Bölüm 16: Prensesi seri katil alır.

455 47 187
                                    

Kolumu tuttuğunda sinirle durdum. Elimi çekmeyi denedim ama yürümeye başladı. Beni de peşinden sürükledi.

"Lanet bırak"

"Ben geliyorsun diyorsam geliyorsun" dedi sakince. Beni sinir ediyordu. Sakinliği, bu tavrı. Kolumu tutan elini ısırdığımda hızla elini çekti ama öteki elini koluma doladı. Ağzımı yine ısırmak için ona uzatsam da diğer elini kafama koydu ve beni engelledi.

"Yah! Bırak beni"

"Bırakmam"

"Bak Jiyong-"

"Yemin ederim Jennie" dedi kolumdan tutup beni kendine çekti. "Gelmezsen yemin ederim patlatırım burayı"

"Sende koskoca binayı patlatacak cesar-"

"Bura da tam 45 kişi var Bamdo'dan. Benim cesaretimi sorgulama prenses. Önce Chanyeol'den başlamamı ister misin ?" Dediğinde sinirle ona baktım. O şerefsiz  bunu yapardı. Bu yüzden onu ittim ve önden yürümeye başladım. Kahkahası kulaklarımı doldurduktan bir saniye sonra eli elimi tuttu. Parmaklarını parmaklarıma kilitledi.

"Zorlama"

"Huyum kurusun hep yapmam gerekenden fazlasını yaparım" dedi. Merdivenleri çıktıktan sonra beni durdurdu ve salona döndü. Belinden çıkardığı silahı tavana çevirdi ve iki el ateş etti. İnsanlar çığlık atarken müzik durdu. Gösteriş meraklısı budala.

"Ekip! Onu aldım. Biz önden gidiyoruz. Bana yetişin" dedi yüksek sesle. Aşağıdan bizimkilerin bağışlarını duydum. Bok aldın. Şuradan çıkalım soracağım sana bunu. Sadece bekle. Tam çıkacakken tekrar kalabalığa dondu.

"O sevimli kepçe nerede ? Ha orada. Evet ufaklık bu hikayede prensesi seri katil alıyor. Kendine bir cüce falan bul" dedi ve güldü. Sonra dönüp hızla otelden çıktı ve arabasına ilerledi. Elimi ondan çektim.

"Tamam buraya kadar. Çıktık işte. Ne diyeceksen de. İşim var gideceğim" dediğimde arabasına yaslandı ve bana baktı.

"Ben diyeceğimi dedim"

"O sırada seni dinlemiyordum. Saçmalıyorsun gibi geldi"

"Ah yakışıklılığıma o kadar daldın ki odaklanamadın dimi?"

"Hiç aynaya bakıyor musun ?" Dedim alayla. Kaşları dediğime inanmadığını belirtircesine havaya kalktı.

"Elbise yakışmış" dediğinde kafam elbise döndü. Toz pembe kabarık bir elbiseydi. Tam prensesler giyeceği gibi ama tek fark kocaman bir chanel kemeri vardı.

"Bu önemli mi şimdi ?" Dedim sinirle ona dönerken. Yüzündeki gülümsemeyi silmek istiyordum. Bir yandan da istemiyordum. Bu herif yüzünden kişilik bozukluğum olacaktı.

"Tek önemli olan sensin şuan"

"Ve bende gidiyorum." Dedim ve arkamı dönüp bir kaç adım attım.

"Nereye ?" Dese de cevap vermek için dönmedim. Bilmesine gerek yoktu.

"Ah hadi ama Jennie. Gidecek bir yerin yok" dediğinde sinirle ona döndüm. Aramızdaki on adımı hızla kapatıp yüzüne bir tokat attım. Kafasının tokadın etkisiyle yana düşmesinden başka tepki vermedi. Sinirle bir tane daha vurdum.

"Gidecek yerin yok ha! Bunu bilmene rağmen beni kapı dış-" diye bağırsam da bir anda beni bacaklarımdan tutup omzuna attı.

"Ya bırak beni!" Diye bağırdım sinirle ama o arabanın kapısını açtı. Beni bindirmeden önce dişlerimi kafasına geçirdiğimde acıyla bağırdı ve elini bir anlık boşlukta çekti. 

OTHER SIDE: REVENGE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin