Bölüm 42: Bebeğim gözlerini aç.

391 43 150
                                    

JIYONG

"Yoona yanımda" dedi Seunghyun. Kulaklığa bastırdım.

"Onu bırakma" dedim ama kafam orada değildi. Jennie bir dakikadır suyun altındaydı ve ben bir bok yapamıyordum.

"Şifre diyor. Bugünün tarihiymiş. 2711" dediğinde cama vurmaya başladım. Jennie gözlerini açtı.

"Kelepçe 2711" diye bağırdığımda bileğindeki kelepçe eğildi.

"Hyung Min Woo"

"Bende o iş."

"Mino'yu  bana yolla!" Diye bağırdım. Jennie bileğini çözdü.

"Dayan. Mino geliyor" dedim ve duvara koştum. Taramalı tüfek duvara bağlıydı. Kontrolü buradan değildi. Ne bir tetiği vardı ne de bir tuş. Eğer tetiği olsaydı cama ateş açabileceğimizi ummuştum. Ne kadar kurşun geçirmez olsa da bu silah çok hızlı ve güçlü atış yapıyordu. Böyle bir şeye karşı gelemezdi. Kapı açıldı ve Mino içeri girdi.

"Makine Mino." Dediğimde direk makineye koştu. Duvardan ayrılıp ona yaklaştım.

"Hallet şunu hemen." Diye bağırdım ve Jennie'ye döndüm. Gözlerini kapatmıştı. Cama vurdum. Lütfen dayan. Çok az kaldı.

"Hyung bıçak" dediğinde botumdan çıkardığım bıçağı ona attım ve cama vurmaya devam ettim.

"Jennie bana bak" diye bağırdım. Yılanlardan biri koluna dolandı. Onu böyle kaybedemezdim. Hayır kaybetmeyecektim. Kimsenin onu benden almasına izin yoktu. Onu bırakmayacaktım. Kulaklığa dokundum.

"Hyung Min Woo'da bir kumanda olmalı. Silaha bağlı"

"Jiyong-"

"Bana kumandayı yolla o ölüyor" diye bağırdım ama bir anda suyu ayaklarıma doğru akmaya başladı. Mino'ya baktım. Bana bakıp baş parmağını kaldırdı. Tüpe döndüm ve sandalyede oturan Jennie'yi sarstım.

"Jenn..Jennie kendine gel. Bebeğim gözlerini aç" diye bağırdım. Onu sandalyeden kaldırdım ve yere yatırdım. Ellerimi göğsüne koydum ve bastırdım. Gözleri fal taşı gibi açılırken derin bir nefes aldı.

"Siktir. Tanrım geberiyorum burada" diye bağırdığımda öksürmeye başladı.  Oma daha çok yaklaşıp saçlarını yüzünden çektim.

"Sen mi ben mi ?" Dedi alayla ve kafasını yere koydu. Derin nefes alıp kendine gelmeye başlarken bende rahatladım.

"Hadi gidelim burad-"

"Siktir Ji. Parmağım!" Diye bağırdı ve elini kendime çekti.

"Lanet parmağını mı kırdın ?"

"Seninkini de kıracağım. Sana oradan kurtulursun seni geberteceğim-"

"Önce bir düzgün nefes al. Ayrıca ben olmasam ölmüştün. Boynuma sarılıp beni kurtardın demen gerekmiyor mu ?" Dediğimde Mino'ya döndü.

"Oppa beni kurtardın"

"Aişh cidden nankörsün" dediğimde gülerek bana baktı ve gömleğinin tutup veni kendine çekti. Dudaklarıma bir öpücük bıraktı. Sonra beni sinirle itti.

"Çok korktum"

"Bende...Bende korktum" diye itiraf ettim. Ona bir şey olacak diye, canı yanacak diye çok korktum. O iyiydi. O iyi olmak zorundaydı çünkü ben onsuz bir gün bile düşünmek istemiyordum artık. Elindeki kelepçeye şifreyi girip çıkardım.

"Parmağım kırık!"

"Gidelim dedim ya! Hastaneye gidelim işte"

"Hayır. Hayır bana söz verdin. O şerefsiz nerede ? Bana onu getir" dediğimde ayağa kalktım ve onu sağlam olan elinden tutup kaldırdım.

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin