Bölüm 40: Onu kaybettik Jiyong.

309 38 122
                                    

JİYONG

"Siz köprünün oradan geçin so-" dememe kalmadı çalan telefonla göz devirdim. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu.

"Kimsin ?" Dedim telefonu kulağıma götürünce.

"Hadi seninle bir oyun oynayalım Kwon Jiyong" dedi. Sadece bir kaç kez duysam da sesi tanıyordum.

"Neredesin ?"

"Sevgilin şuan çıplak bir halde karşımdayken sana yerimi söylemem" dediğinde elimi sinirle yumruk yapıp ekibe baktım. Yoon'a bilgisayarı işaret ettim.

"Neredesin söyle" diye bağırdım sinirle. Ona zarar versin yaşatmazdım onu. Jennie dokunması bile ölümünü hazırlardı. Yoon bilgisayarına oturdu.

"Seninle oyun oynayalım. Şimdi benle dinle sana yarım saat. Nerede olduğumu bul. Sonra beni ara olur mu ? "

"Yapma Jiyong. Gelme buraya!" Diye bağırdı Jennie

"Jen. Bebeğim soru-"

"Bu bir tuzak" diye bağırdı. Gözlerimi sinirle kapattım.

"Aa Jennie sürpriz bozuyorsun. O çeneni kapat" dedi alayla. Elimi masaya geçirdim.

"Seni geberteceğim" dediğimde numarayı Yoon'a gösterdim. Numarayı hızla ekranına girdi.

"Ah bu arada eğer yarım saate bulamazsan Jennie'ye bir sürpriz hazırladım."

"Min Woo seni dünya üzerinden öyle bir sileceğim ki annen bile seni hatırlamayacak orospu çocuğu. Duydun mu beni ?"

"Senden telefon bekliyorum" dedi ve telefonu kapattı. Sinirle telefonu masaya bıraktım.

"Yoon 10 dakikan var bana nerede olduğunu bul" dedim ve ekibe döndüm.

"Jennie onunla mı ?" Dedi Seunghyun. Kafa salladım.

"O zaman Desiti'ye girmiyor muyuz ?"

"Hayır. Jennie'nin onunla olması bir şey değiştirmez. Desiti'ye bugün girilecek. Hanbin sen Bamdo'da ne kadar adam varsa topla. Depodan silah alın ve Desiti'ye gidin. Ne kadar kadın, erkek varsa toplayın."

"Tamam hyung" dedi ayağa kalkarken.  Yoona'a baktım. Hala orada uğraşıyordu.

"Hanbin" dediğimde bahçe kapısından bana döndü.

"Onlara de ki Min Woo artık yok. İsmini dahi anacak olan varsa toparlanıp Desiti'den gitsin yok hayır. Direk vurun.   Onun ekibinden herkesi toplayın. Onları da gebertin." Dediğimde kafa salladı ve bizim ev hariç herkes Hanbin'in peşine takıldı. Ekibe döndüm.

"Hepiniz silahlarınızı toparlayın. Bulunur bulunmaz çıkıyoruz" dediğinde herkes dağıldı. Bom masaya, Yoon'un karşısına oturdu.

"Hyung bir fabrika. 5 yıl önce kapanmış. Sinyal oradan geliyor" dediğinde telefonumu aldım.

"Min Woo'yu şu kadar tanıyorsam bu kadar kolay olmamalı" dedi Bom. Ona baktım. Ağlamaktan mahvolmuştu. Yoon'un yanına geçtim ve ekrana baktım. Her yerden uzak gözüken bir yerdi. Tepenin arka tarafına bakıyordu.

"Jennie bunun bir tuzak olduğunu söyledi" dedim kafamı kaldırıp. Bom ile göz göze geldik.

"Büyük ihtimalle" dediğinde kafa salladım. Bir şeyler düşünmem lazımdı.

"Ne yapacağız? "

"Tuzak ya da değil nuna. Benim olan benim yanımda kalır. Bir şeyler düşüneceğim" dediğimde kafa salladı. Numarayı çevirdim. İlk çalışta açtı.

"Oo sadece 15 dakika. Hızlısın Jiyong"

"Ne istiyorsun sadede gel" dedim sinirle.

"Şimdi sen ne istediğini söyle. Menüde yılan, şu ismi karışık olan zehirli örümceklerden ve pirana var. Ah şecemezsen şöyle yapabiliriz yılanlar su yılanı yani su yılanı ve pirana mükemmel ikili"

"Ne saçmalıyorsun? "

"Aa bunu da beğenmedin. Asit var. 15 dakikaya acı içinde öldürür. Yavaş yavaş ve geriye kemik bile kalmaz" dedi  gülerek

"Min Woo!" Diye bağırdım.

"Ah bunu görmelisin. Bekle" dedi ve telefonu kapattı. Sadece bir kaç saniye sonra görüntülü aradı. Ellerim sinirden titrerken telefonu açtım. Jennie camdan bir tüpün içindeydi. Kelepçeli ve yarı çıplak bir şekilde duruyordu. Titrediğini buradan görebiliyordum.

"Jiyong gelme"

"Bir daha konuşursan o böcekleri üzerine salarım"

"Sus Jennie. Sadece sus" dediğimde Bom yanıma geldi. Seunghyun'da evden çıkıp yanıma koştu ve Bom'u ekrandan uzaklaştırdı

"Görüyorsun dimi ? Sadece şu düğmeye basarak onu boğabilir ya da tüpe asit boşaltabilirim. Ya da yılan ? Ama Jennie yılanları sever. Belki de cidden pirana olmalı. Onun çığlıkları beni mutlu ediyor"

"Ne istiyorsun ?"

"Seni tek istiyorum. 20 dakikan var. Yeri zaten biliyorsun. Şuan onun yanındayım. Adamlarım her yerde. Senin dışında bir kişi daha buraya gelirse Jiyong. Bu düğme" dedi kırmızı bir düğmeyi gösterdi.

"Jennie'yi en fazla 15 dakika içinde acıyla öldürür. Umarım anladın" dedi ve telefonu kapattı. 20 dakika çok azdı. Hazırlanmayı bırak plan yapacak zamanım yoktu.

"Hyung bana silahını ver" dediğimde yüzüme baktı. Uzanıp belindeki silahı kaptım.

"Burada kalın. Onu alıp geleceğim"

"Jiyong nereye gidiyorsun? " Dedi Seunghyun.

"Onu alıp geleceğim"

"Bu bir tuzak"

"Umurumda değil" dedim ve bahçe kapısına ilerledim.

"Jiyong gitmiyorsun" dedi Bom. Sinirle ona dönsem de olduğum yerde kaldım.

"Buna sana dedim. Gideceğim" dedim. Bom Seunghyun'u itip bana doğru geldi.

"Salak mısın sen ? Daha kaç kişiyi kaybetmem lazım ha!? Daha kaçınız öleceksiniz. Bile bile ölüme mi yollayayım seni!?" Diye bağırdı.

"O orada tek"

"Ben ikiniz için hayatımı ortaya koydum. Birinizi kaybettim. Değerinizi de kaybedemem" dediğinde kafamı iki yana salladım. Onu kaybetmedik. Onu bulacağım. Geri getireceğim. Nuna şuan saçmalıyor. Biliyorum. Biliyorum onun için de bunları söylemek çok zor ama yapamam.

"Onu kaybetmedik"

"Onu kaybettik Jiyong. Oraya gidersen öleceksin ve ben ikinizi de kaybedeceğim"

Ah Bom benim hüzünlü kekim. Bu hayat sana zor😭

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin