Bölüm 21: Bana güveniyorsun...dimi ?

427 45 117
                                    

"Ben giderim" dedim. Herkes sustu.

"Bu hayatımda duyduğum en saçma plan" dedi Jiyong. Sinirle ona döndüm.

"Daha iyisi mi var ?"

"Jennie orayı yaktın. Seni görünce gebertir"

"Jisoo oradan hayatta sağlam çıkamaz" dedim sinirle. "Boynundakini nasıl kapatacak. Oradan oraya gizli gizli gezerken atkı mı düzeltecek? "

"Hayır ama Jiyong oppanın ki gibi boğazlı giyerim" dedi Jisoo

"Hadi ama Jisoo oraya gitmeyi istemiyorsun. Bilmiyor muyum sence ? "

"Seninde gitmeni istemiyorum. Özellikle orayı yakmışken" dedi sinirle. Ayağa kalktım.

"Ama senden daha güçlüyüm ve orada iki yıldır yoksun. Senden daha fazla hakimim oraya bunu da biliyorsun. Oppa en mantıklısı benim gitmem" dedim Jiyong'a. Jiyong kaslarını havaya kaldırdı. Sonra öteki yanındaki Seunghyun'a döndü.

"Bana oppa dedi" dedi gülerek. Dalga mı geçiyordu şuan?

"O zaman ben gidiyorum ?" Dediğimde hızla ciddi haline geri döndü ve bana baktı.

"Hayır"

"Sadece sabaha kadar geri döneceğim Jiyong. Hızlı olacağım ve kendimi güvende tutacağım"

"Cidden karar verip uyuyabilir miyiz ?" Dedi Lisa.

"Karar verdim gidiyorum. Siz gidin uyuyun" dedim. Sonra Jiyong'a döndüm. "Çantam nerede ?  Üzerimi değiştireyim"

"Odamd- Yah sen gitmiyorsun" diye bağırsa da hızla odasına koştum. Peşindemodaya girdiğinde çoktan çantamı almıştım.

"Senin gitmeni istemiyorum"

"Ama neden ? Mantıklı bir sebebin yok"

"Tehlikeli çünkü"

"Jisoo için de tehlikeli!"

"Ama o ne yapacağını bilir ?" Dedi sinirle. Göz devirdim ve çantamdan siyah bir kazak çıkardım.

"Ji bunun için eğitim aldım. Oraya gidebilirim ve gideceğim" dedim ve üzerimi çıkardım. Sesini kestiğinde kafamdan kazağı geçirdim.

"S-sen-"

"Ben ne Jiyong ?" Dedim üzerimi düzeltirken. Gözlerini odada gezdirdi. "Giyindin mi ?"

"Sanki daha önce görmemiş gibi davranma!"

"Bu etkilenmediğimi göstermez!" Dedi yüksek sesle. Harika utandırmayı da başardı. Kıyafetleri hızla çantama tıktım.

"İyi" diye söylendim ne diyeceğimi bilemez halde ve karşına dikildim.

"Merak etme geri geleceğim ve bu konuyu konuşacağız. Yani şu..Jisoo'nun böldüğü konuşma" Dediğim de elimi tuttu ve beni odadan çıkardı. Beklediğimin aksine yukarı çıkmak yerine daha önce girmediğim odaya ilerledi. Hızla içeri girdiğinde ne olduğunu anlamadım bile. Kapı arkamızdan kapandı ve silah dolu odaya baktım.

"Bu da ne be ?" Dedim duvarda asılı bıçaklar baktım. Gidip iki bıçak çıkardı ve avucuma bıraktı.

"Onları sakla. Lazım olur" dedi ve silahlarına doğru gitti. Bir tane silah indirdi ve içindeki mermileri kontrol etti. Sonra içine bir kaç mermi koymak için bir çekmeceyi açtı. Oda büyüktü ve dört bir yanında silah vardı. Silahların olduğu masaların şeffaf çekmeceleri ise mermi doluydu.

"Yedek mermi. Ah telsiz. Sana telsiz vere-"

"Jiyong telsize ihtiyacım yok"

"Doğru. Telefonun" dedi ve odanın öteki ucuna yürüdü. O panikle odada dolaşıp, düşünürken onu izledim. Ben bu adamı seviyordum. Fazla seviyordum. Her halini seviyordum ve bu korkutucuydu.

