Esneyerek kafamı yana çevirdim ama Jiyong orada yoktu. Büyük ihtimalle yukarıda olduğu için çantamı elime aldım. O kadar uyumuştum ki hava kararmıştı. Üzerime kot pantolonumu ve siyah askılımı geçirdim. Jiyong'un dolabında kendime baktım. Göğsüme yaptırdığım dövme gözüküyordu. Gülümsedim odanın kapısına döndüm. Yerdeki yüzüğün üzerine basarak yukarı çıktım. Salonda Lisa ve Rose oturuyordu.
"Günaydın prenses" dedi Lisa alayla. Göz devirip yanına oturdum.
"Günaydın ne yapıyorsunuz? " Dediğimde Rose bana döndü.
"İzleyecek bir şeyler arıyoruz ama yok. Canım sıkıldı" dediğinde gülümsedim.
"Artık ben geldim. Bu gudubetle oturmak sıkıcı olabilir ama benimle değil" dediğimde Rose kahkaha attı.
"Diğerleri nerede ki ?"
"Geçen gittiğimiz mekana gittiler. Hani şu Yoona'nın şarkı söylediği. Ne gündü ama " dedi Rose. Kafamı Lisa'nın omzundan kaldırıp ona döndüm.
"Neden oraya gittiler ki ?"
"Bilmem. Ben yeni uyanmıştım. Herkes hazırlanıyordu. Lisa'da uyuyor diye bıraktılar onu burada ama Jiyong oppa gidelim falan dedi" dediğinde kaşlarım çatıldı. Jiyong'un o sümsüğün yanında ne işi olabilirdi ki ?
"O zaman biz de gidelim"
"Ona evde olacağımı söyledim. Ayrıca haber ver-"
"Başlatma haberine Rose" dedim sinirle ayağa kalkarken. O bana vermiş miydi ki ?
"Geliyorum" dedim ve hızla aşağı indim. Odaya girip yerdeki yüzüğü kaptım ve koşarak yukarı çıktım.
"Hadi kalkın"
"Cidden sorun çıkacak" dedi Rose.
"İyi ben tek giderim" dedim salondan çıkarken.
"Bu deliyi tek bırakamam" dedi Lisa Rose'a ve peşime takıldı. Yüzüğün olduğu elimi yumruk yaptım. Bu yüzüğü o Jiyong'un kafasında patlatacaktım. Hain pislik. Ay bir de seni seviyorum demeler. Nah seviyor.
"Az sakin mi olsan ? Alt tarafı içmeye gitmişlerdir"
"Gidemez canım. Gidemez. Gitsin mekanda içsin. Evde içsin ya. Yoona'nın oraya gitmek ne"
"Tek kişiden bahsettiğine göre..Jiyong mu ?" Dediğinde koşar adım öteki sokağa daldım.
"O pisliği geberteceğim. Neymiş nefret ediyormuş ondan. Onunla olmazmış! Kandırdı beni ama baksana bana" dedim durup Lisa'ya bakarken. Boş boş suratıma baktı.
"Bende o göz var mı ?"
"Yok sanki"
"Yok! Bu yüzden onu mahvedeceğim. Psikopatsa psikopat be. Ben ondan beterim!" Diye çığırdım tekrar yürümeye başlarken. Peşime takıldı.
"Bu eğlenceli olacak cidden" derken sesi keyifliydi. Yoona'dan nefret ediyordum. Özellik Chaerin'le olan sorununu öğrendikten sonra. Zaten ondan önce de onu Jiying'a yapmaya çalışıp hayatımın aptallığını yapmıştım. Neyse ki çöpçatanlık olayım kısa sürmüştü de Jiyong'u kendime rezerve etmiştim ama beyefendi yerimi dolduruyordu belli ki!
Barı gördüğümde adımlarımı yavaşlattım. İçeri girecek sakince bakınacak ve duruma göre hareket edecektim. Fevri bir insan olmayacaktım. Sakin sakin halledelim bu işi. İçeriye yaklaşırken müzik sesi her yanı sardı. Bara girdim. İnsanlar şarkıya eşlik ediyordu. Kafam direk sahneye çevrildi ama Yoona sahne de değildi. Gözlerim barda dolandı ve bizimkilerin olduğu kalabalık masa da kaldı. Başımdan aşağı kaynar su dökülse böyle kal gelmezdi. Yoona masadaydı. Bir elinde mikrofon varken diğer eli Jiyong'un bacağında duruyordu.
Gözüm sinirden seğirirken kapıya dönük olan Seunghyun'la göz göze geldik. Seunghyun yanındaki tanımadığım adama baktı ve Jiyong'a dönüp benle yanımdaki Lisa'yı işaret edip birşeyler söyledi. Jiyong bize döndüğünde göz göze geldik. Sanki her şey dondu. Ne müzik ne de başka bir şey umurumdaydı.
Asla ihanete uğrayıp, bana bunu nasıl yaptın diye kenarda sessizce ağlayan kadınlardan olamazdım. Ya da onu söyleme gereği bile duymayıp, toparlanıp giden kadınlardan. Biri bana ihanet ettiyse- ki Jiyong'un şuan Yoona'nın yanında oturması ve özellikle o elin orada kalması bana göre öyleydi çünkü Yoona'dan nefret seviyem aşırı yüksekti- o kişiyle bunu burnundan getirene kadar uğraşırdım. Bu yüzden yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve onlara doğru ilerledim. Jiyong gerilmemişti bile. Sadece arkasına yaslanmış beni izliyordu. Yoona ise sırtı bana dönük olduğu için benim farkıma bile değil, şarkısını söylüyordu. Tam arkasında durup elindeki mikrofonu aldım ve kafamı eğip şaşkın yüzüne baktım. Mikrofonu dudaklarıma yaklaştırdım.
"Sen canım. Bamdolu sıradan bir kaltağa göre neden gözüme bu kadar çok batıyorsun ?" Dedim sinirle. Bir kaç kişinin kahkahasını duydum. Yoona'nın rengi atsa da gülümsedi. Arkadaki müzik kesildi ve herkes bize döndü.
"Sen kimdin ?" Dediğinde elimi oturduğu sandalyeye koydum ve Jiyong'a baktım.
"Ona o elini erkeğimin üzerinden çekmezse o eli kıracak kişi olduğumu söyle" dediğimde Jiyong gülümsedi ve ona döndü.
"Sanırım onu duydun. Ah bu arada erkeği benim" dediğinde kafamı eğip Yoona'ya baktım. Sinir bozucu yüzünü Jiyong'tan bana çevirdi.
"Hangi elimi ? Bu mu ?" Dedi. Bakışlarım eline kayarken eli Jiyong'un üzerinde gezindi. Jiyong ayağını onun sandalyesine koyup hızla ittiğinde sandalye bir kaç metre geriye gitti. Sandalyenin durmasını bile beklemeden elini kaptım ve onu çekerek kaldırdım. Elini tutup parmaklarını büktüm. Acıyla bağırınca daha çok sıktım ve kemiklerinin sesi barda yankılandı. Saçını tutup geriye attım.
"Şimdi siktir git bir köşede ağl" dedim ve onu itip Jiyong'a döndüm.
"Bu ne ?"
"Bir görüşmedeyiz" dedi sakince ve tanımadığım adamı gösterdi. Adama döndüm ve kaşlarımı çattım. Masadaki en şaşkın kişi o olabilirdi.
"Burada olmak zorunda mıydı ? Ayrıca o e-" dedim ama şuan barda olduğumuzu hatırladım. YG'den kimseyi ortalıkta kavga etmez. Sustum. Sustuğumu görünce gülümsedi.
"Otursanıza" dedi adam. Jiyong kaşlarını çattı ve adama bir bakış attı. Sonra bana dönüp kafasını hafifçe iki yana salladı.
"İşimiz var. Biz gidelim" dedim ve Lisa'ya baktım. Kafasını salladı. Son kez Yoona'ya döndüm. Bir personel eli için buz getirmişti ve ağlıyordu. Göz göze geldik.
"Sen aptalsın" diye bağırdı. Ona doğru bir adım attığımda Lisa bu sefer kolumu tuttu. Yoona sağlam eliyle gözlerini sildi.
"İki gün önce benim yüzüğümü takan adamla mısın? Ne kadar aciz!" Diye alayla konuşunca Jiyong ayağa kalktı. Ona bırakmadan Lisa'yı ittim ve Yoona'ya doğru ilerledim. Hala elimde olan yüzüğü kaldırdım. Barın personeli korkuyla geriye çekildi. Yoona bana vurmaya çalışınca kırık elini tuttum.
"Ama ben bu yüzüğü sana yediririm" dedim sinirle ve yüzüğü ağzına yanaştırdım. Ağzını sıkıca kapattığında elini tekrar burktum. Bağırarak ağzını açtığında yüzüğü ağzına attım ve boştaki elimle ağzını kapatıp bastırdım.
"Üzerine de soğuk su iç. Anca" dedim alayla. Yüzüğü yuttuğunda gülerek elimi çektim. Yüzünü buruşturup bana baktı.
"Buna pişman olacaksın"
"Seni uyardım. Bana bulaşmaman için seni uyardım ama o küçük beynin bunu algılamıyor. Bir dahakine yemin ederim ki seni öldürürüm" dedim sinirle. Yüzü acıyla gerilse de kahkaha attı.
"İleri de ağlayarak bana yalvardığında hatırlatırım bunu sana. Benim deli tarafıma denk gelmedin daha" dedi sessizce. Gülümsemem büyürken elini tutan elimi sıktım.
"Bebeğim sen kendine deli mi diyorsun? O zaman ben zır deliyim. İstersen beni dene ama sonu acı olur" dedim ve onu bırakıp gülerek Lisa'ya yaklaştım ve koluna girdim.
"Hadi gidelim. Ben sıkıldım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OTHER SIDE: REVENGE
Mystery / Thriller"Sen küçüğüm. Sen tüm planlarımı mahvettin ve ben bundan hiç hoşlanmadım." Other Side devam kitabıdır.