaman iniyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden al'' dedi ve indi. Keşfettiğim güzel kanımın zevkine varmak istiyordum. Peçeteyi çıkardım ve sömürmeye başladım. Ne kadar süre bunu yaptım bilmiyorum ama çok iyi geldi. Hızımı alamayıp bileğimide ısırdım. Kendi kanımı içince bir şey kazanıp kaybetmiyordum. Buna devam ettim. Bileğimin acısı bile zevk veriyordu. Bileğimi ağzımdan bir şey ayırdı. Baktığımda bunun Stefan olduğunu anladım. ''Sen ne yapıyorsun'' diye bağırdı. ''Hayatıma babam bile karışmıyor'' diyerek ses tonumu onunkinden fazla yaptım. ''Kendine zarar verirsen karışırım'' diye bağırdı. Buna haykırmak diyebiliriz. Bende ''bana bağırma'' diye bağırdım. Sera koşarak odaya geldi. Birde bir anda Eric belirdi. ''Senin burda ne işin var'' dedim Erice. ''Ne kadar bağırıyorsun farkında mısın sen'' dedi. Ardından tek kaşını kaldırarak ''dudağına ne oldu senin'' dedi. Ben daha cevap vermeden Stefan ''ben yaptım'' dedi. Onaylar biçimde kafamı salladım. Nasıl olduğunu sormadı. Anlamış gibiydi. Stefana yumruğu geçirdi. Bir tanede Stefan vurdu. Sera Stefanı ben Erici çekmeye başladık. Yoksa ayrılacakları yoktu. Baktım olmuyor Eric'i penecereye fırlattım. Tam denk gelmiş olacak ki aşağı uçtu. Ardından atladım. Kolumu uzattım. Yattığı yerden ''bu kolundaki kanlar ne. İyi bir akşam geçirdiniz heralde'' dedi. İmalı imalı laflar. ''Saçmalama öyle değil. Öpmeye çalışınca oldu dudağım. Kolumuda ben yaptım'' dedim. Kalkarken ''iyi aferin'' dedi ve gitti. Trip mi attı ne yaptı anlamadım. Arkasından gittim. Neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. İçimden öyle geldi. Koştum ve kapıyı kapatmadan içeri girdim. ''ne yapıyorsun'' dedi. ''içeri giriyorum'' diye karşılık verdim. ''ses çıkarma yatıcam'' dedi ve merdivene yöneldi. ''Ben öpmedim. O bir anda öptü geri çekilmeye çalışınca da dişini geçirdi.'' dedim. ''Sorun senin öpüp öpmemen değil. Dudağına başkasının dudağının değmesinden nefret ediyorum. Onu orda öldürebilirdim. Neden ayırıyorsun'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neyim ben
FantasyHayatımda hersey çok normaldi. Şimdi ne mi değişti? ben değiştim. Eskisi gibi değilim artık. Ben insan değilim. Etrafım vampir, büyücü ve kurt adam dolu. Bense bunların tek hedefiyim. Hepsi bana alacaklı gözle bakıyorlar. Kimileri yaklaşamıyor, kimi...