"Kendi kulaklıklarım. Bunları kulağına geçir. Kablosuz bu yüzden rahat olursun. Evden çıkar çıkmaz seni arayacağım. Telefonu kapatma" dedi ve bıçaklarım üzerine telefonunu bıraktı. Saklamıştı. Sağlamıştı dimi ? Bu benim telefonumun aynısıdı. Hızla elime alıp kilidini açtığımda aynı kilit olduğunu gördüm. Telefonu arka cebime sıkıştırdım.

"Jisoo'ya bu kadar davranmadın. Cidden acemi olduğumu düşünüyorsun dimi ?" Dediğimde durdu ve yüzüme baktı. Bir kaç saniye bir şey diyecek gibi bakınca beklemeye başladım ama kafasını hafif yana eğdi.

"Biber gazı ? Doğru" dedi ve yine odada dolaşmaya başladı. Bıçakların birini belime, diğerini botuma sıkıştırdım. Mermiyi de botuma sıkıştırdım. Biber gazı verdiğinde cebime attım.

"Daha bir şey verme Ji! Yürüyemeyeceğim" dedim sinirle. Sonunda tekrardan durduğunda gülümsedim. Yavaşça kafa salladı.

"Seninle mi gelsem"

"Hayır buna gerek yok"

"Sana sormadım ki. Kendi kendime konuşuyordum" dediğinde kahkaha attım..

"O zaman bende kendi kendime konuşuyorum. Bunu tek başıma halledebilirim. Keşke Jiyong'da bana güvense"

"Sana güveniyorum Jennie. Sadece.." dedi bir şey bekliyordum. Her zaman devam etmesini bekliyordum ama hep susuyordu. Boşuna bekliyordum.

"Gitsem iyi olacak"

"Telefonun kapalı kalmasın. Böylece başına bir şey gelirse oraya gelebilirim"

"Jiyong orayı biliyorum. Birinin daha olmadı sadece dikkat çeker. Bu yüzden sadece burada kal" dedim ve odadan çıktım. Salona girdim. Seunglar beni bekliyordu. Yoon minik bir bel çantasını bana uzattı. Çantayı omzuma geçirdim.

"Kamerayı koyduktan sonra minik düğmeye bas. Kırmızı bir ışık yanıp sönecek. O zaman kayıttadır. Biz buradan takip edeceğiz zaten" dediğinde kafa salladım.

"Ana yerleri seçmeyi çalış. Min Woo'nun işlerinin döndüğü yerler ya da  her gün geçtiği yerler" dedi Hoon. Kafa salladım.

"Bom'a da bunu vermeni istiyorum" dedi Seunghyun. Minik bir telefonu bana uzattı. Telefonu hızla çantama attım. "Zor durumda olduğunu düşündüğün zaman çıkıp hızla geri gel"

"Tamam..öyle yaparım" dedim.

"Sağol Jennie" dedi Seunghyun. Omuz silkip kapıya ilerledim. Bahçeye çıktım ve karanlık havaya baktım. Güzel yine Desiti'ye dönüyordum.

"Dikkatli olacaksın. Kulak-"

"Olacağım Jiyong" dediğimde beni kendine çekti ve saçlarıma bir öpücük bıraktı. Bunu bir daha yapmasını çok istesem de hızla geri çekildim ve bahçeden çıktım. Köprüye doğru ilerlerken telefon titredi. Kaptan yazısına bakıp telefonu açtım ve cebime geri attım.

"Evet mutlu musun ?"

"Hayır çünkü gidiyorsun" dediğinde gülümsedim.

"Geri geleceğim" dediğimde bir sessizlik oldu.

"Şuan koşarak sana gelmemek için bir sebebim olmalı en azından"

"Çünkü bana güveniyorsun...dimi ?" Dediğimde sustu. Kalbim cevap beklediğim her saniye patlayacak gibiydi.

"Bunu yüz yüze söylemek zor ama korkuyorum" dedi. Olduğum yerde kaldım.

"Sana bir şey olacak düşüncesi...korkutucu"

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin