Bölüm 6: Mutlu olmalarına izin vermeyeceğim.

409 44 225
                                    

JİYONG

"Şimdi bana bir daha söyle. Kolye nerede dedin ?" Dedim sakince. Mino yavaşça yutkundu.

"Hyung Jenn-" kenardan alıp ona doğru fırlattığım heykelle susup kafasını eğdi ve son anda heykelden kurtuldu.

"Mino bana bak. Sana bana bak dedim!" Diye bağırdığımda yüzüme baktı. Seunghyun salona girdiğinde Jin Woo yer vermek için kalktı.

"Ben aptal mıyım ?"

"Hayır hyung"

"O zaman sen aptalsın Mino. Sen! Çünkü ben düşünüyorum. Bak sadece düşünüyorum ve diyorum ki eğer bir kolye için gittiysek kolyenin Chan'de veya onda olması bir bok değiştirmez. Sadece o kolyeyi al! Ama belli ki sen bunu düşünemiyorsun"

"O kişi dediğim Jennie hyung. Ne yapsaydım ? Orada kavga etsek herkes yukarı çıkardı"

"Başka bir yolunu bulsaydın" diye bağırdım sinirle. Mino derin bir nefes aldı.

"Yapabileceğim bir şey yoktu. Hyung öldürse miydim ?"

"Öldürseydin! Öldürseydin ama o kolyeyi alsaydın"

"Madem demesi o kadar kolaydı sen niye yapmadın ?" Dedi Seunghyun. Herkes susarken ona döndüm. Tırnaklarına bakıyor ve bizimle ilgilenmiyordu.

"Ne dedin hyung ?"

"Kendi kendime konuşuyorum. Siz devam edin" dediğinde sinirle Mino'ya döndüm.

"Hyung onu öldüremezdim. Bu da gürültü-"

"Ya Mino sen delirdin mi ? Bana gürültü diyorsun"

"Yani bahane bahanedir. Jiyong iyi bilir. Sonuçta öldürseydin diye bağırsa da oda bir bok yapamadı" dedi Seunghyun. Sinirle ona döndüm.

"Hyung anlat! Anlat biz dinleyelim çünkü belli ki anlatacakların var. Alttan alta laf sokuyorsun ya"

"Ha ?" Dedi Seunghyun kafasını kaldırıp bana baktı. " Sen neyden bahsediyorsun ? "

"Hyung seni duyduk"

"Ben ağzımı bile açmadım" dedi şaşkınlıkla. Bu adam beni cidden delirtecekti. Cidden o değilde başka biri olsaydı onu gebertirdim. Mino'ya döndüm.

"Bana o kolyeyi bul"

"Jennie'yi demek istiyor" dedi Seunghyun. Avucumu alnıma geçirdim. Youngbae ve Seungri kıkırdarken sinirle onlara baktım. İkisi de sustu.

"Onu falan demiyorum! Kolye lazım olan. Gereksiz insanlar bu evden içeri dahi giremez. Şu kapının önünde ölse dahi YG dışındaki kimse bu kapıdan adım dahi atmayacak" dedim sinirle.

"Yani Jennie ölse bile"

"Onun adını geçirmeyin şu evde. O bir hain ve burada ol-" dedim ama Seunghyun beni dinlemeyi bırakıp Youngbae'ye döndü.

"Sen ne diyordun Bae ? Hyorin seni neden aradı ?"

"Chan karakola gitmiş. Birinin parmaklarını kırdığını söylemiş. Darp raporu vermiş ve şikayetçi olmuş. Rapora göre tüm parmakları kırıkmış. Hatta dört tanesi iki üç yerinden kırılmış."

"Ya şu Chan kolyeyi çaldığınız adam değil mi ?" Dedi Seunghyun Mino'ya. Mino bir kaç saniye bana bakıp ona döndü ve kafa salladı.

"Vah vah yazık çocuğa. Kim yapmış ? Biliyor mu bari ?"

"Turuncu saçlı biri yaptı demiş Chan. Hyorin'e o yüzden aradı zaten beni." Dediğinde herkes bana döndü.

"Jiyong? " dedi Chaerin. Gözlerimi ona diktim ve ne var dercesine kafamı salladım.

"Sen mi yaptın ?" Dediğimde sigaramı çıkardım ve yaktım. "Saçmalamayın"

"Yani bu yüzden dövmelerini kapattın çünkü polise dövmelerinden bahsederse ifşalanırsın" dedi Minzy.

"Hayal mi görüyorsunuz ?"

"Turuncu saç ve bugün o evde-"

"Ne düşünüyorsunuz?  O herif omzuma çarptı. Ölmeyi hak etti de dua etsin kalabalıktı"

"Bu parmaklarını kırmana engel olmamış belli ki" dedi Seunghyun. Sesinden keyif aldığı belliydi. Sinirle ona baktığım da gülerek karşılık verdi. Sonunda hızla koltuktan kalktım.

"Ne haliniz varsa görün! Görev de başarısız zaten. O kolye- o aptal o kolyeyi ne yapacak acaba ?" Diye sinirle söylendim.

"Şimdi de merak mı ediyorsun  ?" Dedi Dara

"Seni öldürmemem için mantıklı bir açıklaman var mı ?"

"Jennie'yi öldürmedin" dediğinde diğerleri onayladı.

"Şu muhabbet cidden kapanmayacak mı ?" Diye bağırdım. Herkes sustu ve bana döndü.

"Burada hepinize söylüyorum. Benden büyük yada küçük fark etmez. Bir daha onun adı bu evde geçsin, gebertirim" dedim sinirle. Durumun ciddiyetini fark etmiş olacaklar ki kimse bir daha bir şey demedi.

"Kendinize gelin artık! O kız tek beni değil, hepimizi kandırdı. Bunu bir tek benim hazmedemiyor oluşum eğlenceli mi ? Kendi aptallığınıza mı gülüyorsunuz ?" Dedim sinirle. Hepsi kafasını yere eğerken tekli koltuğa tekme geçirdim. Koltuk gürültüyle ortadaki sehpaya çarptı ve sehpanın camı kırıldı.

"Siktir!" Diye bağırdım ve onlara döndüm.

"Şu aptal halinizden kurtulun. Tek düşündüğünüz o kız mı cidden ? Bu kadar mısınız ? Neden o oros-"

"Jiyong" diye bağırdı Seunghyun. Rose ve Jisoo korkuyla sıçrarken gözlerimi ona diktim. Ayağa kalktı.

"Aşağı in"

"Hyung"

"Sana aşağı in dedim. Sakinleşene kadar da gelme. Gelme çünkü şuan kalp kırıyorsun" dediğinde sinirle onu ittim.

"Senin de canın cehenneme! Herkesi düşünecek misin ? Senin de tek derdin o mu ?"

"Jiyong çizgiyi aşıyorsun" dediğinde Daesung ve Youngbae aramıza girdi.

"Bırak kalpleri kırılsın. Kırılsın ve iyi olmalarına izin verme. Mutlu olmalarına izin verme çünkü mutluluk aptal bir hormon. Kafanın içine giriyor ve tüm her şeyi mahvediyor. Plan yapıp, önündekileri göremeyecek kadar mahvediyor. Bu yüzden o çocuklar mutlu falan olamaz" diye bağırdım sinirle kapıya yürürken.

"Mutlu olmalarına izin vermeyeceğim çünkü onları dağılırken izlemek istemiyorum. Ben istemiyorsam da o şey olmaz"

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin