Bölüm 3: O bağları koparacağım.

441 47 271
                                    

JİYONG

"O lanet sesinizi kesin" diye bağırdım. Evdeki herkes sustu ve yavaş yavaş odalarına gittiler. Saat 3'ü geçiyordu ve yeni gelmiş olmamıza rağmen nasıl hala gürültü yapabiliyorlardı ?

"Yoon" dediğimde merdivenleri çıkmaya başlayan Seung Yoon bana döndü. Kumandayı alıp televizyonu açtım.

"Efendim hyung"

"Başka bir iş bak"

"Hyung daha yeni döndük" dediğinde sinirle ona baktım.

"Ne yapacağımıza sen mi karar vereceksin? O zaman sen geç yerime" diye bağırdığımda yavaşça kafasını iki yana salladı.

"Şuan bir tek şu kolye işi var ama bugün için bir kaç iş daha geldi. Kolye işini yapsak ? Hem basit. Parası da iyi" dediğinde kafamı geriye yasladım.

"Aptal bir kolyeyi çalmayacağız. Hırsız değiliz biz Yoon. Kaç kere söylemeliyim?" Diye sinirle sordum.

"Haklısın hyung. Üzgünüm. Bakacağım" dedi ve yoluna devam etti.

"Aptal gibi herkese bağırmayı ne zaman kesersin ?"

"Siz aptal gibi davranmayı kesince. Her şeyi bin kez söylemem mi lazım Bae ? Her şeyi biliyorlar" dedim gözlerimi kaparken.

"Ji acımasız davranıyorsun. Çocuklar o günden beri durmadılar."

"Durmasınlar ki kafaları saçma sapan şeylere takılı kalmasın"

"Bence kafası bir yere takılan sensin Ji. Acısını onlardan çıkarma artık."

"Siktir git odana Bae. Konuşacak havada değilim"

"Ne zaman o havadasın ki ?" Diye bağırdığında gözlerimi açıp ona baktım. Sinirle bana bakıyordu.

"İstediğim zaman olacağım. Bununla sorunun mu var ?"

"Evet var aptal! Sorun Jennie mi ?"

"Sikeyim onu. Sorun o falan değil Bae. Sen kendi işine bak."

"Adını bile söyleyemiyorsun." Dedi sinirle ve yanıma oturdu. "Dostum sorun cidden ne ? Onunla tam konuşamadın diye mi ? Kendini açıklamasına izin vermedin diye mi ?"

"Yalanlarını dinlememe gerek yoktu. Neden onu dinlemedim diye kafama takayım ki? " Dedim sinirle. Onu özledim Bae. Onu özlediğim için vu haldeyim. Onu özlediğim için, onu merak ettiğim ve düşünmeden duramadığım için kendime sinirliyim çünkü bunu hak etmiyor.

"İstersen onu buluruz. Bu kız sonuçta bir yerde ve bulabiliriz. Konuşursunuz."

"İstemiyorum" diye kestirip attığımda bir kaç saniye yüzüme baktı ve sinirle kalktı.

"İyi o zaman. Böyle devam et. Bütün hıncını da o biz çekelim" dedi ve merdivenlere yöneldi. "O yaralarını da sar aptal"

"Karışma işime" dedim sinirle ve televizyona döndüm. Tanıdık kanalda durdum. Aynı dizi dönüyordu. Bölüm tekrarı. Yanımdaki boşluğa baktım. Şimdi burada olabilirdi. Aptal kız. Şimdi mutlu olabilirdik. Onun yerine gitmeyi tercih etti. Bana sadece yalan bunlar deseydi, ben yapmadım deseydi her şeyi kenara atar ona inanırdım. Yalan olsa bile inanırdım. Siktir Ji kes artık şunu. Kes o gitti ve bitti. Her şey bitti. Artık devamı yok. Çalan telefona küfredip cebimden çıkardım. Hyorin'in ismini görmemle kaşlarım çatılsa da telefonu açıp, kulağıma götürdüm.

"Söyle "

"Sana da merhaba Ji. Nasılsın? "

"Yaralıyım ve dizi izliyorum. Yani daha iyi olamazdım. Söyle" dediğimde ofladı.

"Bugün Jenni'yi gördüm" dediğinde kumandayı kaptım ve televizyonun sesini kapattım.

"Yani ? Beni ne ilgilendirir? "

"Karakolda gördüm" dedi. O aptal yine ne yapmıştı ki ? Cidden yakalanacak kadar aptal mıydı?  Güya motte'de en iyilerindendi.

"Hala beni ilgilendiren bir şey görmüyorum"

"Biri boğazlamış onu" dediğinde sinirle ayağa kalktım. Hangi sikik insan ona bunu yapmaya cesaret ederdi ? Hayır Ji. O seni kandırdı diye hatırlattım. O bizden biri değil, onun için endişelenmeme gerek yok.

"YG'den değilse kimin kimi boğazladığıyla ilgilenmiyorum" dedim yerime otururken.

"Sen ilgilenme. Ben anlatıyorum. Biri onu bir şeye zorlamış. Sanırım taciz etti çünkü Jennie herife ellerini kırmaktan bahsediyordu" dediğinde gülümsedim. Umarım bunu yapmıştır.

"Kafasında şişe kırmış adamın." Diye devam etti. Eh bu da fena değildi.

"Çocukta onu boğazlamış. Bizim ekip alıp karakola getirdi. İyi gözüküyordu. Biraz sohbet ettik. Sanırım YG'yi unutmuş. Desiti'de de değilmiş"

"Yeter artık Hyorin! O küçük beyninle bana oyun oynama. Ne yapmaya çalışıyorsun biliyorum ama yeter. İlgilenmiyorum dedim. Anlıyor musun ?"

"Onunla ilgilenme zaten Ji" dedi sinirle. Gözlerimi yumdum. Cidden bunlarla uğraşacak halim yoktu. Yorgundum ve başım ağrıyordu. O ise düşünmek istediğim son kişi bile değildi.

"Jennie'nin boğazını sıkan ki-"

"Banane on-"

"Yeter ama Ji. O kişi Chan. Yani geçen gelen işteki çocuk. Kolyenin sahibi. Jennie o kolyenin peşine olmayabilir ama çocuk o. Haber vereyim dedim ona da pişman ettin ya. Bundan sonra Jennie falan yok tamam. O zaman dediğin gibi olsun. Adını bile anmam bir daha" dedi sinirle ve telefonu kapattı. Küfrederek telefonu duvara fırlattım.

Herkesin ağzına bir Jennie lafı. Ne Jennie'ymiş! İlk geldiğinde onlar istememişti. Onlar Jennie'ye güvenmemişt ama şimdi herkes Jennie der oldu. O aptal kızın olayı buydu. Herkesi kendine bir şekilde bağlamıştı ama ben hepsiyle olan o bağı koparırdım. Sadece onları daha çok meşgul etmem gerekiyordu. Sinirle ayağa kalktım ve yukarı çıktım. Seung Yoon'un odasında durdum ve kapıyı açtım. Yoon yatıyordu.

"Kalk ayağa. Kolye işini kabul ediyoruz. Tüm işleri halledin ve bana haber verin"

"Ama hyung bari biraz uyus-tamam hyung" dedi yataktan kalkarken. Gürültüyle kapıyı kapattım.

"Herkes geri kalksın. Mutfağa geçin ve planınızı yapın. Kolye işini aldık" diye bağırdım. Aşağıda bir kapı açıldı.

"Siktir git yat Jiyong yoksa yukarı çıkıp seni gebertirim" diye bağırdı Seunghyun.

"Sen uyu hyung! Bizim işimiz var" diye söylendim.

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin