43: Sevgi değişmezse demiştin.

329 39 172
                                    

"Sanırım ölüyorum"

"Ölmüyorsun" dedi ama oda panik halindeydi. Sağlam olan elimle elini tuttuğumda ateş ölçeri duvara fırlattı.

"Bozuk bu! 38 gözüküyor. Daha fazla ateşin var. Hastaneye gidelim. Hadi kalk"

"Yorgunum" diye fısıldadım. Hastaneye kolumu alçıya aldırmak için gitmiştik. Geri dönerken uyuyakalmıştım. Gözlerimi odamızda açtığımda ise hiç memnun değildim çünkü ölüyordum.

"Hep ıslandın diye oldu. Sen stres olunca da zaten hasta oluyorsun! Sana stres olma dedim dimi? "

"Pardon bir tüpte hapis olmuşken bunu düşünemedim. Eh bir de senin ölme ihtimalin vardı. Mahvettin beni" dediğimde ayağa kalktı.

"Çorba içmelisin. Zaten doğru düzgün yemek de yemedin."

"Ama sen yapma" dediğimde göz devirdi. Kıkırdadım. Çok tatlıydı şerefsiz.

"Merak etme. Bulurum birini" dedi ve odadan çıktı. Elimle boynumdaki terleri sildim. Keşke uyusam ve uyandığımda iyileşmiş olsam. Gözlerimi kapattığımda  kapı açıldı. Gözlerimi bıkkınlık açtığımda Bom yanıma gelmişti bile.

"Sen uyuyorsun diye gelemedim ama hasta olmuşsun bile!" Diye söylendiğinde gülümsedim. Dudaklarını alnıma değdirdi.

"Güzel çok ateşin yok. Jiying çorba yapıyor"

"Zehirleneceğim"

"İnternetten bakıyor tarifine. Rose zaten başında durup kontrol ediyor. Yani endişelenme" dediğinde gülümsedim. Yatağın kenarına oturdu.

"Jiyong ve sen " dediğinde kafa salladım.

"Sanırım o kişi doğru kişiyse hep birbirinizi buluyorsunuz. Ne kadar zaman geçerse geçsin"

"Sen ve Seunghyun gibi"

"Bizim için geç olabilir Jen. O eskideydi. Şimdi ne ben eskisi gibiyim ne de o"

"Ama sevginiz aynı. Değişmez. Sevgi hiç değişmez unnie. Bunu sen demiştin. Bana sana olan sevgim ne olursa olsun değişmez demiştin. Seunghyun içinde bu geçerli değil mi ?"

"Bilmiyorum. Sanırım zamana bırakmamız gerekecek. Yani burası bıraktığım gibi değil. Yeni insanlar var. Çok kişi var hatta. Hepsi iyi insanlara benziyor ama...sanırım benden biraz çekiniyorlar"

"O normal. Bana da ilk böylelerdi. Şimdi seni tanımaya çalışıyorlar. İyi olacaksın çünkü en azından senin tanıdığın insanlar var. Ben, Jisoo, Jiyong. Zaten Seunghyun sana asla laf söyletmiyor" dediğimde gülümsedi.

"Min Woo-"

"Ah o öldü. Jiyong bir yılanı boğazından içeri soktu. Hem de daha ölmemişken. Tabi ondan önce tüm parmaklarını kesti. Sonra bana bıraktı. Aslında başka onun derisini yuzecektim ama yılan olayı biraz garipti. Bende onun hiç bir şeyini istemediğimi söyledim. Jiyong'da onu bu dünyadan sildi. Kemiklerine kadar" dedim hevesle. Bom kaşlarını çattı. Tamam belli ki biraz midesi bulaşmıştı.

"Nasıl yaptı bunu ?"

"Kendi tuzağına düştü. Tüpte asit vardı. Onu üzerine boşalttı. Sonra orayı yaktık" dediğimde derin bir nefes aldı.

"Vay canına"

"Biraz garipti ama daha fazla oyalanamazdık. Parmağım acıyordu. Zaten yakma işini de bütün deliller bitsin diyeydi." Dediğimde kafa salladı.

"Yani artık ne Min Woo var ne de Desiti" dedi gülerek. Kafa salladım.

"Özür dilerim"

"Ne ? Jennie neden özür diliyorsun?  Sana minnettarım"

"Benim yüzümden onun yanındaydın. Biliyorum o yüzden inkar etme. Sizi gördüm kameradan. Oraya gelecektim ama Seunghyun engel oldu"

"Bende senden özür dilerim" dedi sessizce. Elleriyle yüzünü kapattı. Elimi dizine koydum. Ağlamasını istemiyordum.

"Ben senden vazgeçtim"

"Sorun değil" dedim. Neyden bahsettiği hakkında bir fikrim yoktu ama artık eski olan her konuyu geçmişte bırakmak istemiyordum.

"Min Woo Jiyong'u aradığında ona gitmemenin söyledim ve bu bir sorun Jennie. Jiyong olmasaydı s-sen çoktan öl-"

"Sorun yok. Sana minnettarım çünkü belli ki aklı yerinde tek insan sensin" dedim ve elini tutup yüzünden çektim. Göz göze geldik.

"Jiyong'un gelmesini istemiyordum. Ona zarar verecek en ufak bir şeyi bile istemiyorum. Bu yüzden bana bir şey olsa bile onun yanında, ona göz kulak olacak biri olduğu için minnettarım. Geri döndüğün için ve beni koruduğun için de teşekkür ederim. Bundan sonra ben seni koruyacağım unnie" dediğimde kafa salladı.

"Önce iyileş sonra korursun. 2 günde başına bu kadar bela alan başka biri yoktur" dediğinde gülümsedim.

"Dimi ? Sanki çekiyor" dedi Jiyong kapıyı açıp içeri girdi ve elindeki tepsiyi yanımdaki komidine koydu. Bom ayağa kalktı.

"Ben çıkayım. Saat geç oldu. Siz de dinlenin"

"Unnie ama konuşuyorduk"

"Sana dinlen dedim. Zaten bana da bulaştırırsın şimdi! Hem Seunghyun bekliyor beni yukarı da" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Onun odasını işgal etmeden önce Desiti'ye gideceğiz. Eşyalarımı toplamak için" dedi ve Jiyong'un yanağını öpüp odadan çıktı.

"Sana çorba yapma demiştim"

"Ben yapmadım!"

"Yalan söyleme bana!"

"Tamam ben yaptım ama iyileştirecek seni" dediğinde gülümsedim ve çorbayı zorla içtim. Sonunda ikimiz de uzandığımızda alçılı kolumu göğsüne koydum.

"Seni ağlarken görmek cidden bok gibi" diye fısıldadım.

"Ben ağlamadım!"

"Belli belli. Gözlerin bile yeni yeni iniyor. Ağlamaktan kocamandı" dediğimde sustu. O bir daha görmek istemediğim bir manzaraydı. Ağlarken bile güzeldi ama kalbime yara açmıştı.

"Anla işte. Sen ağlarken daha da kötü hissediyorum kendimi. Çaresiz kalıyorum. Bütün dünya yıkılsa da sen ağlamasan diye düşünüyorum" dediğinde gözlerim dolmuştu.

Bu hayatta beni seven birini bulmak için kendimi heba etmiştim. Bir kişi sevgiyle baksın diye onlarca insanın gözüne bakmıştım. Çaresizce sevgi dilenmiştim. Şimdi beni seven adamın kollarındaydım. Bunun için çabalamadan buldu beni. Tam sevginin olduğundan inançsızken. Tek derdim YG'ye girip kendimi güvene almazken çıktı karşıma ve beni sevdi. O kadar sevdi ki bazen hak etmediğimi düşünüyordum. Göz yaşları yanaklarımdan göğsüne aktı. Çenemde tutup kafamı kaldırdı.

"Aişh yine ağlıyorsun. Gidip bıçak alıp geliyorum" dedi kalkmaya çalışırken. Onu tuttum.

"N-ne ? Ne bıçağı? "

"Karşımda ağlarsan gözyaşı bezlerin alırım demiştin!"

"Ama bu sefer mutluluktan!" Dedim panikle. Bana döndü ve inanmıyormuş gibi baktı.

"Yemin ederim mutluluktan."

"Neden mutlusu  peki? " Dedi gözlerini kısıp bana bakarken.

"Sen buradasın. Sevdiğim herkes burada ve bu...Bu uzun zamandır istediğim bir şeydi. Güvende olmak, mutlu olmak ve beraber olmak" dediğimde eski yerine yatıp beni üzerine çekti ve üzerimi sıkıca örttü.

"Henüz güvende değiliz" diye mırıldandı. Olsun. O yanımdayken hep güvende hissediyordum. Başımız ne kadar belada olursa olsun.

"Ama merak etme küçüğüm. Bizim için güzel planlarım var"

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin