44. bölüm

9.4K 527 121
                                    

Eğer o büyüyü yapan Eric'se ki büyük ihtimalle, onu elimden kimse alamazdı. Kız ağlarken ''dersine dönebilirsin.'' diyip okula girdim. Bu soğukkanlılığımı ben bile anlamıyordum. Hızlı nefeslerimle sert adımlar ata ata Ericin sınıfının önüne geldim. Birşey ancak bu kadar isabet olurdu. Kapı açıldı ve sınıftan çıkmaya başladılar. Tenefüs vakti olmalıydı. Sınıfa dalıp gözlerimle Erici buldum. Yanına gidip ''seninle konuşmam lazım. dışarı gel'' dedim. Ses tonumdan sinirimi anlamıştı sanırım. Sesini bile çıkarmadan beni takip etmeye başladı. Okul çıkışına geldiğimizde Sheila hala oturmuş ağlıyordu. Damarına felan bastım heralde kızın. Eric ''eminim kıza ne olduğu hakkında bir bilgin vardır'' diye sordu. Ben ise cevap vermeyip yürümeye devam ettim. Kimsenin bizi duyamayacağını anlayınca karşısına geçip ''bence kızın neden ağladığı hakkında sen benden daha bilgilisin'' dedim.

+Anlayamıyorum Elena biraz açık konuşursan neyi kast ettiğini anlıcam

-Şöyle anlatıyım; hani sen Stefana ve bu kıza büyü yaptınya beraber olmaları için. Kızda kaldıramadı tabi

+Onlar büyüyle beraber oluyorlar. Bunu ben yapıyorum ve bundan haberim yok öylemi

-Bilmiyormuş gibi yaparak inandırıcı olmuyorsun

+Bilmiyormuş gibi yapıyorum çünkü bilmiyorum. dedi.

Ben niye bununla konuşuyordum ki direk öldürüyüm büyüde ortadan kalksın. Ayağımla karın boşluğuna aniden attığım tekmeyle ağaca yapıştı. Olduğu yerden kalkmadan üstüne gelip boynunu sıkmaya başladım. Karşı koymuyordu. Tek yaptığı boynunun sıklığından dolayı kısık olan sesiyle ''Elena bırak şunu'' demesiydi. Ben bırakmayıncada kendimi yerde buldum. Kımıldayamıyordum. Tepemde duran başıyla ''Bak küçük hanım, ben yapmadım diyorsam yapmamışımdır. İnanmaman beni ilgilendirmiyor. Ha bu arada merak etme öyle bir büyü varsa kimin yaptığını bulucam'' dedi ve gitti. O an kendimi serbest hissettim. Ayağa kalkıp koşmaya başladım. Okula gitmek istemiyordum. Sanırım Eric yapmamıştı. Onu hiç bu kadar ciddi görmemiştim.

Büyük bir ağacın önünde durdum. Üstüne tırmanmaya başladım. Çok yüksek olmasına rağmen çıkmak beş saniyemi felan almıştı. Burdan bütün orman ve okul görünüyordu. Dikkatimi deniz çekmişti. Bu kadar güzel bir mavi olamazdı heralde. Aşağı indim ve denize doğru koştum. Kumsal felan yoktu tabikide. Uçurum gibi bir yerdi. Kenarına geldiğimde gözümü bile kırpmadan atladım. Bunu ilk kez yapmıyordum. Stefanlada yapmıştım. Soğuk denize girer girmez su altında hafifçe tebessüm ettim. Suyu çok seviyordum. Suda çeşitli hareketler yapıp kendi çapımda eğlendim. Hemde kafa dinlemiş oldum. Kaç saat kaldım bilmiyorum. Bana çok kısa gelmişti. Denizde zaman çok çabuk geçiyor. Hava kararmak üzereydi. Çıkmam gerektiğini biliyordum ama yalnız kalmak istiyordum.

Kayaları tırmanmaya başladım. O anda fark ettimki telefonumla denize atlamıştım. Artık cebimde değildi. Eskiden olsa evlat acısı gibi gelirdi ama artık telefonla pek ilgilenmediğim için sorun olmazdı. Yeni dünyamda beyinden beyine de konuşunca pek işe yaramıyordu. Bunları düşünürken kayalıkları çoktan çıkmıştım. Sırılsıklam üstümle bile havamı bozmadan ellerim cebimde yürüdüm. Psikolojim zaten bozuktu iyice bozulmuş oldu. Anayola çıkıncaya kadar yürüdüm. Bu bayağı bir zamanımı almıştı. Yoldada geçen bir araba olmasını umut ettim. Ki olduda. Arabanın önünü kesip camı açan adama ''beni geçerken atarmısınız zor durumda kaldımda'' dedim. Hayır dese onu arabadan atardım. Kendi iyiliği için evet dese iyi olurdu. ''Atla'' diyince bindim. Arabayı devam ettirince ''nereye gidiyorsun'' diye sordu. ''sen kafana göre git ben dur derim'' dedim. Onun dışında ne o konuştu nede ben. Gözü benimle yol arasında gidip geliyordu. Eve az bir mesafe kala durdurup arabadan indim. Etraf insanlarla doluydu. Bu yüzden normali aşmıcak derecede hızla yürüdüm. Kimileri ıslanmış halima gülüyordu kimileriyse halime acıyordu. Evet acınacak haldeydim. Evin önüne gelince kapıyı tıklayıp açılmasını bekledim. Babam kapıyı açıp beni ayaklarımdan kafama kadar süzdü. Sonra panikle ''ne oldu sana böyle'' dedi. ''Hiç bir şey. Sadece biraz yüzmek istedim. Sonra fark ettimki yanımda bikini yok bende kıyafetimle yüzdüm'' dedim. tek kaşını kaldırıp ''bu havada yüzdün öyle mi'' diye sordu. ''öf baba. Ben üşümemki'' diyerek içeri daldım. Odama fırlayıp üstümü değiştirdim. Çok açtım ama canım hiçbirşey istemiyordu. Yatağıma girip uykuya daldım.

Julia'nın 'okul'' diye bağırmasıyla gözlerimi açtım. Başımda dikelmiş bana bakıyordu. bir anda kaşlarını çatıp ''sana ne oldu'' dedi. Yattığım yerden aniden dikelip ''ne olmuş'' dedim. ''Bembeyaz olmuşsun elena. Dudaklarında mosmor'' dedi. Yataktan kalkarken ''vampir birinde böyle birşeyimi garipsiyorsun julia. Ben gayet iyiyim'' dedim. Aynanın karşısına geçtiğimde rengimin harbiden gittiğini anladım ama bozuntuya vermedim. ''iyi peki öyle olsun'' diyip odadan çıktı. Banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Üstüme siyah yüksek bel ile gri göbek dekolteli kazağımı giydim. Okul kıyafetinin canı cehenneme. Zaten kimse karışmıyordu kıyafetime. Saçımı 2 saniyede dağınık bir şekilde topuz yapıp odadan çıktım. Salona indiğimde babamıda uyanık gördüm. julia ''kahvaltı yapmadan çıkma'' diye seslendi mutfaktan. ''Yemek istemiyorum'' diyip babamın yanına oturdum. Yeni bir telefon alması gerekti ve durumu anlattım. Kredi kartını çıkardı ve ''istediğini al'' dedi. İşte örnek baba. Hiçbirşeyime karışmaz ama her istediğimi yapar. kredi kartını cebime koyup kapıya geldim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip bağcıklarını bağladım. julia mutfaktan çıkıp ''nereye gidiyorsun hemen'' dedi. ''okula'' dedim. Elimdeki bıçağı bırakıp yanıma geldi ve ''önce sana bir sürprizimiz var'' dedi. Yüzünde biranda gülücükler oluştu. Elini cebine attı ve anahtar çıkardı. Bu araba anahtarıydı. Bana uzatıp ''yeni araban kapıda'' dedi. İçimden oh b sonunda desemde dışımdan gülerek bir yanağına bir öpücük kondurdum. Heyecanla evden çıktım. Gerçekten harika görünüyordu. Siyah almışlar. Zevkimide biliyor olmaları şaşırttı açıkçası. Arabaya binip okula doğru sürmeye başladım. O sırada arabanın içini inceledim. Torpido gözüne baktığımda bir flaş gördüm. Birden yüzüm güldü. Vazgeçilmezim müzik. Hemen alıp taktım. En sevdiğim şarkılardan oluşturulmuş olduğu bariz belliydi.

Müzik dinleye dinleye yürüme mesafesine geldim. Durup arabadan indim. Okul için hiç acelem yoktu. Can sıkıntısından gidiyordum zaten. Gelince içeri girdim. Sınıfta sadece 3 kişi vardı. Ericin sınıfına baktığımda henüz gelmediğini anladım. Bende sırasına oturup gelmesini bekledim. Çok geçmeden sınıfa girdi. Önüme oturup bana döndü ve ''sana ne oldu'' dedi. ''Ne olmuş'' diye bir soru yönelttim. Yüzüme dokunup ''bembeyaz ve buz gibisin. Ölü gibi'' dedi. ''Ölmem merak etme. Asıl konumuz o değil. Büyüyü kimin yaptığını buldun mu sen onu söyle'' dedim. Kafasını önüne eğip ''üzgünüm ama babam yapmış'' dedi. Oturduğum yerden sinirle kalkıp ''ne'' diye küçük çaplı bir çığlık attım. ''bilmiyordum. bilseydim izin vermezdim'' dedi. ''yok bide izin verseydin. Peki sordun mu neden yapmış'' dedim. Gözlerinden suçluluk duygusu o kadar belli oluyorduki haline bile acıyabilirdim. ''Kendi çapında seni korumak istemiş işte'' dedi. Kahkaha atmaya başladım. Gülmemin arasında ''ne çok sevenim varmış be harbiden duygulandım.'' dedim. Bu cümlemden sonra bir anda ciddi bir tavıra büründüm. ''bir daha beni sakın korumayın'' diyerek sınıftan çıktım. Kendi sınıfıma girip sırama oturdum. Kende arkasını döndü ve '' sana ne oldu'' dedi. ''Hiçbirşeyim yok sadece rengim soluk. abartma'' diye bağırdım. Kısık bir sesle ''ne dedim ki şimdi ben'' dedi. Sinirimi ondan çıkarmıştım sanırım. Hatamı anlayıp ''özür dilerim. Sadece sinirlerim bozuk'' diyip sıraya kafamı dayadım. Öylece dalmışım.

Gözümü açtığımda hastane gibi bir yerdeydim ve etrafımda bir sürü kişi vardı...

Merhaba arkadaşlar. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. VOTE VE YORUMLAR GİT GİDE AZALIYOR. LÜTFEN OKUYORSANIZ KARŞILIĞINI VERİN. iyi okumalar. :) ÖLÜMCÜL VAMPİR kitabına göz atın lütfen... :)

Neyim benHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin